|
|
İdam...
Siyasetin "yerel dinamikler"den güç alması bir derinlik noktasıdır. Ama siyaset sadece yerel reflekslere tabi bir alan haline gelmişse, bu bir "derinlik" değil "sığlık" halini alır. İşte "idam" meselesini böylesi bir sığlaşma ortamında tartışmak mecburiyetinde kalıyoruz... MHP'yi iktidara taşıyan dinamikleri hatırlayalım. Öncelikle, siyaset adına varolan ve varolması gereken tüm eksenlerin kaydığı bir ortamda, hiçbir şekilde siyaset yapmayarak görünürleşti MHP. Siyaset adına hiç görünmeyerek iktidar fırsatını yakaladı. Siyasetin, "istikrar"ı sağlamak adına sıfırlandığı bir noktada, Türkiye, Öcalan'ın yakalanması ile karşılaştı. Öcalan yakalandığı anda, siyasetin zaten dibe vurmuş dinamikleri tümüyle terk etti sahayı ve koyu milliyetçilik dalgasının siyaseti sıkı markajla kuşatması mümkün oldu. Ortaya çıkan tablo DSP-MHP hattını işaret etti. Seçimlerden sonra ise "siyasi reformlar" ve "Avrupa ekseni" ile "siyasetsiz siyaset"in getirilerini devamlı kılmak ve "yerel dinamikler" arasında sıkıştı bu hat. Bu hattın Hükümet olarak yaptıkları "mecburen" AB ekseninde kalmak, bu ekseni iyi kötü kollamak şeklinde ortaya çıktı. Ekonomik krizle beraber bundan başka bir çare de kalmadı zaten. "Yerel dinamikler"le tümüyle sürtüşmeme dengesinde durması zorunlu olan MHP ise, bu dengeyi korumak adına hükümetten ayrı düşen uygulamalara her yöneldiğinde, ortaya çıkan siyasal boşluğu "koalisyon adabı" kapattı. Şimdi ise bir düğüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Bu köşede "siyasetsizleşme"nin bundan fayda sağlayanları vuran bir bumerang etkisi olacağını çok yazdık. Bumerang dönüş yoluna girmiş gözüküyor. İdam meselesinde verilecek karar, sıradan bir siyasi karar olmanın ötesinde bir etki yaratacak. Yine bu köşede idam konusunda aylar önce yazılmış ilk yazının başlığı "idamın idam edecekleri" idi. İdam üzerinden siyaset yapmanın Türkiye'nin gelecek perspektiflerini nasıl gölgeleyeceğini yazmıştık. Şimdi bu konuda maalesef tam bir "dar alan siyaseti" belirmeye başlamış gözüküyor. Öcalan'ın idamının, teröre siyasi ivme kazandıracak bir ters etki yaratması ihtimali üzerinde durmak gerekiyor. Türkiye'de bunun farkında olmayan bir siyasi parti yok aslında. Öte yandan idamı "de facto" kaldırmış gözüken Türkiye bunu "de jure" bir hale dönüştürmezse, AB yolunda çok ciddi bir barikata çarpacak. Tüm bunlar, idam meselesinin "yerel refleksler"i aşan bir bakışla değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Fakat siyasetin dinamiklerini kötürümleştirerek, tümüyle siyasetsiz bir alana mahkum olmuş bir Türkiye tablosu içinde bunu sağlıklı şekilde konuşmak zor. Şimdi MHP "siyasetsizleşmeye" borçlu olduğu konumunu devam ettirmek için idam meselesini olabilecek en dar perspektife sıkıştırmaya gayret ediyor. DYP'nin ise bunu hükümet karşısında eline geçmiş bir altın fırsata dönüştürmeye çalıştığı çok açık. Yani, siyasetsizleşmenin beslediği "yerel refleksler", AB eksenindeki en önemli dönemeçlerden birini tıkamaya yöneliyor. Eğer Meclis'in geri kalanı bu konuda ülkenin geleceğini önceleyen bir tutum almazsa, çok ciddi sonuçlar çıkacak ortaya. Türkiye'nin hem iç sıkıntıları büyüyecek, hem de AB ekseninden çok uzağa düşülecek. Bu vahim durumun önüne geçmek için, öncelikle, idam konusunun asla bir siyasi malzeme yapılmaması yönünde bir inisiyatifin ortaya çıkması için çaba sarf edilmesi gerekiyor. Böyle bir inisiyatifin ortaya çıkması demek, ağırlıklı bir kısmı "siyaset esnafı" görünümündeki Türk siyasetçilerinin bir anda "siyaset esnafı" olmaktan çıkarak "siyasi elit" konumuna yükselmeleri demektir…
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |