|
|
İyi mi oldu?
Evet iyi oldu. Nedir iyi olan? Fenerbahçe-Galatasaray derbisini Fener'in kazanmış olması. Niçin? Fener maçı kaybetse idi yarıştan çekilecekti. Oysa şimdi yarışın heyecanı azalmadı, fazlalaştı. Başka iyi şeyler var mı? Evet var. Medyanın fişteklemesi ile gerilen, âdeta "bu maçta büyük olaylar olacak" diye insanları telaşa düşüren karşılaşmada, ufak-tefek sürtüşmeler dışında "eyvah" denilecek bir olayın olmaması. Daha, daha... Fanatik Galatasaraylılar dışında hemen bütün futbol yorumcuları, hakemi, dört kırmızı kart çıkartabilecek cesareti, olgunluğu, soğukkanlılığı gösterebilmiş olmasından dolayı tebrik ettiler. Bunu hakemler aleyhine oluşturulan "şike" atmosferi içinde ayrıca takdir etmek lazımdır. Haftanın başka iyi yönleri... Elbetteki Ankaragücü'nün Galatasaray ve Fenerbahçe'den sonra Beşiktaş'ı da kendi seyircisi önünde mağlup edebilmesidir. Şimdi burada şuna işaret etmek lazım: Keşke Antep, Bursa, Trabzon ve İstanbulspor da üç büyükler arasında yıllardır paylaşılan şampiyonluk yarışına ortak olabilseler. O zaman lige başka türlü bir heyecan gelecektir. Peki kötü olan nedir? Kötü olan Galatasaray ve Beşiktaş'ın o kadar arzu edilen şirketleşme-halka arz olayının ardından mağlubiyetle karşılaşmalarıdır. "Halka arz"ın ardında Türkiye gibi mali krizin yaşandığı bir ülkede güçlü görüntü en azından finans psikolojisi açısından son derece gereklidir. Sürekli başaşağı giden, her hafta yenilen, alt sıralara düşen bir takımın şirketleşmesi fazla bir mâna taşımaz. Gelelim derbinin analizindeki "püf noktaları"na. Bunlardan birincisi ve en çok tekrar edileni, Lucescu'nun Galatasaray'ı "korkak" bir tutumla oyuna sürdüğü iddiasıdır. Bu "orta malı" bir görüştür, pek bir değer taşımıyor. Avrupa şampiyonu kadrosundan neredeyse bir-iki futbolcusu kalmış, sakatlar ve cezalılar yüzünden sahaya çıkaracak kadro bulmakta zorlanan Lucescu'nun temkinli bir taktik uygulaması, önce yenilmemeyi düşünmesi hiçbir zaman korkaklıkla nitelenemez. Tersine sağduyulu bir seçim sayılır. Ayrıca Rüştü Saracoğlu stadının yenilenmesi, elli iki bin seyirciyi toplaması, bunun yarattığı baskı, bunun da ötesinde Lucescu'nun Liverpool maçını da hesaba katması temkinli taktiği zaruret haline getirmiştir. Bu maçın asıl ilginç yanı yedi kişi kalmış Galatasaray karşısında Fener forvetlerinin gösterdiği becerisizliktir. Böylesi bir fırsat ne zaman ele geçebilir? Yedi kişi kalmış dört kırmızı kart ile feleğini şaşırmış Galatasaray'a dört mutlak gollük pozisyonda tek gol atamayan Fener forveti komik duruma düşmüştür. Kötü olan ve her geçen gün kötüye giden fanatik taraftar sayısının artması, bunların kendi otobüslerinin camlarını kendilerinin tuz-buz etmiş olmaları, maça değil savaşa gidiyormuş gibi bir manzara arzetmeleridir. İş çığırından çıkmış "birkaç kendini bilmez holigan" lafından çok öteye geçmiştir. Bundan böyle bu düşmanca yaklaşım herhalde çok kötü sahnelere gebedir. Büyük kulüp, büyük stat, şirketleşme, dostluk-sevgi, falan-filan. Hepsi hoş. Ama düşmanlık tırmanıyor. Dikkat... Aman dikkat...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |