T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyaset tezgâhı

Kurulan tezgâh bütün açıklığı ile ortaya çıkıyor. DSP ele geçirildikten -Ecevit dışlandıktan- sonra, Hüsamettin Özkan başkanlığında bir hükûmet kurulacaktı. Bu hükûmet, Avrupa Birliği'ne uyum sağlamaya odaklandığı için, MHP tasfiye edilecek, boşluk DYP ile doldurulacaktı; duruma göre AK Parti ve Saadet Partisi'nin desteği alınacaktı.

(Ertuğrul Özkök'ün AK Parti ziyareti, ardından Tayyip Erdoğan'ın Aydın Doğan'ın davetiyle Frankfurt'a gidişi, TÜSİAD ile AK Parti ilişkilerinin ısınması, bu planın bir parçası olabilir. Acaba AK Parti, oyununu kuramadan, ona biçilen bir rolü mü oynuyor? Bu hususa parti kurmayları biraz kafa yormalı.)

Cumhurbaşkanı, yeterli çoğunluğu sağladığı için MHP lideri yerine Hüsamettin Özkan'ı görevlendirecekti. Üstelik AB uyum yasalarının çıkması, Türkiye'nin demokratikleşme yolunda adımlar atması böylece kolaylaşacaktı.

Özkan olmasa bile, Mesut Yılmaz'ın görevlendirilmesi mümkündü.

DSP+Anap+DYP Hükûmeti, partilerarası ittifak imkânının da önünü açarak, AB için gerekli adımları atmış olarak, Nisan 2003'te seçimlere girecekti. Böylece, Anap için baraja takılma tehlikesi de bertaraf ediliyordu. Yılmaz'ın yanı sıra Hüsamettin Özkan da, büyük sermayesinin istediği gibi etkili konumda kalıyordu.

Aynı plan yürürlükte

DSP'nin ele geçirilme planını, Ecevit'in atağı ve Bahçeli'nin seçim tarihini açıklaması bozdu.

Şimdi DSP'den kopanlarla, aynı plan yürütülmeye çalışılıyor. İstifalarla, Ecevit hükûmeti ayakta duramaz hale getirilecek. Eski DSP'liler süratle partileşecek. Sonra da Anap ve DYP ile birlikte yeni bir hükûmetin yolu açılacak. Gene AK Parti ve Saadet Partisi'nin dışardan desteğine ihtiyaç var.

Acaba bu plan gerçekleşebilir mi?

Önce Kemal Derviş ve İsmail Cem'in ne yapacağına bakmalıyız.

İsmail Cem'in istifa söylentisi doğruysa DSP'deki kanama süratlenecek ve iktidar arkasındaki çoğunluğu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Milletvekili sayısı 80'in altına düştüğü takdirde Ecevit'in Başbakanlık'tan istifası da kaçınılmaz olur.

Derviş ve Cem'in, siyasi hayatlarını, Şükrü Sina Gürel başkanlığındaki bir partide noktalamaya razı olmayacakları da unutulmamalıydı. En geç Kasım'da yapılacağı anlaşılan bir seçime kadar, bu ikilinin sessiz ve hareketsiz kalması beklenemezdi.

Cem ve Derviş

Bu formülün bir çok bilinmeyeni bulunuyor.

Acaba İsmail Cem ve Derviş birlikte mi hareket edecek?

İsmail Cem, Ecevit'in de mecburen çekileceğini göz önüne alarak ve bir kongrede Şükrü Sina Gürel'i kolayca alaşağı edeceğini de düşünerek, Özkan'la uğraşacağına, DSP'yi ele geçirmeye çalışabilirdi.

DSP'nin barajı geçeceğini bilse, İsmail Cem şüphesiz bu seçeneği tercih ederdi. Ama özellikle erken seçimin sıkıştırdığı bir ortamda, Cem'in birinci önceliği, yeniden milletvekili seçilebilmektir. Bu durumda, DSP'de kalarak ilerisi için plan yapmak mümkün değildi. Ancak 9'ların istediği gibi seçimli bir kongreye gidilirse, o zaman iş değişebilirdi ve Cem bu kongrede şansını denerdi.

Demek DSP'de -olağanüstü bir kongre yapılmazsa- İsmail Cem için gelecek yoktu.

Derviş için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Şükrü Sina Gürel'in liderliği ile DSP barajı aşamaz. Öyleyse Derviş, ya Özkan-Yılmaz ikilisinin tezgâhladığı hükûmette yerini alır veya CHP'ye girer.

Derviş ve Cem'in yanına, Saaddettin Tantan gibi bir isim katılabilir mi?

Büyük sermaye (Koç hariç) Tantan'a karşı tepkili. Özellikle Aydın Doğan yeşil ışık yakar mı?

DYP ve AK Parti

Bir başka soru DYP ile ilgili: Niçin Tansu Çiller, Yılmaz'ın elini güçlendirecek bir hükûmete girsin? Girse bile, en geç Kasım'da seçimi hedefler. Daha sonrası DYP açısından yüktür.

AK Partiyi, meşruiyet tartışması başlatarak belirli bir kalıba sokmaya çalışıyorlar. Mevcut hukukî durumu çarpıtarak, Erdoğan'ın Genel Başkanlığı'nı tehlikedeymiş gibi göstermek de işin cabası.

AK Parti, ancak 2002 yılında seçim yapılması kaydıyla, her türlü hükûmet formülüne destek olacağını söylüyor. Zaten böyle bir hükûmete daha uzun vade biçmek, AK Parti'nin işine gelmez.

Seçimlerde bir taraf AK Partidir. Önemli bir kitleyi temsil etmektedir. Şu anda karşı tarafın kim olabileceği tartışılıyor. Özkan ve Yılmaz'ı barındıran bir siyasi oluşum egemenlerin işine geliyor. Derviş-Cem-Özkan troykası dikkat ederseniz hep ön plana sürülüyor.

Böyle bir oluşum ortaya çıkar da, güçlenirse, doğal olarak CHP zayıflayacak ve baraja takılma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.

Söz konusu ekip siyasette yer edinmeden seçime gidilirse, AK Parti'nin rakibi bu defa CHP olacaktır.

AK Parti, konumunu ve önemini bilerek, yarının iktidar partisi olacağının idraki içinde, ilişkilerini düzenlemeli, oyununu kendi kurmalı, teslimiyet anlamına gelecek adımlardan özenle kaçınmalı.

Tamamen duygusal

Bugünkü durum itibariyle, Ecevit'in bir süre daha -erken seçimlere kadar- başbakanlığı muhafaza edeceği söylenebilir. Derviş ve Cem'in, Özkan ile işbirliği yapmaması, DSP liderinin elini kuvvetlendirdi. Ecevit'in parti içindeki gerçek muhalefeti ve sol çizgiyi temsil eden 9'larla görüşmesi de, olumlu bir beklenti doğurdu. Yeni bir hastalık Ecevit'i vurmazsa, birkaç ay içinde DSP'yi şekillendirecek ve siyaseti tanzim edecek fırsatı bulacaktır.

Özkan, "Ecevit'e 11 yıl duygusal hareket ettim, artık siyaset yapacağım" demiş.

Gerçekten de Cem Yılmaz'ın dediği gibi, Hüsamettin Özkan "Tamamen duygusal sebeblerle" Ecevit'e bağlı kalmıştı. Bugünkü eyleminden anlaşılmıyor mu?


11 Temmuz 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED