T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyasetin yeni haritası

DSP'den arka arkaya gelen istifalar, DYP'nin bu ayın 22'sinde AB yasaları ve erken seçimi görüşmek için yaptığı çağrıya, AKP'nin destek vermesi, hem siyasi belirsizliği artıran hem erken seçim ihtimalini biraz daha yakınlaştıran gelişmeler.

Görünen o ki, siyasi gelişmeler her bir siyasi partinin artık ufukta beliren seçimleri merkeze alarak yapacakları manevralardan oluşacak. Ve her bir manevranın diğer manevralar tarafından etkilenmesi, onlara oranla değişmesi kaçınılmaz hale gelecek...

Şunu hemen belirtmek gerek:

Bu aşamada gelişmelerden siyasi anlam çıkarmak sadece güç değil, aynı zamanda nafile bir çaba. Partilerin tek tek konumlarına ve tutumlarına bakınca bu söylediğimiz daha çok anlam kazanıyor.

AKP, oy gücünden emin bir şekilde erken seçimi zorluyor, ancak üzerindeki "Demokles'in Kılıcı"nı çeşitli yollarla bertaraf etmeye kilitlenmiş bir pozisyonda. Hem Meclis içinde belirleyici bir konum arayarak meşruiyetini tazelemeyi arzu ediyor, hem sistemin merkeziyle temas noktaları arıyor...

SP, belli ki, şu an görünen baraj altı konumunu, Nisan ayında Erbakan'ın cezasının bitmesiyle aşma hayalleri kuruyor. Bu nedenle erken seçim konusunda geri duran, AB uyum yasalarını mevcut parlamento içinde çözmeyi öne alan edilgin bir tavırda ilerliyor.

DSP yaşadığı erimeyi durdurmaya kilitlenmiş bir halde. İşi her geçen gün biraz daha güçleşse de koalisyon lideri durumunu koruma politikası izliyor. Hükümetin değişmesine de erken seçimlere de karşı. Ancak erken seçim ihtimalinde partinin kalan bütünlüğünü korumak için bu hükümetin varlığına ciddi bir ihtiyaç içinde... Ancak bunlar olmadığı takdirde partisinin erimesine son çare olarak erken seçim ipine sarılma fikrini de ihmal etmiyor

MHP erken seçim kararını, daha doğrusu seçim politikası kararını en erken almış parti. Bugüne kadar izlediği tavizci tutumu kesmiş, AB karşıtı milliyetçi tepkiden beslenmeyi kafasına koymuş durumda. Öylesine ki, bu konuda ya da bu cephede tek parti olma politikası izliyor. Diğer partileri yakınlaşmaya davet ediyor. Kasım 2002 tarihli erken seçim önerisini de bu yolda kullanıyor; yani AB konusunda görüşmelerin yapılmasını ve erken seçimlerin bunu yargılamasını bekliyor.

ANAP en garip durumda olan parti; daha doğrusu ciddi avantajlar ve dezavantajları aynı anda barındıran tek parti. Bu hükümet devrilir ve liderine şu ya da bu şekilde başbakanlık yolu açılırsa, AB bayrağının tek taşıyıcısı olma planları uzun süredir Mesut Yılmaz'ın A planını oluşturuyor. Buna karşılık, mevcut hükümetin devam etmesi ve hükümet dışında AB blokunun genişlemesi ANAP'ı iki ucu keskin bir bıçağın kapanına itebilir. ANAP hem AB bayrağını başkalarıyla paylaşmak zorunda kalır, üstelik AB karşıtı durumu ağır basan bir hükümetin önemli ortağı olmayı sürdürür. ANAP'ın tercihi bu nedenle seçimden çok mevcut hükümetin DSP üzerinden yıkılması ve yeni hükümet arayışlarında öne çıkma politikası... Ancak içinde hapsolduğu hükümetin sürmesi ihtimali doğar ya da hükümet sonrası ANAP etkin bir rol alamaz duruma düşerse, erken seçimi destekleyebilir.

Yeni Oluşumcular'ın sayıları her geçen gün artsa da, konumları her geçen gün biraz daha karmaşıklaşıyor. Hükümetin devrilmesi, Kemal Derviş'in kendi saflarına katılması ve ANAP ile muhtemel bir hükümet kompozisyonunun içinde olmaları şu an için ana stratejileri olarak görünüyor.

Parlamento dışında, hiçbir şey yapmadan, diğer partilerin düştüğü sefaletten beslenen ve barajı aşmaya kesin gözüyle bakan CHP, Yeni Oluşumcular'la birlikte panik yaşamaya başladı. Nitekim, bu parti ile İsmail Cem ekibinin birbirlerini bloke ederek baraj altında kalma ihtimali, en azından birinin parlamento dışı kalma riski az değil.

Evet, "çıkarlar haritası" böyle oluşuyor. Bu durumda "AB koşulları da, seçim meselesi de bu çıkarların bağımlı değişkeni olmaya doğru hızla ilerliyor".

Tablo böyle olunca; bu tabloya bakılarak yapılacak analizler, ileriye yönelik tahminler sınırlı anlam taşıyor.

Ancak şu açık:

Bugün Türkiye'nin yaşadığı hem ilke, hem etik, hem siyaset açısından yaşadığı tam bir bunalımdır. Dahası yaşanan, 1995'te başlayan bir kriz sürecinin yeni bir aşamasıdır. Ve bu aşama yukarıdan gelen askeri ya da sivil her yeni müdahaleyle azmaktadır.

Not: Bu yazı bittikten bir süre sonra Yayın Yönetmenimiz Sadıkoğlu, Liderler Zirvesi'nden 3 Kasım erken seçim kararının çıktığı söyledi. Yazıyı değiştirmeme gerek yok. Okurun eğer arzu ederse yapması gereken tek şey erken seçim kararı ile mevcut stratejileri birlikte değerlendirmek...



17 Temmuz 2002
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED