|
|
Hayırlı olsun
Hükümeti oluşturan üç partinin lideri sonunda bir doğruda birleştiler: Erken seçim... Üç liderin erken seçim için uygun bulduğu tarih MHP'nin teklifi olan "3 Kasım"... İktidarı neredeyse iki yıl erken terk etmeye razı olmak her babayiğidin harcı değildir; bu sebeple, MHP, DSP ve ANAP liderlerini tebrik etmeliyiz. Onların bu kararında 'cin'in lâmbadan çıkmasının rolü büyük elbette. Erken seçimin bu denli yüksek sesle tartışılır hale geldiği bir ortamda iktidarda kalmaya inatla devam etmek imkânsızlaşır. MHP liderinin ağzından "3 Kasım" tarihinin çıktığı gün erken seçime giden yola girilmişti. DSP'nin uğradığı kan kaybı ise seçimin erkene alınmasını kaçınılmaz hale getirdi. Son on gündür yaşananların, MHP ile DSP'nin ANAP'a dönük kuşkularını beslediğini de unutmamak gerekiyor. Her ne kadar tarihini MHP lideri telâffuz etmiş olsa bile, 'erken seçim' sözcüğünü ilk ağzına alanın ekonomiden sorumlu devlet bakanı Kemal Derviş olduğunu da hatırlayalım. İktidarlar, seçim tarihini zamanından önceye almaya ekonomik programı aksatacağı için razı olmazlar; Derviş'in "Hiçbir mahzur yok" güvencesi o ayak sürüme gerekçesini baştan yokettiği için önemliydi. IMF ve Dünya Bankası ile imzalanan anlaşmalardan sapılmayacaksa, bütçe üzerine anlamsız yükler getiren 'seçim ekonomisi' de uygulanmayacak demektir. Şu andan itibaren üzerinde durulması gereken üç nokta bulunuyor: Seçime 3 Kasımda mı gitmeli? Hangi hükümetle gitmeli? Siyasi partiler ve seçim yasalarında değişiklikler ne olacak? Hükümet ortaklarının üzerinde buluştukları 3 Kasım, dün de değinmiştim, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunlardan irtibatsız tespit edilmiş, daha çok güncel siyasi kaygıların zorladığı bir tarih. İçinden geçtiğimiz ortam, seçimin 'mümkün olan en kısa zamanda' yapılmasını gerektiriyor. Bu bakımdan, daha erken bir tarih tercih edilebilir. Seçimi mümkün kılan kararı alan hükümetin aradaki süre içerisinde günlük işleri yürütmek için görev başında kalmasını arzulayanlar var; hiç değilse hükümet ortaklarının bu eğilimde oldukları anlaşılıyor. Ancak, birbirinden kuşku duyan partilerden oluşan bir hükümetin dört ay daha iktidarda kalması pek akıl kârı değil. Eğer uyum içerisinde bir seçim hükümeti oluşturulamıyorsa, mevcut hükümeti Meclis'te temsil edilen bütün partilerin katılımıyla genişletmek yolu denenebilir. En önemli konu ise, hiç kuşku yok, herkesin şikâyetçi olduğu seçim sisteminde hafif oynamalar yaparak, daha demokratik bir seçim ortamının oluşturulmasıdır. Bunun yolu da, siyasi partiler ve seçim yasalarında gerçekleştirilecek değişikliklerden geçiyor. Lider sultasını kıracak, tabandan tavana örgütlenmeye imkân sağlayacak, milletvekilini seçmen önünde sorumlu tutacak bir sistem değişikliğine mutlaka gidilmelidir. Dar bölgeli ve iki turlu seçim sistemleri üzerinde uzlaşmaya varmak elbette zor; ancak aynı sonucu almaya yarayacak değişiklikler gerçekleştirilebilir. Seçim Türkiye'nin içinden geçtiği şartlar yüzünden erkene alındı, ama DSP'de kan kaybına yol açan o şartlar yaşanmasaydı da Meclis'i ve hükümeti yenilemek akıllı bir çıkış yoluydu. Avrupa Birliği önünde şaşkın, ABD'nin Irak'a saldırdığında yanında görmek istediği Türkiye, bu iki konuda sağlıklı kararlar almak zorunda; seçim bütün partilere görüşlerini seçmen üzerinde test etme fırsatı sağlıyor... Ekonomiyi IMF ve Dünya Bankası'nın eline bırakmak bu hükümetin tercihiydi, belki de Türkiye'nin ekonomide başka tercihlere ihtiyacı var; seçim bu konuda da bir referandum anlamı taşıyabilir. Hükümeti oluşturan partilerin liderleri zor olanı başardılar. Seçime kadar geçecek sürede bütün partilerin sağduyuda buluşmaları umulur. Seçmen ise, görüldüğü kadarıyla, kararlı bir biçimde sandığın önüne konulmasını bekliyor... Erken seçim kararı hayırlı olsun.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |