|
|
Ben olsam, bu yenilgiyi
asla kabul etmezdim!..
Şimdilik, Ankara'daki siyasal deprem durmuş gibi görünüyor.. Yeni bakanlarla, Bakanlar Kurulu toplandı.. MHP "seçime kadar" ve ANAP da "şimdilik", Ecevit Başbakanlığındaki koalisyonun devamına karar verdiler.. Kemal Derviş, ekonomiye ve İMF'ye ipotekli olduğu için, bakanlıktan ayrılmayı "şimdilik" göze alamadı.. İsmail Cem de, herhalde "Hüsamettin Özkan Hizbi"nin bir üyesi görünümü vermemek için, Hükûmet'te kaldı.. Ama hepimiz biliyoruz ki, bu tablo böyle devam etmeyecek.. Edemez.. Kıbrıs konusunda Denktaş'tan bile daha şahin olan ve Avrupa Birliği'ne sözel şutlar çekmeyi solculuğun gereği sanan Şükrü Sina Gürel'in Başbakan Yardımcılığına atanması bile, bu koalisyonda, "Gazap Çiçekleri" üremesi için, yeterli sebeptir.. Belki Rahşan-Bülent Ecevit çifti için Şükrü Sina Gürel, Hüsamettin Özkan'ın bıraktığı boşluğu doldurabilecek niteliklere sahiptir.. Ama saplantıları ve takıntılı görüşleri ile, Özkan'ın işlevini yerine getiremez.. Neyse.. Bunları, Ankara'daki işlerini Hüsamettin Özkan aracılığı ile takip edenler düşünsün.. Bu arada Ecevit'in sağ kolu Özkan'ın sağ kolu olan Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Sağar da emekliliğini istediğine göre, "Ankara'da işi olanlar"ın işleri iyice zorlaşıyor demektir. Neticede Şükrü Sina Gürel'in "2'nci Adam"lığı, "Avrupacılar" diye bilinen Derviş'i de, Cem'i de, Yılmaz'ı da huzursuz edecektir.. Bu da, "Gazap Çiçekleri"ni büyütecektir. Bir başka mesele de şu.. Bu karşılaşmanın ilk devresinde, sadece "Sivil Darbe" planlayan Hüsamettin Özkan ve Mesut Yılmaz gibi isimler yenilmedi ki.. Aynı şekilde demokrasi tarihinin en yoğun post-modern iktidar yıkma kampanyasını sürdüren "Tekel Medyası" da yenildi.. Ecevit yine ayağa kalktı.. Üstelik Başbakan olarak ayağa kalktı.. "Artık iyi olmaz" diyenleri çatlatmak istermiş gibi, bir de Bakanlar Kurulu'nu toplayıp, Başbakanlık merdivenlerini bile çıktı.. Ve Başbakanlıkta da, Hüsamettin Özkan yok artık.. Manşetleriyle, rejimi ve hatta iklimleri bile değiştireceklerini zanneden "Kağıttan ve Kameradan Kaplanlar"ın yerinde olsaydınız, çıldırmaz mıydınız? Ne yapardınız bu şartlar altında bundan sonra?.. Ben olsam, "Ecevit doktorları dinlemiyor.. Kendini öldürmek istiyor" doğrultusunda yayınlar yapardım.. Ya da, "İsmail Cem'e, Bakan koltuğunda oturmak yakışmıyor" benzeri birşeyler yazardım.. Bir de Mesut Yılmaz'ın bundan sonra izleyeceği yola bakıp, onu desteklemeye ve uyumlu olmaya çalışırdım.. Acaba "Hüsamettin Özkancılar"ı ANAP'a katıp, Mesut Yılmaz'ı seçimsiz güçlendirmek mümkün olabilir mi mesela? Niye olmasın? 28 Şubat'ta, DYP'li milletvekilleri medya plazalarda tehdit edilip, Parti'den istifa ettirilmemiş miydi? Ah bir normal zamanlara dönsek!.. Şu 28 Şubat 1000 yıl sürmese ve medya da, tekrar bağımsız, bağlantısız, hesapsız habercilik yapmaya başlasa..
ŞAKA
"Vefa"ya takıntılı!..
Hüsamettin Özkan ve arkadaşları eğer bir parti kurarlarsa, bu partinin adı herhalde "Vefa Partisi" olacak.. Çünkü Özkan "Vefa" kavramına takılmış durumda.. 2001 Şubat'ında Cumhurbaşkanı Sezer'e "Nankör kedi" diye bağırarak, "vefa"ya verdiği önemi vurgulamıştı.. 2002'nin Haziran'ında da, "vefasızlık" yüzünden Ecevit'ten ayrıldı.. Bu parti "Vefa Partisi" olursa, "Vefa", İstanbul'daki bir semt olmaktan çıkar..
ASİYE'DEN KÖTÜ DURUMDA
Basın acaba kurtulacak mı?
Türkiye'de demokrasi, bir genel seçim sonrasında belki toparlanır.. Belki yenilgi alan liderlerin süngüsü düşer ve yeni seçilen milletvekilleri, temsil ettikleri halka önem vermeye başlarlar.. Ama Türk basınının düzelmesi kolay değil.. Önce kartelleşme, sonra tekelleşme ve özellikle 28 Şubat, Türk basınını varlık sebebinin dışına itti.. Şu anda medya grupları, doğru, tarafsız, bağımsız, bağlantısız habercilik ve özgür yorumculuk peşinde değil. Belirli politikacılarla birlikte oluşturulan senaryoların gerçekleşmesi için, kamuoyunun şartlandırılması, mesleğin ana amacı.. Tiraj veya rayting, artık pek birşey ifade etmiyor.. Medya sermayesinin diğer işleri ve Ankara'ya mecburiyetleri o kadar büyük ki, ne satış, ne reklam gelirleri fazla bir anlam taşıyor.. Medyada bilgi, birikim, çalışkanlık ikinci planda.. "İstenilen gibi olmak", "Uyumlu olmak" aranılan nitelikler.. "Yalan" diyen, gelsin tartışalım!..
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |