|
|
Oğlumun başörtüsü de
yoktu ama
Başbakan'ın Özkan'a haddini bildirme operasyonu Özkan'ın başbakana haddini bildirmesiyle sonuçlandı. İşbaşına geldiği günden beri ülkeye hizmet yerine ülke insanlarına çile çektiren bu hükümet, alnı ak yüzü açık olarak değil, tam tersi sayısız kara leke ile ayıplı bir şekilde gidiyor. İstifalarla, hükümetle ve erken seçimle ilgili yeterli miktarda haber ve yorumun var olduğu düşüncesiyle ben bu hükümetin kara lekelerinden biri olan ve doğrudan benim şahsımla ilgili bir konuya temas etmek istiyorum. Geçen Perşembe günü postadan gelen bir mektup bu hükümetin kara lekelerinden birini bana iletiyordu. Mektubun içindeki evrakı inceleyince üzüleyim mi, güleyim mi yoksa acıyayım mı şaşırdım. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden biri olan oğlum Taha, ders yılı sonunda sınıfını geçtiğine dair karnesini getirmiş ancak hak ettiği teşekkür belgesi kendisine verilmemişti. Okul yönetimi disiplin cezası vereceğini ima ederek teşekkür belgesini kendisine vermemişti. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi yönetiminin marifetlerini yıl boyunca gazetelerden okudunuz, televizyonlardan seyrettiniz. Öğrencilerini okula almayıp, sonra da eylem yapmakla suçlayarak yavuz hırsız rolü oynadıklarına hep birlikte şahit olduk. Okula almadıkları 120 kız öğrenciye önce okula patlayıcı madde sokmaktan tasdikname verdiler sonra ikinci bir tasdikname göndererek önceki ceza maddesini değiştirdiler. Geçen hafta bana gelen mektup, öğrencilerine karşı hasmane tavırlar sergileyen bu yönetimin verdiği bir tasdikname içeriyordu. Oğlum Taha'ya da tasdikname vermişler. Hem de ne tasdikname. Meğer bizim oğlan neymiş de haberimiz yokmuş. 17 yaşındaki Taha, disiplin yönetmeliğinin "Herhangi bir kurum, dernek, örgüt ve parti adına üye kaydetmek, para toplamak veya bağışta bulunmaya zorlamak" suçunu içeren 17/c-16 maddesine istinaden cezalandırılmış. Bunu okuyunca güldüm. 17 yaşındaki oğlumun koca okul yönetiminin gözünde bu kadar büyümesine güldüm. Tıpkı bu hükümetin geçmişte birçok insanı hayali korkularla cezalandırdığı gibi okul yönetimi de böyle hayali bir korkuya kapılmış. Aynı zamanda okul yönetimine acıdım, çünkü bu kadar zavallılık olmaz. Onlar da çok iyi biliyorlar ki ortada herhangi bir parti, bir kurum bir örgüt yok. Okumak isteyen öğrenciler, onları okula almayarak problem çıkarıp sonra da öğrencileri cezalandıranlar da yöneticilerin bizzat kendileri. Şimdi buradaki kusur yasaların ya da yönetmeliğin kusuru değil. Burada kusur yönetmeliği keyfi olarak uygulayan ve onaylayanlarda. Ne 120 kız öğrenci ne de numunelik tek erkek öğrenci olan Taha hakkında verilen ceza yasalara uygun değil. Yönetmeliğe de aykırı. Polis devleti örneğine tıpatıp uyan bir uygulama. Sadece Taha örneği üzerinde duralım. Okul yönetimi önce Taha'nın velisine yani bana, Taha hakkında yönetmeliğin 17.c/7 yani "ders, sınav ve faaliyetlerin yapılmasını engellemek ve arkadaşlarını bu eyleme katılmaya kışkırtmak" fiillerinden işlem yapılabileceğini bildiren bir yazı gönderdi. Bu yazıya hemen cevap verdim. Cevabımı APS ile gönderdim ancak zarfın üzerinde "okul yönetimi teslim almadı" diye postacının düştüğü not ile geri döndü. Bunun üzerine yazıyı yönetime faksladım. Yazıda Taha'nın arkadaşlarını derslere özellikle girmeye teşvik ettiğini, çünkü derslere girilmemesi ve devamsızlığın 10 günü bulması halinde otomatik olarak sınıfta kalacaklarını, derslere girmemenin erkeklere de dolaylı bir ceza olacağını izah ettim. Yönetim bana gönderdiği ikinci yazıda öğrencinin derslere girmesinin zaten asli görevi olduğunu belirterek "kışkırtma" iddiasından vazgeçmiş, bu kez de elindeki evrakı dahi incelemeden 11 gün devamsızlığı var yazısı göndererek sınıfta bırakılacağı tehdidinde bulunmuştur. İzinli ve raporlu günlerini incelemeden bu yazıyı gönderen yönetim daha sonra yanlışını görmüş ve sene sonunda Taha'ya sınıfını geçtiğine dair karnesini vermiş ve kendi kendini yalanlamıştır. Ancak hak ettiği teşekkür belgesi düzenlendiği halde kendisine verilmemiş, hakkında disiplin soruşturması yapıldığı söylenmiştir. Oysa daha önce Taha yazılı bir dilekçe ile disiplin kurulu başkanlığına müracaat ederek ne ile itham edildiğini öğrenmek istemiş ve kurulun istediği gün ve saatte ifade/savunma vermeye hazır olduğunu belirtmiştir. Disipline çağrılmadan, savunması alınmadan, usulsüz olarak toplanan kurul Taha'ya tasdikname verilmesini kararlaştırmış ve belge geçen hafta bana gönderilmiştir. Ben bir veli olarak İl Disiplin Kurulu'na itiraz dilekçemi verdim. Yapılan bu yanlışın İl Disiplin Kurulu'ndan döneceğini tahmin ediyorum. Ancak öğrencilerine hasım gözüyle bakan ve hem hayali suçlamalarla çocukların hayatıyla oynayan hem de devlet kurumunu hak ihlaline alet eden bu zavallı yönetimin hala orada tutulmasının sakıncasına işaret etmek için bu yazıyı yazıyorum. Ben tasdikname aldı diye oğlumu kınamıyorum ve ona kızmıyorum aksine moral vermek için ona bir takım yeni elbise aldım, çünkü onun suçu günahı yok, tek suçu İmam-Hatip'te okumak ve tek talihsizliği okuduğu dönemin, okulu bitirmekle görevlendirilmiş görünümü veren bir yönetime denk gelmesi. Bu uygulamalara çanak tutan hükümetin halini hep birlikte görüyoruz. Ben bu hükümete de okulun yönetimine de inanın acıyorum. Zavallılar.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |