|
|
Kapıkullarından iktidar olur mu?
İsmail Cem, Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş. Bunlar Türkiye'yi kurtaracak yeni isimler olarak sunuluyor. Açın büyük medya gruplarının yayın organlarını… Bu isimlere düzülen övgülerden geçilmiyor. Oysa bu yeni değil. Gazete-TV arşivlerine bakın. Uzunca bir süredir alttan alta kamuoyuna verilen mesaj buydu: "Özkan-Cem-Derviş üçlüsü ilerde önemli roller üstlenecek." Şimdi büyük medyanın bütün kalemleri ve yorumcuları aynı temayı açıktan işliyor. Bir yandan Ecevitler'in görevden ayrılması için baskılar yapılır, demokrasi lafları edilirken, bir yandan da tepeden inme bir medya darbesi öneriliyor. DSP parçalanarak yeni bir oluşum yaratılması isteniyor. Olup bitene inanmak mümkün değil. Üç kapıkulundan bir iktidar çıkartmak istiyorlar. Biri, şimdiye kadar Ecevit'in çanta taşıyıcılığı görevini yerine getirerek, başbakan yardımcılığına kadar gelip büyük bir güce kavuşmuş olan Hüsamettin Özkan… Ününü sadık bir kapıkulu olarak yapmış bir isim. Özellikleri sıralanırken, ' çok vefalı, 11 yıl liderinin gölgesi oldu, sesini duyan olmadı, herkesin işini halleden, herkesle ilişkisi iyi olan, uzlaşmacı ve insanlara mavi boncuk dağıtarak kendine borçlandıran bir kişilik' olarak tanımlanıyor. Sağladığı olanaklar nedeniyle medyayı avucuna almış. Güç odaklarıyla ilişkileri iyi. Hatta muhalefet partileri içinde bile etkisi ve uzantıları var. "Özkan Türkiye'yi yönetmeli" diyen kalemler bu ve benzeri özelliklerini sıralıyorlar. Bu bir, 'AB'ye tam üyelik süreci' hükümeti olacakmış!. Şimdiye kadar Özkan'ın AB ile ilgili bir laf ettiğini, ülkenin ve dünyanın önemli meseleleri hakkında neler düşündüğünü duyan oldu mu? Ama Özkan'ın çok iyi bir kapıkulu olduğunu, çok iyi saray numaraları bildiğini artık herkes öğrendi. Üstelik bunlar, onun üstün meziyetleri olarak sunuluyor. Öteki kim? İsmail Cem… Deniz Baykal'ın yanında tutunamayınca milletvekili olabilmek için kapağı Ecevit'in yanına atanlardan. O da 'hiç'lerden yani.. O da aynı tezgahta kapıkulluğu kariyerini geliştirenlerden. Medyanın da şişirmesiyle hernedense Dışişleri Bakanlığı'nda başarılı olduğu imajı yaratılmış. Onun da, Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu ile giriştiği kişisel, ama temelden yoksun ilişkilerden öte hangi başarısı olduğunu bilen varsa beri gelsin. Bir süredir aynı medya, Cem'i her nedense Ecevit'in prensi, alternatifi olarak sunuyordu. Öyle olmadığı, Ecevit'in başbakan yardımcılığına onu değil de, bir başka çanta taşıyıcıyı atamasıyla anlaşılmış oldu. Özkan'dan farklı olarak Cem, oturduğu koltuğun gereği olarak daha dışa açıktı. Bir şansı da, iç sorunlar ve hastalıklarla cebelleşen Ecevit'in dış politikayla fazla ilgilenemiyor oluşuydu. El altından ve çaktırmadan uzlaşmacı olduğu izlenimi verirken, iç politikada ve derin devlet nezdinde açık vermemek için en uzlaşmaz fikirleri savunmaktan kaçınmadı. Şimdi büyük medya onu da, Türkiye'yi yönetmesi istenen dörtlünün bir ayağı olarak görüyor. Ve herkesin de böyle görmesini istiyor. Kemal Derviş'e gelince: Kusura bakmasın, ama o da bir kapıkulu… O da önce IMF'nin, Dünya Bankası'nın kapıkulu... Şimdi de ikinci bir 'kapı' arıyor. Kendisinin iyi bir 'ikinci adam' olduğunu söylüyor!.. Netice olarak IMF ve Dünya Bankası'nın gerçekleştirdiği darbenin işbaşına getirdiği bir teknokrat. Uluslararası ve yerli güç odakları, artık Derviş'in ülke yönetiminde daha etkin bir rol almasını istiyorlar. Onun da mali konular dışında, Türkiye'nin temel meseleleri üzerinde fikir beyan ettiğini hiç duymadık. Sadece geçenlerde, Türkiye'nin AB üyeliğinin Avrupa açısından çok önemli olduğunu belirttiği bir açıklamasını okuduk. Şimdi bütün gözler biraz da onda. Derviş kimlerle görüşecek? Ne yapacak? İstifa edecek mi? Özkan ve Cem'le birlikte yeni bir oluşuma gidecekler mi? Işte, Türkiye'nin geleceği için büyük umutlar bağlanan üçlü bu işte.. Bir de bunların dışında malum, Mesut Yılmaz var. O da ihtiraslarının ve erk düşkünlüğünün kapıkulu… Oy oranı sıfıra yaklaştıkça ihtirasları ve beklentileri artıyor. Elinde hiç koz olmadığı halde, şimdi de Avrupa kartını ve taze kapıkullarını medya masasına sürerek iktidar olmak istiyor. Türkiye'de şimdi, bu üçlünün (aslında dörtlünün) baş rolleri oynayacaği sivil bir darbe sahneye konulmak isteniyor. Bu, paranın ve medyanın gücünü kullanarak Türkiye'de yönetime el koyma çabasıdır. Dikkat ederseniz Türkiye'yi yönetmeye aday gösterilenlerin üçü kapıkuludur. Üçü de şimdiye kadar birinci adamlıktan çok, ikinci adamlığı tercih etmiştir. İktidar oldukları takdirde, bu kez de kime kapıkulluğu yapacakları aşağı yukarı bellidir. Kendilerini iktidara taşıyanlara… Onlardan lider olur mu? Olabilir. Kimlerin hangi şartlarda lider olduğunu, sonra da yıllarca bu ülkenin yakasından düşmediğini biliyoruz. Evet, Ecevitler bir hastalıktır. Türkiye bu hastalıktan kurtulmalıdır. Ama onun yerine önerilen ise, kapıkullarının medya silahı ile darbe yapmalarıdır. 28 Şubat'a karşı çıktık. Bu darbeye de karşı çıkmak boynumuzun borcudur.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |