|
|
Mehterden başka ne kaldı?
Rumeli türkülerinden saray müziğine, sirtolardan köçekçelere kadar Osmanlı'nın zengin müzik yelpazesini dört albümde toplayan ünlü neyzen Kudsi Erguner geçmişin tüm seslerini diriltmeye çalışıyor. Türk müziğinin dünyaya açılmasını sağlayan müzisyenlerimizden ünlü neyzen Kudsi Erguner, İmaj Müzik'ten çıkan "Osmanlı İmparatorluğu-Hoşgörü İmparatorluğu" adlı projesinde, Osmanlı müziğinin gücünü ve zenginliğini dört ayrı CD'yle dile getiriyor. Erguner, Ferahfeza Mevlevi Ayini, La Banda Alla Turka, İstanbul Rembetikosu ve Tatyos Efendi Külliyatı adlı dört CD'de, Rumeli türkülerinden Osmanlı saray müziğine, sirtolardan köçeklere kadar uzanan müzikal yelpaze içeresinde Osmanlı İmparatorluğu'nda farklı din, dil, ırk ve kültürlere mensup halkların müziklerini gün ışığına çıkarıyor. Üç kuşak neyzen Dedesi Süleyman Erguner ve babası Ulvi Erguner'in sanatı olan neyzenliği devam ettiren Kudsi Erguner, Hoşgörü İmparatorluğu'nda birlikte yaşamın renklerini müzik demeti halinde sunuyor eskinin müzikal tadını yakalamak isteyenlere. Erguner'le kös, nakkare, ney, kanun, kemençe, cümbüş, tanbur gibi klasik Osmanlı çalgılarıyla, saksafon, klarnet, trompet gibi çağdaş enstrümanların ilk defa biraraya geldiği projesi ile günümüzde alternatif müzik muamelesi bile görmeyen Osmanlı müziği üzerine konuştuk. Erguner, bizimle Osmanlı müziğine dair görüşlerini paylaştı. Geriye sadece mehter kaldı "Müzik Türkiye'de başka alanlarda yaşandığı gibi tekdüzeleşmiş. Osmanlı müziği deyince Osmanlı medeniyetinin içerisinde yaşatılmış müzik çeşitlerinin akla gelmesi gerekir. Bunun içerisinde sarayda küçük dinleyici gruplarına çalınan keman, ney, tanbur, kanun, kemençe gibi enstrümanlarla çalınan ufak fasıllar da giriyor, saray avlusunda geniş bir kadroyla çalınan görkemli müzikler de giriyor. Biz Osmanlı sarayının avlusunda toplu halde çalınan müziğe mehter müziği diyoruz ve mehter müziğini askeri bir müzik türü olarak nitelendiriyoruz. Halbuki bu klasik müziğin yüksek volümlü olarak avluda çalınmış şekli. Mehter müziği hakkında sahip olunan yargılar yapay ve klasik bilgiler. İlla o müziğin askeri bir marş olması şart değil. Nasıl ki senfonik orkestraya milli marş da konçerto da çaldırırsınız, mehter takımının tek icraatı da askeri marşlar çalmak değildi. Mehter takımının çaldığı askeri marşlar bir müzik icra şeklidir, bunun illa bir savaş esnasında askerleri motive etmek için çalınması gerekmez" diyen Erguner, bir müziğin ölmesi veya yaşatılmasının dinleyicisiyle olan ilişkisine bağlı olduğunu belirtiyor. Müziği kültürel ortam besler Erguner, Klasik Batı Müziği'nin de tıpkı klasik Osmanlı müziği bütün icracılarının günümüzden çok önceleri yaşamasına rağmen, eserlerin yaşatılması karşılığında Osmanlı müziğinin yaşatılmamasını ise şöyle nitelendiriyor: "Eğer bir müzik hâlâ seviliyorsa ve dinleniyorsa o müzik yaşar. Türkiye'de durum çok farklı. Saray müziğinin yaşamaması gerektiğine karar verilmiş ve sonra da belli bir çevre bu müziğe sırtını dönmüş. Ama bugün bu müziği çalabilen, okuyabilen ve dinleyen insanlar var. Ama bir yanda da şunu anlamak lazım. Müzik türleri kendi başlarına yaşatılmaz. Kültürel ortam, edebiyat ortamı ve dinleyici çevresi bu müzik türünün yaşatılmasını sağlar. Dinleyicinin kültürel seviyesinin o müziğin ilintili olduğu edebiyattan haberdar olması gerekir. Dinleyicilerde bu aranan şartlar gittikçe azalmakta. Klasik Batı müziği Avrupa'da yaşıyorsa elit bir tabaka sayesinde yaşıyor. Bizim problemimiz elitimizin saray müziğiyle ilgilenmemesi. Böyle olunca da ortada mehter marşı kalıyor." Yenikapı Mevlevihanesi'ni yeniden hayata geçirmeyi ve bir kültür merkezi haline getirmeyi hedefleyen Erguner, yeterli sermaye ve projesini değerlendirebilecek nitelikte insan bulmakta güçlük çektiğini, bu nedenle de projenin yattığını kaydediyor. Mevlevilik folklor değildir Mevlevi kültürünün bugün Konya folklorüyle özdeşleştirildiğini söyleyen Kudsi Erguner, Mevlevi müziğinin olur olmaz her yerde kullanılmasının kendisini rahatsız ettiğini ifade ediyor: "Geçenlerde bir klip izledim. Yaptığı müzik Mevlevilik'le alakası olmayan bir bayanın etrafında 8 tane semazen dönüyordu. Bu çirkin bir şey. Çünkü Mevlevi ayininin ne anlama geldiğinin farkında değil insanlar. Mevlevilik 700 sene yaşamış bir dini yaşam ve dini algılama tarzıdır. Hepsi bir bütündür ve birbirinden ayırdığınız vakit bir anlamı olmaz." Sufi müziği yapıyorum demekle olmaz
Kudsi Erguner tasavvuf müziği ile ilgili olarak son aylarda yaşanan tartışmalara gelenekler açısından yaklaşarak itiraz ediyor: "Herkes ben sufi müziği yapıyorum diye ortaya çıkıyor. Bu müziğin tarihi nedir, sen kimsin? Ney tekkede çalınırsa mı sufi olunur, diskotekte çalınırsa mı sufi olunur, ölçüsü yok. Bu da kitcsch bir konu oldu. Eğer siz bir müziği tasavvuf müziği diye tarif ediyorsanız bunun iki yolu var. Birincisi gelenekten gelen bir repertuar vardır. Şimdi neyi istediğim şekilde çalarsam, bu tasavvuf mu olur? Ama birileri çıkıp ben sufiyim ne çalarsam o tasavvuf olur derse olmaz. Çünkü o kişi kendi kendine bir etiket koyuyor. Bu etiketin de tarifi olmuyor. Malesef Türkiye'de bu konuları konuşurken kişisel meseleler olarak algılıyorlar, halbuki bu kültürel bir durumdur. Benim "diskotekte ney çalıp da tasavvuf müziği yapıyorum" diyen adamla bir problemim yok. Ama bu konuyu kültürel anlamda değerlendireceksek o zaman gelin beraber tasavvuf müziğinin tarifini yapalım. 'Ben âşığım ne yaparsam aşk olur' gibi laflar kişisel kalır. 'Ben yaptım oldu'yla olmaz ki, bunun bir ölçüsü vardır."
|
|
|