|
|
Avrupa'daki Türkiye
Türkiye, Avrupa'daki Anadolu'yu kendine örnek alırsa, kısa zamanda, kısır politik tartışmaların dışına çıkarak, yönetimiyle toplumu bütünleşmiş, girişimci, tarihine saygılı, kültürüne bağlı, kendinden emin ve yöneticilerine güvenen bir ülke haline gelebilir. Çünkü Türkiye'nin yetmişbeş yılda ulaşamadığı üretim gücüne, Avrupa'daki Anadolu yirmibeş yılda yakalamış ve aşmış. Onbeş günü aşkın bir süre Benelüks ülkelerindeydim. Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'u şehir şehir görme ve gezme imkanım oldu. Bu yüzden yıllık iznimi kullanarak, yazılarıma da ara vermek zorunda kaldım. Gazetenin Avrupa'da internetten büyük bir dikkatle izlendiğini gördüm. Abone olmak isteyenlerle karşılaştım. Onlar umutla gazetenin Avrupa baskısını bekliyor. Benelüks Avrupa'nın batısında tam bir özgür ülkeler topluluğu. Avrupa Birliği'nin temelleri bu üç ülkede atılmış. Üç ülke globalleşmeyle gelen dönüşümü çok önceden tahmin ederek, aralarındaki siyasal, ekonomik ve kültürel sınırları gevşetip, 1950 yılında "Avrupa Kömür ve Çelik Birliği"ni kurmuş. İki dünya savaşında yerle bir olan Avrupa, Benelüks ülkelerinin öncülüğünde, yeniden ayağa kalkabilmek için, bütün kaynaklarını birleştirmesini bilmiş. AB tarihin en büyük para birliğini gerçekleştirdi. Avrupa Birliği içinde hangi ülkeye giderseniz gidin, her yerde tek para birimi geçerli. Avrupalılar sağlam para olmadan, sağlam ekonomi olamayacağının bilincindeler. Bunun için "Euro"ya büyük önem veriyorlar. Euro Avrupalılar'ın satınalma gücünü büyük ölçüde düşürse de kansız gerçekleştirilmiş bir "para devrimi". Aynı parayla alışveriş yapmanın mutluluğu herkesin gözlerinden okunuyor. Avrupa'daki Türkiye, dayatmacılıktan uzak özgür bir dünyada yaşamanın önemini büyük ölçüde kavramış. Artık on sene önce olduğu gibi, kimse Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyor. Hepsi yatırımlarını Türkiye'de değil, bulunduğu ülkede yapıyor. Bunun için Avrupa'da nereye gidilirse gidilsin, Türkler'in kurduğu işyerleriyle karşılaşılıyor. Küçücük Lüksemburg'un bile, en güzel restoranlarından birinin sahibi genç kuşak Türkler. Türkiye'de AB'ye girilsin mi, girilmesin mi, tartışmaları yapılırken, Avrupa'daki Anadolu yatırımlarıyla yerini daha da sağlamlaştırmış. Avrupa'daki ikinci ve üçüncü nesil eğitimli, birkaç dil biliyor ve Avrupa'nın temel kaynaklarından birinin İslam kültürü olduğunun farkında. Türkler, Kuzey Afrikalılar, Asyalı ve Pasifikli Müslümanlar Avrupa'yı zenginleştiriyor. Avrupa'daki Anadolu geçmişte olduğu gibi "Türkiye, Türkiye, Türkiye" değil "eğitim, eğitim, eğitim" diyor. Bu yüzden yüzlerce yıllık eğitim geleneği olan, "Leiden Üniversitesi"nin yakınına "Rotterdam İslam Üniversitesi" de kurulmuş. Rotterdam çok kültürlü bir dünya kenti. Türkler, Faslılar, Endonezyalılar ve Surinamlar kente ayrı bir renk ve ayrı bir güzellik katıyor. Bunun için olmalı Rotterdam 2001 yılında Avrupa'nın "kültür başkenti" ilan edilmiş. Avrupa'da otuz milyona yakın Müslüman yaşıyor. R.İ.Ü. Avrupalı Müslümanlar'a eğitim vermek amacıyla kurulmuş. Üniversite İlahiyat Fakültesi, İslam ve Araştırma Enstitüleri'nden oluşuyor. Rektör Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve yardımcısı Dr. Mehmet Kileci yönetiminde üniversite üçüncü akademik yılını doldurmuş ve çalışmalarını başarıyla sürdürüyor. Kentin merkezinde büyük ve yeni bir bina satın alınmış. Geçen hafta üniversitede "Glaballeşen dünyada girişimcilik ve girişim kültürü" konusunda düzenlenen toplantıda konuştum. Avrupa'daki Türkiye, gücün "ordu" toplumlardan "girişimci" toplumlara geçtiğini iyi kavramış.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |