|
|
Eğitimi bırakıp
'ip'e sarılanlar...
Bizde bahane çok. Hiç bitmeyen ve de bitmeyecekmiş gibi görünen terör tehdidi ve tehlikesi var... Bölücülük ve şeriat tehdit ve tehlikesi her zaman var... Son zamanların moda tehdidi 'ana dilde eğitim' var... Ondan sonra gündeme gelen ise o malum konu. Öcalan'ın idamı meselesi var. Pardon Kıbrıs da var aslında. Bakmayın siz şimdi görüşme masasına oturduğumuza... Orada işler sarpa sararsa, Ege sorunu var... Türk –Yunan ilişkileri var. Yan sorunlarımız da mevcut... Şimdi bir yandan da Alevi meselesi ısıtılıyor. Alevi-Bektaşi dernekleri kapatılıyor. Kimbilir? Belki de birileri, "Aleviler de yeraltına insinler, illegal örgütlenmelere yönelsinler" diye mi tasarlıyor, nedir? Hiçbiri olmazsa Ermeni meselesi var. Ermeniler'in Türkiye'den toprak talepleri olduğunu unutmamak gerekir!.. Sonra Pontus tehlikesi de mevcut. Birileri el altından Karadeniz'de bir Pontus Rum Cumhuriyeti kurmak istiyor olmasın? Son zamanlarda Türk devletini tehdit ve rahatsız eden en önemli unsur, anladığım kadarıyla Karen Fogg. PKK bile Ankara'yı Fogg kadar rahatsız etmiyor. Şu Ankaralı gazeteci arkadaşlar bir âlem doğrusu. Kendilerini nasıl da 'devlet' ya da 'devletlü' sanıyorlar. Ankara'nın havası üzerlerine öyle bir sinmiş ki!.. Resmi devlet politikasını da, 'derin devlet'in yaklaşımlarını da Ankaralı gazetecilerin satırlarından çıkartmak olası. Sanki memleketi onlar idare ediyorlar. Giyim kuşamları da öyle ya!.. Koyu renk takım elbiseler... Fogg'un internet haberleşmesine müdahale edilerek el konulması meselesinde Ankara'dan yazılanlara bir göz atın. Hemen hepsi lafa başlarken Karen Fogg'un Türkiye'yi rahatsız eden faaliyetlerinden söz etmek zorunda hissediyorlar kendilerini. Sonra da olayı 'güya' eleştiriyorlar. Kimi, bu işi 'hacker'lerin yapmış olacağını ileri sürüyor. Kimi bu rezaletten dolayı Fogg'u suçluyor. Yazdıklarına dikkat etmediği için eleştiriyor. Genel olarak hepsi de bu işten devletin sorumlu olmadığı noktasında hemfikir. Hatta bazıları, suçluları bulma işinin artık Karen Fogg'a ait olduğunu bile söylüyor. Bence bu olay iyi ki ortaya çıktı. Tabii bu işi bizzat gerçekleştirenlerin ya da bazı 'hacker' lere yaptıranların amacı, Fogg'u ve onun şahsında da AB imajını yıpratmak ve hatta mümkün olursa Türkiye-AB ilişkilerini gerginleştirmekti. AB'nin içişlerimize karışan bir örgüt olduğunu vurgulamak ve AB'ye girmenin öyle matah bir şey olmadığı göstermekti. Nitekim amaçlarının bir bölümünü gerçekleştirdiler. Türkiye-AB ilişkileri bayağı tedirgin, hatta gerginleşme eğilimi gösteren bir sürece girdi. Oysa AB'ye gerçekten girmek isteyen Türkiye'nin bunlarla uğraşacağına, şimdi harıl harıl çalışıyor ve AB kriterlerine uyum konusundaki eksikliklerini tamamlıyor olması gerekmez mi? Bir yandan da," bu olay iyi ki ortaya çıktı" dememizin nedeni bu değil elbet. Avrupalı arkadaşlarımıza, milletvekillerine, gazetecilere, Türkiye ile şu ya da bu nedenle ilişkili olan Avrupalılar'a bunu anlatamıyorduk. Türkiye'nin gerçek bir polis devleti olduğuna, en temel özgürlüklerin bile kontrol altında, baskı altında bulunduğuna onları inandıramıyorduk. Şimdi Karen Fogg'un internet haberleşmesinin, hem de Türkiye'deki en pespaye en müptezel ve şer odakları tarafından en kolay ve en sık kullanılan bir fanatik siyasi tarikat eliyle ortalığa saçılması vesilesiyle, durumu çok açık bir şekilde anlamış bulunuyorlar. Hem, Türkiye'de haberleşmenin tümüyle denetim altında olduğunu... Hem, en temel hak ve özgürlüklerin dahi göstermelik olarak var olduğunu... Hem de Türkiye'nin, aslında AB'ye girmemek için sanıldığından fazla bahanesi bulunduğu gerçeğini... Ana dilde eğitim... Karen Fogg'un kendi kendini 'hacker'lemesi (!) meseleleri şimdilik ikinci plana düştü. Sıra geldi yeniden Öcalan'ın idamı meselesine... "Asalım" diyenler yine ortalığa döküldü. Mesele Öcalan'ı asamamak değil. Zaten başında buna boyun eğdiler. Öcalan'ı teslim edenlerin şartı buydu. Bizimkiler için belki farketmez, ama onlar, hele şu sıralarda, Ortadoğu'da yeni bir istikrarsızlık, bunalım kesinlikle istemezler. Türkiye'nin gücü de Öcalan'ı asmaya yetmez... Bunu, "Önce Apo'yu asalım" diyenler de biliyorlar. Buna rağmen rol yapıyorlar, trübünlere oynuyorlar. AB'nin şartı ise, insani nedenlerle kayıtsız şartsız idam cezasının kaldırılması. Bunun bahanesi yok... Devleti yönetenler yine de, "Türkiye'nin şartları farklı" deyerek, 'orta yol' yani yan çizme arayışındalar. Aslında yan çizmeye çalıştıkları Avrupa Birliği üyeliği. Yeniden Öcalan'ın 'ip'ine sarılmaları bundandır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |