T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

P O L İ T İ K A

'Demirel, talep olursa siyasete soyunur'

Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanı İsmet Sezgin, Türkiye'nin içinde bulunduğu krizin sadece ekonomik olmadığını, siyasetteki dağınıklığın da krizi tetiklediğini belirterek, merkez sağ ve sol partiler arasındaki kavgalar sebebiyle 18 Nisan seçimlerinde oyların marjinal partilere kaydığını söyledi. Merkez sağda birleşmenin gerçekleşmemesi durumumda sandıkta birleşmenin olacağını ifade eden Sezgin, ANAP, DYP ve DTP'nin tek çatı altında toplanmasını veya önümüzdeki seçimlerde seçim ittifakı yapmasını istedi. Sezgin, üzerinde uzlaşılabilecek tek ismin, Süleyman Demirel olduğunu öne sürdü.

Krizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Türkiye'de bir ekonomik kriz olduğu muhakkak. Ama krizin bir nedeni de siyasidir. Bu kriz Türkiye'nin kötü yönetilmesinden kaynaklanıyor. Halkın hükümetine güvensizliğinden kaynaklanıyor. Akortsuz bir orkestra gibi hükümet ortakları. Hiçbir paydada birleşemiyorlar. Türkiye her geçen gün kötüye gidiyor. Çünkü siyasi irade kullanılamıyor. O dönemde iradeyi üç kişi kullandı; Merkez Bankası Başkanı, Hazine Müsteşarı ve bir de Carlo Cotarelli.

Çözüm sizce nasıl olmalı?

18 Nisan seçimleri, oyların geçici adreslere yönlenmesine neden oldu. Bu da merkezin sağındaki ve solundaki partilerin işlevlerini yerine getirememesinden kaynaklandı. Merkez partiler; kendilerini yenilemediler, halktan koptular. Bu arada da marjinal partiler ivme kazandı. Konjonktür de bazı partilere yaradı.

İyi bir orkestra şefi ile sorunlar aşılabilir mi? Bu arada yeni şef adayları da ortaya çıktı...

Kendilerinde bir maharet gören bazı arkadaşlarımız ortaya çıktı. Bunların adı 'yeni oluşumcular' oldu. İki yıldır bir partiden (AK Parti) başka parti kuran olmadı. Vatandaş artık, kendisinin yakaladığı değişim ve dönüşümü yakalayan siyaset adamları istiyor. İktidar partilerinin üçü de barajın altında görünüyor.

Ecevit, bu şefliği yerine getiremiyor mu?

Ecevit, 'Karaoğlan' imajından sonra yeni bir imaj edinmek istiyor: Türkiye'nin ekonomisini düzelten bir başbakan. Ortaklarına bu nedenle beklenmeyen tavizler veriyor. Başarması için dua ediyorum ama mümkün görmüyorum.

DYP transferler yapıyor. Bu merkez sağın toparlanması mı?

Buna toparlanma denmez. O partiden A şahsını, B şahsını almakla sağda toparlanma solda toparlanma olmaz. Toparlanma bir fikirdir, idaeldir, inançtır. Biz de grup kurmak için DTP olarak sağdan soldan isimler aldık. Hata ettiğimizi anladık. Yanlıştı. Zaten milletvekilleri, kendi partilerindeki yerlerine kaybetmeye başladığında sığınacak liman arıyorlar.

Demirel ikna edilebilir

DTP olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Bizim bu şemsiyeyi amblem olarak seçmemizin nedeni, merkez sağı bir çatı altında toplamaktı. Ama başarılı olamadık. ANAP'ın DYP'nın ve bizim tek bir çatı altında toplanmamız lazım. Tek parti haline gelemiyorsak seçimde işbirliği yapmamız lazım.

Bu bir teklif mi?

Bu bizim istememizle olmaz. Genel başkanlar ancak kendilerini aklamak için işbirliği yapabiliyor. Dünyadaki en iyi deterjanın bile temizleyemeyeceği pislikler aklanabiliyor. Bu ortamda gelin beraber olalım demeye ortam müsait değil. İkincisi merkez sağ ve sol partiler bunu yapmazlar. Merkez partiler anlaşamazlarsa, sandık bunları birleştirir. Bu çatının lideri ANAP'ın, DYP'nin genel başkanı ya da ben olamam.

Kim olabilir?

Bunu dışardan biri yapacak. Deneyim sahibi, Türkiye'yi çok iyi bilen, üzerinde inanarak ittifak edilebilecek biri yapabilir. Demirel yapar. Sadece o yapabilir.

Demirel buna hazır mı?

Talep olursa buna soyunur. Bugün dahi Demirel başlı başına bir kurumdur, markadır, firmadır. Aleyhinde bu kadar çıkarılan dedikodulara rağmen her gün yüzlerce kişi tarafından ziyaret ediliyorsa, hâlâ bir ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Eğer Demirel Köşk'te kalsaydı bugün bu krizi yaşamazdık.

DTP'nin başına geçebilir mi?

Demirel'le ilgili beklentimiz yok. Demirel siyaset yaparsa, Demirel'in merkez sağı birleştirmesini istiyoruz. DTP'nin başına gelecek değil. Siyaseti bu çıkmaz sokaktan kurtaramazsak Türkiye'de demokrasi tartışılır hale gelecektir.

DYP ile birleşme çabalarınız var mı?

Bizim böyle bir çabamız yok. Böylesine büyük bir kitle partisinin, aile şirketine haline gelmesinden rahatsızlık duyduğumuz için kurduğumuz partiden ayrıldık. Meşruiyeti olmayan bir servetin bekçiliğini yapmayı yediremedik kendimize.

Bazı arkadaşlarınız DYP'ye katıldı ama..

Orhan Keçeli ve Yıldırım Akbulut'u mu kastediyorsunuz? Hayırlı olsun, ne diyelim. Herkes kendisine yakışanı yapıyor. Bedri Rahmi "Ey benim dev memesinde cüceler emziren acayip memleketim" diyor. Türkiye şimdi o durumda.

ASKER ÜLKEYİ YÖNETMEK İSTEMİYOR

28 Şubat sürecinde DTP'nin misyonu oldukça farklıydı. 28 Şubat "postmodern bir muhtıra" mıydı?

MGK'da yapılan toplantıda deniliyor ki, şu maddeleri yapmak zorundayız. MGK'nın yarısı sivillerden yarısı askerlerden oluşuyor. Ve alınan kararlar imzalanıyor. Eğer bu bir muhtıra ise bunu veren kendisidir. O zaman, eğer bu kararları istemiyorsanız, onun altına amza atmayacaksınız. İmza atıyorsanız ondan sorumlusunuz. İnançlı, kişilikli, idealist bir kişi iseniz, kurumsanız, hükümetseniz, orada 'biz bunlara inanmıyoruz, böyle bir şey yok' deyip çıkmanız gerekir. Bu bir tavırdır. 12 Mart'ta biz bunu yaptık. Bazı DYP'liler darbe olacak diye Refahyol'dan ayrılmıştı. Böyle düşünenler oldu mu bilmiyorum. Biz 1996 yılında DYP'den ayrılmıştık zaten. 28 Şubat'tan bir yıl önce yani.

Türkiye'de bir daha darbe olur mu sizce?

Olmaz. Eğer 1980'den sonra darbe yapılmak istenseydi, bin kere yapılabilirdi. Ancak üç tecrübe de ihtilalerle bir yere varılamayacağını gösterdi. Askerler artık bu ülkeyi yönetmek istemiyor. Ama Türkiye'de halkın oyları ile biryere gelemeyeceğini anlayan bir grup çareyi ihtilallerde görebilir. Siyasetin hammalı olduk

Siyasette pişman olduğunuz anlar, zamanlar oldu mu?

Hiç pişman olmadım. Ben siyaseti halkın ve sanatın bedava avukatlığı olarak gördüm hep. 27 Mayıs'ta içeri alındığımızda bize bir daha siyaset yapmayacağımıza dair yazı imzalatmaya kalktılar. Bir tek ben imzalamadım.

Siz ve Sayın Cindoruk, hep Demirel'le birlikte anıldınız. Ve hâlâ onun yanında görünüyorsunuz..

Siyasette kurnaz olanlar zengin, akıllı olanlar lider, diğerleri hamal olurmuş. Biz hamallığı tercih ettik. Bundan da gocunmadık. Biz Adalet Partisi'nin 1964 kongresinde Sayın Demirel'le birlikte 30 kişi seçilmiştik. Geçenlerde o fotoğrafa baktığımda, 30 kişiden sadece ben ve Demirel kalmışız. Siyaset uzun soluklu bir iştir. Yüreği yetmeyenler yolda savrulur.


 
'Bu partiyi halk kurdu'
AK Parti lideri Erdoğan, Kurucular Kurulu'nda, AK Parti'yi "Türk siyasetinde halkın kurduğu ilk parti" diye tanımladı.
'Dayatma yapamazlar' Başbakan Ecevit, Avrupa'nın hem demokrasi istediğini, hem de demokrasi ile bağdaşmayacak dayatmalar yaptığını söyledi.
'TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ İSTEMİYORLAR'
ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Türkiye'nin AB üyeliği yolunda engel olanlar, aslında Türkiye'nin ve Türk insanının daha demokratikleşmesini, daha zenginleşmesini istemeyenlerdir" dedi.
Bahçeli: AP'nin tavrı 'çirkin'
MHP lideri, "Türkiye ile alay eder gibi 'Avrupa ile birleşme için adım atın' diyorlar" dedi.
SP LİDERİ KUTAN: BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI PROVOKASYONDUR
Türk: Pişmanlıktan liderler de yararlansın
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, pişmanlık yasasından örgüt liderlerinin de yararlanması gerektiğini söyledi. Türk, bakanlığının hazırladığı pişmanlık yasa tasarısıyla ilgili bilgiler verdi. Bugüne kadar hazırlanan yasalardan gerekli faydanın sağlanamadığını ve sınırlı ölçüde başarıya ulaşıldığını kaydeden Bakan Türk, örgütlerin lider kadrosunun da pişmanlık yasasından yararlanması gerektiğini belirtti. Türk, "Örgüt içinde belirli bir konumda olan insalara da bunun tanınması gerekir, bu konuda gerçekçi olmak lazım. Örgüt içinde eylem planlarnı bilen örgütü tanıyan insanlar çıkarsa onların cezalarını daha elverişli duruma getirmek zorundayız" diye konuştu. Bakan Türk, idam cezasının kaldırılması yönündeki tartışmaları da değerlendirirken, hazırladıkları yeni tasarıda terör, yakın savaş ve savaş suçları dışındaki suçlardan idam cezasının kaldırılıdığını bildirdi. Türk, HADEP'in kapatılmaması yönünde görüş bildiren Avrupa Parlamentosu'na da tepki gösterdi.
'Türkiye'yi AB'ye 20 yıl sonra alacaklar'
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Avrupa Birliği'nin gerçekten Türkiye'yi isteyip istemediği sorusunun sorulması gerektiğini belirterek, "Türkiye'nin AB girmesi için 20 yıllık bir süre koymuşlar" dedi. Türkiye Genç İşadamları Derneği'nin (TÜGİAD) The Marmara otelinde düzenlediği sempozyumda konuşan Denktaş, Kıbrıs sorunun çözümünde AB'nin olumsuz bir rol oynadığına vurguladı. AB'nin Kıbrıs'taki "oyunun kurallarını değiştirdiğini" ifade eden Denktaş, AB'nin Kıbrıs'ta meşru tek bir hükümeti kabul ettiğini, bunun da görüşmeleri tıkadığını söyledi. "AB ile Türkiye arasında bir kriz çıkmaması için ilkeleri bir yana bırakıp görüşmeleri başlattım" diyen Denktaş, İngiltere'nin, Rum kesimindeki üslerini kaybetmemek için Rumların AB'ye girmesini desteklediğini savunarak, "İngiltere garantörlüğe ihanet ediyor" dedi.
Almanya'daki Türk milletvekilleri atakta
Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) yanlısı Türk kökenliler, seçim kampanyalarını resmen başlattı. SPD Genel Sekreteri Franz Müntefering, seçim kampanyasının başlatılması dolayısıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Almanya'ya göçün devam etmesi gerektiğini savundu. Müntefering, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türk kökenli vatandaşların kendilerini desteklemesinin çok önemli olduğunu, ancak destek grubuna maddi yardımda bulunamayacaklarını ifade etti. Toplantıya katılan Avrupa Parlamentosu milletvekili Ozan Ceyhun da, "Neue Inlaender" (Yeni yerli) adıyla destek grubu oluşturduklarına dikkati çekerek, "Artık Almanya'da yaşayan insanlar olarak hangi tarafta olmamız gerektiğine karar vermemiz gerekiyor" dedi. Ceyhun, "Schröder'in başbakan olarak kalmasını istiyoruz. Stoiber'in deneyler yapmasını istemiyoruz" diye konuştu. Türk kökenli milletvekili adaylarının açıklamalarından sonra konuşan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Direktörü Faruk Şen de 22 Eylül'de yapılacak genel seçimlerde, yaklaşık 700 bin Türk kökenli Alman vatandaşından 450 ila 480 bininin seçim hakkına sahip olacağına dikkati çekerek, "Hepimiz, Türkiye'ye AB adaylığı statüsü verilmesini kime borçlu olduğumuzu biliyoruz" diye konuştu.
3 Mart 2002
Pazar
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED