T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İrade bilgiye dayanarak eyleme geçecek gücü doğurur

Toplumlar varlıklarını tehlikeye düşürecek bir tehditle karşılaşmadan, ciddi bir değişim sürecine girmezler. Toplumların dönüşüm süreci bilgi, irade ve eylemin karşılıklı etkileşim içinde elele vermesiyle hız ve yoğunluk kazanır.

"İnsan ve Kültür Vakfı"nın Başkanı Vehbi Canbilen, verilen cevapları ileride kitaplaştırmak üzere "Türkiye'de eksik olan bilgi mi, yoksa irade mi?" diye soruyor. Vakfın kurucusu bilgi ve eylem aşığı Vehbi Sınmaz, ankete el yazısıyla ilave iki soru düşmüş: "Bilgi eksikse niçin oluşmuyor? İrade eksikse, iradeyi tahrip eden unsurlar nelerdir?"

Toplumları harekete geçirecek irade, derin ve sağlıklı bir bilgiye dayanmadan, kendinde eyleme geçecek güç ve cesareti bulamaz. Çünkü Bacon'ın dediği gibi: "Bilgi güçtür." Bilgi gibi, zaman da güçtür. Güç olmadan eylem olmaz. Bilgi toplumların dönüşümünde sürükleyici güç olduğu için, İslam dünyasında bilgiye pasaport sorulmaz. Bilgiyi üretenin vatanı olur, bilginin olmaz.

Toplumların değişiminde evrensel bilgi çelikten iradeye dönüşerek, kitleleri harekete geçirecek gücün ana kaynağı olur. Bilgi ve eylemle güçlenen irade, toplumun ortak değişim talebiyle örtüşerek, kendisiyle birlikte çevresini de değiştirir.

Değişimle gelen ödüller öncülere toplumun dönüşüm yolunda katlandığı acılara verilmiş birer ilahi armağandır. Dostoyevski'nin vurguladığı gibi: "Acı insanı olgunlaştırır." Acıyla yoğrulmadan kişinin kendisiyle birlikte toplumu da değiştirmesi mümkün değildir. Çünkü yeri ve zamanı gelince kendisini değiştirmesini bilmeyenler, toplumu değiştirecek yolu hiçbir zaman açamazlar.

Bilgi ve eylem arasında diyalektik bir ilişki vardır. Bilgi eylemi, eylemde bilgiyi gündüzün geceyi, gecenin de gündüzü içinde taşıdığı gibi taşır. Nasıl gündüzde gece gecede gündüz varsa, bilgide eylem, eylemde de bilgi vardır. Eylem gücü, güç de iradeyi ayakta tutar. Bilgiye dayanmayan bir eylem, kitleleri peşinden sürükleyemez

Tarihin her döneminde toplumları peşlerinden sürükleyenler, güçlerini insanlığın bilgi birikiminden yararlanarak büyüten irade, misyon ve vizyon sahibi öncüler olmuştur. Yakın tarihte Özal o öncülerden biriydi.

Cumhuriyet'in başlangıcında Türkiye'yi kuran irade tercihini İslam kültüründen yana değil de, seküler, pozitivist kültürden yana yaptı. Bu temel tercihin sonucu, devlet örgütünde normatif iz taşıyan herşey bütünüyle yok edildi. Türk toplumunun ekonomik siyasal, sosyal ve kültürel sorunlarının çözümü pozitivist kültürde arandı.

Türkiye'deki tıkanmanın kaynağında, devlet örgütüyle toplumu birbirine yabancılaştıran, pozitif alana verilen öncelik vardır. Bunun sonucu, Türk toplumu kendisi olmaya değil, başkası olmaya zorlanmıştır. Kendisi olmayı bırakıp da, başkası olmaya çalışanların, sağlıklı bir ekonomik yapıya ve dengeli bir kültürel dokuya kavuşmaları mümkün değildir.

İster normatif, isterse pozitif olsun, bilginin gelişmesinde, süreklilik ve bütünlük vardır. Bilgi'nin ana kaynağı Kutsal Kitap'lardır. Bilgiyi eyleme dönüştüren araçlar zamanla değişir ve gelişir, ancak ulaşılması çok zor olan amaçlar kolay değişmez.

Bilginin zamanla büyüyen gücünden yararlanamayanlar, değişmeyen amaçlarla değişen araçlara egemen olacak iradeyi oluşturamazlar.


3 Mart 2002
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED