T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tuvalette sakız çiğnemek

Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
- Hocam, tuvalette sakız çiğnenir mi?
Hoca cevaplamış:
-Çiğnenir çiğnenmesine de evladım, dışardan bakanlar başka türlü anlarlar.
Bir gazeteye gece baskını...
- Ne yapıyorsunuz?
- Aranan iki kişiyi arayacağız.
- Hani arama belgeniz?
Telefonlar, arama belgesi tedarikleri, istimi arkadan gelsin gösterileri.

Düşünün bir, uyduruk bir ihbar almışsınız ve katar katar polisleri gazete ve televizyon kuruluşlarının kapısına dayamışsınız. Dünyanın neresinde olabilir bu? Türkiye'de hangi gazeteye yapabilirsiniz bunu ?

Yeni Şafak'a yönelik bir polis operasyonunu, şu anda kimse "aranan kişilere yönelik bir harekat" olarak yorumlayamaz. Hele ortada bir arama emri yokken.

Bunun tek bir yorumu olabilir:
- Yeni Şafak'ı taciz, yıldırma, susturma harekatı.
Neden?
Çünkü Yeni Şafak birilerini rahatsız eden yayınlar yapıyor.
Yolsuzluk dosyaları patlatıyor. Bu dosyaların içinde bir takım isimler boy gösteriyor.
Belki arada şu akla gelebilir:

- Acaba Yeni Şafak'ın ifşa ettiği dosyaların aktörleri ile, Yeni Şafak'a operasyon yapan çevreler arasında bir ilişki var mı?

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen ve İstanbul Emniyeti'nden bazı isimler...

Bunlar tartışılan dosyaların yıldız isimleri. Eğer bu dosyalar Türkiye gündemini etkileyecek bir nitelik arzediyor, bunların gündeme gelmesinde Yeni Şafak etkin bir rol üstleniyor ve bunun peşinden İçişleri Bakanlığı'nın ANAP'lı bakanına bağlı memurlar Yeni Şafak'a baskın gerçekleştiriyorsa, burada hiç kimse "bu dosyalarla bu adamlar arasında ilişki yoktur" diyemez.

Şunu açıklıkla belirtmek gerekir ki, bu baskın kamuoyu tarafından baskının ardındaki kişilerin dosyasını kabartacak bir eylem olarak değerlendirilecektir. Yeni Şafak'a verilmek istenen mesaj şudur:

- Eğer bu dosyaların üzerine giderseniz size dünyayı dar ederiz. Ve bu yolda elimizdeki tüm devlet imkanlarını kullanmaktan çekinmeyiz.

Böyle bir tehdit mesajını gazete gibi hiç bir gazetenin yutması, sesini kısması düşünülemez. Eğer bu işin aktörleri böyle bir hesabın içindelerse, basın özgürlüğü denen şeyi hiç anlamamışlar demektir.

Böyle bir kirli iş için devlet gücünü kullanmak ise, temel hürriyetlere karşı işlenmiş ağır bir suçtur.

İşin tabii ki odağında ANAP'ın duruşu vardır.

ANAP bu işi görmemezlikten gelemez.

ANAP bu işin arkasında durursa, kendi geçmişi ve geleceği adına büyük bir vebali yüklenecektir.

ANAP susarak işi geçiştirmeye yönelirse, hayır bunu başaramayacaktır.

ANAP öncelikle bir "İçişleri Bakanı Sorunu" ile karşı karşıyadır. Sonra da partinin zirvesini sarsan dosyalarla...

ANAP bir süredir, girdiği tükeniş seyrinden kurtulmaya çalışıyor. Yüzde 3-5'lerle bir yere varılamayacağını okumamak mümkün değil. Ama işte dosyaların da ardı arkası kesilmiyor.

Bu işin içinden çıkmanın yolu Yeni Şafak'ı basmak değildir.

Anadolu'dayım ve ANAP'ın bittiğini gözlüyorum. Mesut Yılmaz bir siyasi portre olarak önemsenmiyor insanlar tarafından...

Şunu buradan baktığımda çok iyi görüyorum: Mesut Yılmaz veya onu inisiyatifindeki bir ekip Yeni Şafak'a vurursa bu sadece Yeni Şafak'ı güçlendirici bir etki yapar.

Benim yapmaya çalıştığım bunu ANAP'ın sorumluluğunu bilen kesimlerine anlatmaktır.

Nasrettin Hoca, yaptığınız her eylem, dışarıdan sizin verdiğiniz mesaj ile okunmayabilir, demek istiyor. Onun için gelin siz tuvalette sakız çiğnemeye yeltenmeyin.


8 Ocak 2002
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED