|
|
Bir Ermeni vatandaşın Erdoğan sevgisi...
Bir Ermeni vatandaş diyor ki: Tayyib'e oy vermezsem dinim bana sorar! Bakın yanlış anlamayın. Bu ifade bana ait değil. Din istismarı yapmak isteyen bir Müslüman'a da ait değil. Bu ifade İstanbul Adalar ilçesinde yaşayan bir Ermeni bayan vatandaşımıza ait. Osmanbey'de bir lokantada yemek yiyen bu Ermeni vatandaşla lokanta sahibi sohbet ediyor. (Bahsettiğim lokanta sahibi benim 27 yıllık bir dostum. Artvinli. İbrahim Kocadağ. İstanbul'un dürüst esnafından biri. Yıldız Saray adı altında bir dizi lokanta sahibi. 1975 yılından beri kendisini tanırım. Ortağı ve aynı zamanda yeğeni olan Sedat Kocadağ da Anadolu'nun dürüst, temiz ve mert insanlarının ender örneklerinden biri. Geçen hafta Fatih'teki şubesinin önünden geçerken İbrahim Kocadağ beni içeriye çekti. Biraz sohbet ettik. Bu konuşmayı sohbet sırasında o nakletti.) Bugünlerde herkesin konusu siyaset ve seçimler ya, tabiatıyla söz dönüp dolaşıp siyasete geliyor. Lokanta sahibi muhatabının Ermeni olduğunu bildiği için onun sol partilerden birine oy verdiğini ve bundan sonra da öyle yapacağını düşünüyor/zannediyor. Lokanta sahibi dindar bir Müslüman, yıllardır tanıdığı bu bayan müşterisi de gayr-i müslim Ermeni. Ama Ermeni Müslüman'ın lokantasına gelmekten, Müslüman da onunla bir arada bulunmaktan rahatsız olmuyor, aksine ikisi birlikte hoşgörünün vatandaş düzeyinde en güzel örneğini sergiliyorlar. Bu Ermeni vatandaşımız lokanta sahibini şok eden bir cevap veriyor. "Ben" diyor, "Oyumu Tayyib'e vereceğim." Bizimki hakikaten şaşırıyor. "Tayyib'e dinci diye kimi Müslüman olduğu söyleyenler bile karşı çıkarken sen Ermeni kimliğinle ona nasıl oy vereceksin. Şaka yapıyorsun değil mi?" sözüne karşı kadının verdiği cevap daha da ilginç.. Diyor ki bu Ermeni vatandaşımız: "Tayyib'e oy vermezsem dinim bana sorar!" Arkadan kadını tanıyanlardan biri "Sanki dini varmış gibi" diye kadını tii'ye almak istiyor ama lokanta sahibi bunun ne anlama geldiğini öğrenmek istiyor, "Neden?"diye soruyor. Ermeni vatandaşımızın verdiği cevap sadece gayr-i müslim vatandaşlarımızın değil Türkiye'deki seçmenlerin tamamının düşüncesini ve hareket tarzını belirleyen bir içeriğe sahip. Diyor ki bu Ermeni vatandaşımız: "Ben Adalar ilçesinde ikamet ediyorum. Biz Tayyip beyin seçildiği 1994 seçimlerinde ona oy vermedik. Dinci adam bize ne hizmet getirecek dedik. Kendisine oy vermediğimiz halde seçimden sonra bize hiçbir yönetimin bırakın belediyeyi hiçbir iktidarın getirmediği hizmeti getirdi. Biz su ihtiyacımızı Yalova'dan tankerlerle taşıyarak karşılardık. Tayyip geldi denizin dibinden boru döşeyerek bize şebeke suyu getirdi. Şu anda bizim musluklarımızdan da 24 saat şebeke suyu akıyor. Şimdiye kadar kendilerine oy verdiğimiz halde ne ANAP'lı, ne SHP'li belediyeler bize böyle bir hizmet getirmedi ama oy vermediğimiz Tayyip getirdi. Onun partizan olmadığını ayırım yapmadan herkese hizmet getireceğini gördük. Onun için Tayyib'e oy vermezsem dinim bana sorar." İşte siyasette oyların yönünü belirleyen gerçek budur. Çok uç bir misal olduğu için naklediyorum. Vatandaşın oyunun nasıl renk değiştirdiğini görmeleri açısından siyasetçilere de çok iyi bir örnek olacağını düşünüyorum. Atalar "Balın olsun yemeye sineği Bağdat'tan gelir" derken de kaliteye işaret etmişlerdir. Yani siz kaliteli olun kaliteli iş yapın müşterisi daima hazırdır. Seçmen, siyasetteki kaliteyi de siyasetçinin dinine, etnik kökenine, fikrine, zikrine değil işine ve gördüğü menfaate göre belirliyor. Tayyip bey özellikle başkanlığı döneminde gösterdiği icraatlarla her kesimden insanın kalbinde yer etmiş görünüyor. Şu anda adil olmayan şartlarda yarışmalarına konjoktürün aleyhinde olmasına rağmen Tayyip beyin partisinin hâlâ en büyük parti olduğu rakiplerince de kabul ediliyor. Türkiye'nin siyasetteki sıkıntısı da burada yatıyor. Konjoktüre rağmen hala büyük olması siyaset mühendislerini sürekli yeni projeler üretmeye sevk ediyor. Cem, derviş, Özkan'ın yeni oluşumu da bu projenin bir parçası belki de en önemli unsuru.. Bu nedenle olsa gerek ki, uluslar arası platformlarda iyi tanındığı için İsmail Cem dışardan parlak bir isim olarak görünüyor. Türkiye haberlerine çok fazla yer vermeyen Arap medyası da artık dakika başı Türkiye'deki gelişmeleri takip ediyorlar. Türkiye'de Arapça okuyup yazan ve konuşan birkaç gazeteciden biri olduğum için bugünlerde Arap medyası tarafından sık sık aranıyorum. Son olarak Dubey (Dubai), Kuveyt, BBC radyo ve televizyonlarında canlı yayınlara katıldım. Arap medyası da şu anda Cem'i haddinden fazla önemsiyor. Cem seçimlerden sonraki başbakan olarak takdim ediliyor. Son günlerde gelen soruların çoğu bu yüzden Cem hakkında. Ben Cem'in son 5 yıldaki icraatların altında imzası olduğunu dolayısıyla seçmenin iknasının kolay olmayacağını anlatınca dış dünyadaki Cem taraftarlarının, Cem'in etkili uluslar arası güçler tarafından desteklendiğini imadan öteye söyleyecek sözleri kalmıyor. Fakat Ecevit'in 38 milletvekiliyle girdiği 1999 seçimleri hatırlanacak olursa bu desteğin yabana atılmaması gerçeği de gayet açıktır. Bununla birlikte Tayyip beyin partisi Ankara'da dönen oyunlara iltifat etmez, kimseyle pazarlığa girişmez, milletle birlikte olmaya devam eder ve seçim öncesi seçmenine/teşkilatına kulak verirse seçimlerde şaşırtıcı sonuçlar alabilir!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |