|
|
DSP neden çözülüyor?
Türkiye davulla zurnayla bir belirsizliğin içerisine düştü. Düne kadar 'kaos' olarak tanımlanan ortam, bugün "Maşaallah, maşaallah" denilerek alkışlanıyor. Bu durum size de garip gelmiyor mu? Hükümetleri düşürmenin yöntemi sistem içerisinde bellidir. DSP ile MHP, doğaları gereği, pek çok alanda aralarında 'uyuşmazlık' patlamasını normal karşılamamız gereken 'aykırı' hükümet ortakları; birinin diğerine tavır koyması yüzünden hükümet çözülebilirdi sözgelimi... Ya da, ANAP'ın "Avrupa Birliği yanlısı" tavrı, Kopenhag kriterlerine "PKK kriterleri" gözüyle bakan MHP'yi "Ya biz ya ANAP" noktasına getirebilirdi... Hükümet, pekâlâ anlayışla karşılanabilecek bu tür derin görüş farklılıkları yüzünden sarsıntı geçirmiyor... Siyasette, fikir ayrılığı üzerine oturan ideolojik sebeplerle, ya da baştaki insan liderlik görevlerini yerine getiremediğinden veya liderle arkasındakiler arasına güven bunalımı girmesi yüzünden yollar ayrılabiliyor. Demokrat Parti CHP'den ideolojik bir kopuştu; Demokratik Parti ise AP liderine duyulan 'güven bunalımı' sonucu ortaya çıktı. Ecevit'in İsmet İnönü'ye karşı başlattığı harekette liderin ileri yaşı belirleyici bir unsurdu. Şimdi olanların üzerinde yoğunlaştığımızda, hiç değilse ayrılanların kullandığı argümanlar açısından, bu gerekçelerin hiçbirinin varolmadığını görüyoruz. Dikkat edilirse, DSP'de yaşanan altüst oluş, toplumsal dinamiklerin zorlaması sonucu da meydana gelmiyor. Sözgelimi, aylardan beri gözlerimizin önünde eriyen, hastalığı her halinden belli Bülent Ecevit'e, "Görevinizi yerine getiremiyorsunuz, ülke bu yüzden sıkıntıda" deyip çekilmesini isteyen bir tek DSP'li çıkmadı bugüne kadar; tersine, partilerini terk eden DSP'lilerin çoğu, şu yakın zamanlara kadar, hastalıktan söz edenlere cevap yetiştirmekle meşguldüler... DSP'den ayrılanlar, bu garip durumun kendileri de farkında oldukları için, tavırlarını epeydir işitmediğimiz bir sözcükle ifade etmeyi yeğliyorlar: 'Vefa'... Ecevit'in, kendisine bir oğulun esirgeyeceği fedakârlığı yapmış Hüsamettin Özkan'a karşı tavır alması, isyancı DSP'liler tarafından "Vefasızlık" olarak gösteriliyor. Ecevit'i 'vefasızlık' ile suçlayanlar, Meclis'e gelebilmelerini Ecevit'e borçlu olduklarını hatırlamamızı istemiyorlar. Ecevit'in Hüsamettin Özkan'a tavrı 'vefasızlık' ise, istifa edenlerin Ecevit'e karşı davranışlarını anlatmak için hangi sözcüğü kullanmalıyız? Son olaylar, dıştan bakanların pek fazla farkında olmadıkları garip bir gerçeği herkesin gözüne soktu: DSP bildik anlamıyla bir parti değil, karı-kocadan ibaret bir aile şirketi aslında... Ancak, bunun yeni farkına varanların rahatsızlık duymasını anlayışla karşılasak bile, milletvekilliği ve bakanlık yapan DSP'lilerin iyi bilmeleri gereken bu durumdan şikâyetçi olduklarını şimdiye kadar hiç duymadık. Kimseler tanımazken ellerinden tutup onları politikaya sokan o 'karı-koca şirketi' idi zaten; Ecevitler onları tercih ettikleri için bakanlık koltuklarında oturdular. "Genel başkan yardımcısı" sıfatını da taşıyan Rahşan Ecevit bugün DSP'ye ne kadar egemense, dün de aynı oranda egemendi... Olan-bitenin 'vefa' sözcüğüyle açıklanamayacak kadar köklü sebepleri bulunması gerekiyor; oysa, ne kadar yakından ve dikkatle bakılırsa bakılsın, DSP'nin çözülmesini anlamaya yarayacak 'köklü bir sebep' bulmak, şimdi yaşananları doğru bir perspektiften değerlendirmemize yarayacak ipuçlarına sahip olmak mümkün değil. Düne kadar Ecevit'in hastalığından söz etmeyi 'suç' kabul edenler, partilerinin bir aile şirketi gibi yönetilmesine ses çıkarmayanlar, ayrışmayı şimdi bile 'ideolojik' bir sebebe bağlamayanlar, içini kendilerinin boşalttığı bir 'vefa' sözcüğünün arkasına sığınarak DSP'yi terk ediyorlar... Şu anda tanığı olduğumuz gelişmenin ciddi bir 'iç' sebebi olmadığı belli. O halde şu soruyu sorabiliriz: DSP, henüz tam künhüne varılamayan bir 'dış' sebeple çözülüyor olmasın sakın?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |