T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit, '3 Kasım' deyip son kozunu oynadı ama...

Hükümet, 276 rakamının altına düşünce çekilmek yerine şaşırtıcı sayılabilecek bir karar aldı. Daha doğrusu Ecevit, siyasi hamle babında elindeki tek enstrümanı kullanarak erken seçime "evet" dedi. Bu hamleden umduğu, partisinden ayrılan Yeni Oluşumcular'ın hükümet kurma, seçime bir hükümet içinde güçlenerek gitme planlarını önlemektir. Ecevit, hiç istemediği erken seçimi kabul ederek; kendisine yâr edilmeyen iktidarı başkasına da yâr etmemeyi ve DSP'den ayrılanların kaos yaratmakla suçlanabileceği bir seçim atmosferi oluşturmayı hedefliyor.

Ecevit'in planı bu... Ancak, siyasi olayları böyle doğrusal ve diğer değişkenlerden bağımsız olarak okumak yanıltıcı olabilir. Malum, bütün tarafların kendine göre güçleri ve kozları bulunuyor.

Yeni Küskünler hareketi

Bu hamlenin doğuracağı ilk sonuç, 276'nın altına düşen hükümetin güvensizlik oyuyla düşürülmesi sürecinin de hızlanmasıdır. Hatta, düne kadar hükümeti düşürme konusunda isteksiz ve kararsız olan partiler ve bazı bağımsızlar bile erken seçimin bu kadar çok yakınlaşmış olmasından dolayı koalisyonu düşürme seçeneğine yaklaşabilirler. Çünkü, seçim istemeyenler için bu süreci önlemenin tek yolu 1999 seçimleri öncesinde, benzeri Küskünler Hareketi'nde de görüldüğü gibi hükümeti düşürmektir. Şurası da kesin, hükümet yıkılmadan kimse Meclis'te oylanacak bir erken seçim kararına "hayır" oyu veremez. İlginçtir, 1998 sonundaki Küskünler Hareketi'nde iş başında yine bir Ecevit hükümeti vardı ve o hükümet düşürülemedi, seçimler de belirlenen tarihte yapıldı. Bugün ise, hükümeti düşürmek için daha fazla neden bulunuyor ama ortada seçim gibi ülkenin dört gözle beklediği bir hedef varken bunu yapmanın bir maliyeti bulunuyor. Hele hele, seçimi engellemeye kalkışıp da başaramamanın!....

Şimdi ne olacak?

Koalisyon liderlerinin 3 Kasım'da erken seçim için anlaşmış olmalarının anlamı üzerinde söylenecek çok şey, cevap bekleyen çok soru var. Bunların başında gelen de üç parti liderinin anlaşmasının seçimlerin bu tarihte yapılmasına yetip yetmeyeceği sorusudur. Bu sorunun cevabını almak için çok beklemeyeceğiz. DYP'nin verdiği ve Ak Parti'nin de desteklediği, Meclis'in 22 Temmuz'da toplanmasını sağlayan teklif sayesinde seçim kararı için en ciddi sınav erkene çekilmiş oldu.

Eğer bu tarihte bir aksama olmaz ve Başkan milletvekillerini toplantıya çağırırsa, Meclis'in çalışma takvimine göre muhtemelen önümüzdeki hafta sonuna kadar hangi partinin seçim istediği, hangisinin istemediği anlaşılacak. Ama, herkes biliyor ki erken seçim için asıl karar, Meclis dışında derin mahfillerde ve partilerin birbirinden karmaşık çıkarlarının kesişme noktasında verilecek. Dünkü yazımızda "Meclis'te, ne hükümeti düşürmek için... ve ne de erken seçim tarihini belirlemek için gerçek çoğunluklar bulunuyor" demiştik. Liderlerin kararı, bu yargının doğduğu esnek şartları değiştirmiş bulunuyor. Artık, iki seçenekten birisi mutlaka gerçekleşecektir.

MHP'nin avantajlı pozisyonu

3 Kasım tarihi üzerindeki mutabakatın ortaya çıkardığı bir önemli şey de siyasetin rota ve istikametinin bütünüyle MHP'nin denetimine girmiş olduğudur. MHP, ard arda yaptığı manevralarla hem seçim konusunu Türkiye'nin gündemine getirdi hem de bundan daha önemli olmak üzere Avrupa Birliği sürecini alenen sabote etti. Propaganda malzemesi lisanıyla ifade edilecek olursak, kendisini seçimlerde "Türkiye'yi Avrupa'ya peşkeş çekmek isteyen bütün güçlere karşı tek başına kahramanca mücadele veren parti" olarak takdim edecek kadar pozisyon kazandı.

Çünkü, Ecevit'in sağlık sorununun başgösterdiği Mayıs ayından beri MHP hariç bütün partiler, "Kopenhag Zirvesi fırsatını kaçırmamak için önce AB uyum yasaları" diyerek bu konudaki konumlarını deklare etmişlerdi. Bu da MHP'nin tabanına ve AB karşıtı seçmen blokuna, yaptığı erken seçim hamlesinin "Türkiye'yi Avrupa'nın şerrinden koruduğu!" mesajını verme fırsatı sunuyor.

Bu durum da bütün merkez ve sağ partileri rahatsız ediyor.

Koalisyon ortaklarının kararına rağmen hâlâ çok değişken var... Seçime zoraki "evet" diyen ama seçimi hiç istemeyen ANAP var, Ecevit liderliğinde seçime gitmenin bir daha dönememek olduğunu bilen 70'e yakın DSP'li var. Seçimi istemeyen muhalefet partileri var.

Açıkçası, biraz daha beklemekte yarar var!


17 Temmuz 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED