T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir iyi, bir kötü haberim var...

Olacağı buydu... Tayfun İçli Devlet Bakanı oldu. Ayıptır söylemesi, biz bu büyük "yeteneği" 3 Haziran tarihli yazımızda müjdelemiştik.

İçli, Ecevit'in hastalığını speküle eden çevreleri (deyim DSP'lilere aittir) bir güzel sıradan geçiriyor, hem vaktiyle iki anahtar vaadiyle oy toplayan siyasetçilere, hem her gün bir kaseti ortaya çıkan "karanlık mazi özlemcileri"ne, hem de "kendi beceriksizliklerine bakmadan ülkeyi yönetme sevdasına tutulmuş" medyaya veriştiriyordu.

Bir polemik şaheseriydi İçli'nin sözleri.

Devlet Bakanlığı görevinde hayırlı başarılar diliyorum.

Sırada bizim Süleyman var.

Süleyman Yağız...

Halihazırda DSP Genel Sekreter Yardımcılığı görevini deruhte ediyor.

Bülent-Rahşan çiftinin eli ayağı adeta.

Ecevit sevgisini "saplantı" boyutlarına vardırmış, ama, aynı zamanda dünya tatlısı bir adam.

İyi bir gazeteci, eli kalem tutan müstesna araştırmacılardan biri...

Nerden politikaya heves sardırdı, niçin yeteneğini "memurin" tayfası arasında, o can sıkıcı ilişkilerde heba ediyor/heba etmeyi seçti, bilmiyorum.

Gönlüm Metin Bostancıoğlu'ndan boşalan Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda Süleyman Yağız'ı görmek istiyordu.

Hem sosyal demokrat fikriyata sahip, hem de İstiklal Marşı'nın ruhuyla imtizaç etmiş, edebilmiş bir politikacı.

Ahbabım diye söylemiyorum, gerçekten düzgün bir adam.

Bostancıoğlu gibi "özel düşmanlıkları" yok.

Başka istifalara inşaallah sevgili Yağız.

Madem söz 'istifalar'dan ve 'atamalar'dan açıldı, hükümetin geleceğiyle ilgili hissiyatımı söyleyeyim.

Ama önce bir "iyi", bir "kötü" haberim var.

Önce iyi haber:

Hükümetin gitmeye niyeti yok.

Ortaklar (özellikle Ecevit ve Bahçeli) istifaların "AB manipülasyonu" olduğunu düşünüyor.

ANAP, DYP, (belki Ak Parti) ve istifacıların oluşturacağı "geçiş dönemi hükümeti" hem muaccel AB yasalarını çıkaracak, hem de rüştünü ispatlamış yeni politikacılarla (Kemal Derviş ve İsmail Cem bunlara dahil) Türkiye'yi 2003 ilkbaharı ya da gelişmelere göre sonbaharında seçime taşıyacak.

"Seçim-meçim yok, unutun" diyordum da, küfrediyordunuz ya...

İstifaların yarattığı kaos önümüzdeki günlerde büyük bir "hükümet krizi"ne dönüşürse, otorite boşluğundan yararlanıp iktidara çöreklenecek güç, bu ister Serdar Turgut'un "teknokratlar hükümeti" olsun, ister AB lobisinin arkaladığı "geçiş dönemi hükümeti", hatta isterse light faşizmi mündemiç "iyi sıhhatte olsunlar hükümeti" olsun, seçimi ileri bir tarihe atacaktır.

"Her şeraitte koalisyona devam, ama Avrupa Birliği'ne hayır" konsorsiyumu (yani Bülent Ecevit ve Devlet Bahçeli) kazanırsa, hem Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi kılınmak istenen Kemal Derviş ve İsmail Cem'in önü kesilecek, hem de erken seçimin önümüzdeki sonbaharda yapılması ihtimali güç kazanacaktır.

Çünkü, Devlet Bahçeli'nin "3 Kasım" blöfü, mevcut gelişmelerden sonra "blöf" olmaktan çıktı, apaçık bir "seçim takvimi"ne dönüştü.

Şimdi de kötü haber:

Hükümetin gitmeye niyeti yok.


11 Temmuz 2002
Perşembe
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED