|
|
Ahmaklık ve delilik
İbnül Cevzî, ahmaklığı amacın (maksadın) doğru olmasına rağmen, yanlış yol izlenmesi olarak ifade ediyor. Deli ise asıl hareket noktası yanlış olan diye tanımlanıyor: deli, seçilmemesi gerekeni seçendir, deniyor. Ahmaklığa verdiği örnek şu: Valinin birinin kuşu kaçar ve şehrin kapılarının kapatılmasını emreder. Bu valinin asıl maksadı kuşun korunmasıdır. Oysa bir ağaç kovuğuna birerli kolla dolanıp günlerdir, haftalardır bakan bir dizi deliden birine, o kovukta bir şey olmadığını bir bakışta gören birinin: "Ben iki defa baktım bir şey göremedim, siz neye bakıyorsunuz böyle?" diye sorana, delinin verdiği cevap şu olmuş: "Biz haftalardır bakıyoruz bir şey göremiyoruz.. şunun dediğine bak: iki defa bakmış da görememiş!" Veya şu örnek: Tımarhaneden kaçmak isteyen iki deliden birine öteki: "Ben şu el fenerini yakıp duvarın üstüne tutayım, sen onun ışığına basıp yukarı çıkarsın; sonra fenerin ışığını sen tutarsın, ben çıkarım; böylece duvarı aşıp kaçarız." demiş. Bu öneriyi alan öteki deli, bir an bile düşünmeden reddetmiş: "Pışt, demiş, ya duvara çıkarken feneri söndürürsen n'olacak?" Anlaşılacağı gibi, delinin muhakemesi gerçeklikle irtibatını kopartmış haldedir. Oysa ahmak (salak) biri, gerçeklikle irtibatını kopartmıyor, ancak maksada ulaşmak için yanlış yol izliyor. Gerçi bazı durumlarda maksadı yakalayamadığı da vakidir. Ama gene de bir maksada doğru yönelmişliği söz konusudur. Bunu örnekleyen fıkra da şu: Sherlock Holmes ile yardımcısı Dr. Watson kamp kurar. Gece yarısı Holmes, Watson'u dürter: "Watson yıldızlara bak ve çabuk ne düşündüğünü söyle!" Watson, gökyüzüne bakarak: "Milyonlarca yıldız görüyorum. Yalnızca birkaçının bile gezegenleri varsa, dünya gibi başka gezegenlerin bulunması olası. O halde belki uzayda yaşam da vardır..." diye anlatırken Holmes sözünü keser: "Salak, çadırımızı çalmışlar!" der. Parmağıyla bir yeri işaret eden birinin işaret ettiği yere bakacağına onun işaret parmağına bakan biri salaktır. Görülecek şey işaret eden parmakta değil, fakat işaret edilen yerdedir. Aynı şekilde, yoldan geçenlere avucunu açarak: "Allah rızası için!" diye yalvaran birinin avucuna sadaka bırakmak yerine onun avucunu incelemeye kalkışan da salaktır. Çünkü açılan avucun maksadını kavrayamamış, durumu başka bir maksada mebni olarak yorumlamıştır. Otomobili yokken otoyol açmaya; lokomotifi yokken demiryolu döşemeye; telefon şebekesi yokken telefon apereyi, televizyon kanalı yokken televizyon seti ithal etmeye kalkışan bir ülkenin yöneticileri de hamakatle mâlûldur. Kılık kıyafet bir ülke insanının kültürüyle birebir ilişkili bir göstergedir. Gıpta edilen bir kültürün benimsenilmesi, veya o kültürün ulaştığı başarılar düzeyine ulaşılması, o kültürün temellerine inmek, o kültürün temelinde yatan zihniyetin mahiyetini kavrayabilmekle kaimken, o kültürün kılık kıyafetine özenip onlar gibi giyinip kuşanmaya çalışmak da hamakattir. Maksat doğru bile farzedilse, seçilen yol yanlıştır. Ama kılık kıyafet zımnında diyelim ki şapka giyeceğine huniye benzer bir külah giymekse delilik alâmetidir, çünkü bu ikincisinde realiteden kopuş söz konusudur. TEŞEKKÜR: Annemizin vefatı dolayısıyla ilgisini esirgemeyen, bizi yalnız bırakmayan bütün dostlara derin şükran duygularımızı sunuyoruz. R.Ö.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |