T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aklımda hep Gelibolu

Avrupa Birliği'ne girip girmeme üzerine tartışmalar tam gaz devam ederken, atalarımızın Avrupa topraklarında fethettikleri ilk şehrin neresi olduğunu soracak olsam...

Tarihe ilgi duyanlar ve Gelibolu'da yaşayanlar doğru cevabı verecektir.

Kocaeli'den Çanakkale'ye kadar uzanan toprakların "Uçbeyi" olan Orhan Bey'in büyük oğlu Süleyman Paşa, yaptırdığı iki sal ile Lapseki'den karşıya geçip Gelibolu'yu almış.

Geçen hafta Gelibolu'da dört gün kaldım.
Tarihle içiçe yaşayan, harika bir yer.
Her köşede karşınıza tarihî bir eser çıkıyor.
Cami, hamam, çeşme, türbe, kale, çilehane, tekke...

Muhammediye'yi yazan Yazıcıoğlu Mehmet Efendi'nin Fener altındaki çilehanesi, Trakya'daki en büyük Mevlevi dergâhı, tarihî kaledeki müze, deniz erlerinin sefere çıkmadan önce namaz kıldıkları açık hava camii, Hallac-ı Mansur'un makamı, Bayraklı Baba Türbesi görülmesi gereken yerlerden birkaçı.

Gelibolu, akıllara durgunluk veren dünya haritalarını çizen ünlü denizcimiz Piri Reis'in memleketi aynı zamanda.

Müzede Piri Reis'in el yazması bir kitabını görmek mümkün.

O kitabın cam muhafazasına dokunurken heyecan duydum.

Bir şey daha duydum o sırada.

Telefon çalıyordu.

Gelibolu'ya kaçtığımı bilmeyen arkadaşlar, hafta sonu toplantısına gelip gelmeyeceğimi soruyorlardı.

"Boğaz'dayım" dedim, "Fakat İstanbul değil, Çanakkale Boğazı burası."

Oraları iyi bilen telefondaki arkadaşım "Ne güzeldir şimdi Gelibolu. Püfür püfür eser. Tam da yaşlanınca yerleşilecek bir yer değil mi?"

"Güzel de ne demek" dedim Nahit'e, "Harika bir yer. Seneye mutlaka buraya yerleşmemiz lazım."

Hiç dinmeyen bir rüzgarı var.

Sıcağı hissetmeden yaşanacak bir yer.

Nasıl olmuş da turizmciler orayı boğmamış, hayret!

Hayatını Gelibolu'ya vakfetmiş olan ve günün her saatini o güzel beldeye hizmet etmek için harcayan, eserler veren, anıtlar yaptıran ve tanıtmaya çalışan Gelibolu âşığı Mehmet İrdesel'e hak vermemek mümkün mü?

Piri Reis ile Atatürk'ün heykelleri arasına birinin daha heykeli dikilecekse, o kişi Mehmet Bey'den başkası olamaz.

Sadece Gelibolu'da değil, bütün Gelibolu yarımadasında imzasına rastladık.

Anafartalar, Conk Bayırı, Anzak Koyu, Şehitler Abidesi, Seddülbahir, Kilitbahir, Şehitlikler... Yarımadanın her tarafını gezdirdi bize Mehmet Bey.

Daha önce birkaç defa kenarından geçip gittiğim Gelibolu'ya ve güler yüzlü, iyi huylu insanlarına şimdi kendimi borçlu hissediyorum.

İlk fırsatta tekrar gitsem de borcumu ödeyemem.

Aksine, artırmış olurum.

NE VARSA SAHİLDE

İnsanlar, yaşadıkları yeri kendi elleriyle cehenneme benzetmeyi becerebilen yaratıklar.
Çarpık yapılaşma yüzünden, İstanbul şu günlerde yanıyor ki, cayır cayır...
Rüzgarın önünü kesmişiz bir defa...
Sıcaklar biraz artınca nefes almak zorlaşıyor.
Gün boyu güneşi emen beton yapılar içinde geceleri uyumak da mümkün değil.
Herkesin bütçesi, klima alıp serinlemeye müsait olamaz ki.
Suyunu, çekirdeğini alan, sahile vuruyor.
Denizin içinde kendilerine hayat hakkı kalmadığının farkına varan balıklar da sahile vurur ya...
Ne varsa sahilde?
Ne varsa sahilde!

MODA

Öküzün trene bakmasının modası geçti; şimdi ineğin gemiye bakması moda.

GİDİLECEK YER

- Hükümet gidiyor galiba.
- Bu sıcakta nereye gidilir yahu?
- Gelibolu'ya.
- Neden?
- Rüzgarı yeter!


17 Temmuz 2002
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED