T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Devlet Türk çocuklarını copluyor

Her gün 28 Şubat... Her gün yürekleri ve umutları paramparça edilen insanların yaşamak zorunda kaldığı kanayan bir ülke... Ve her gün geleceğinden biraz daha çalınan talihsiz ülke Türkiye... Artık ne 28 Şubat, ne de her gün Türkiye'yi dünyaya rezil eden örümcek kafalı "resmi Türkiye" hakkında bir satır bile yazmak içimden gelmiyor.

Öyle zamanlar oluyor ki, içimde bütün umutlar tükeniyor ve her seferinde bu ülkede yaşamanın ne denli acı verici olduğunu düşündükçe çaresizlikten kahroluyorum. Galiba, sözün ve umudun bittiği böylesine acılı bir "Türkiye gerçeği" ile ilk kez karşı karşıyayız.

Türkiye, müthiş bir duyarsızlığın ve "kör" karanlığın içinde bir kez daha "belirsiz" bir geleceğe doğru savruluyor. Avrupa Birliği hayalleri de, demokratikleşme umutları da her geçen gün ufkumuzu kapatan siyasal bir basiretsizliğin anaforunda yokolup gidiyor.

Sahi, Türkiye gibi böylesine iç içe dramların yaşandığı bir başka ülke var mıdır acaba?

Kendi halkına düşmanlığı adeta "ilke" haline getiren, kendi çocuklarının gözyaşlarına bu denli duyarsızlaşan bir ülke olabilir mi Allahaşkına?

Adıyla, sanıyla birer dini eğitim kurumu olan İmam-Hatip Okulları'na başörtülü kızları almamak için okul önlerine polis barikatları kuran çağdışı bir devlet anlayışı olabilir mi?

Doğrusu, kendi çocuklarının eğitim haklarını gaspetmeyi bir devlet anlayışı haline getiren bir ülkenin nasıl bir rejimle yönetildiğini okurlarımın takdirlerine bırakıyorum.

İstanbul'da bir haftadır polis, İmam-Hatip Okulu önlerinde başörtülü öğrenci avında. Okumak için okullarının önünde bekleşen gencecik kızlar coplandı, çocuklarını okutmak için çırpınan anne ve babalar gözaltına alındı.

Şu trajediye bakın ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti okumak için İmam-Hatip okulu önlerinde bekleşen Türk çocuklarını copluyor ve bu memlekette bir Allah'ın kulu çıkıp, "devlet kendi çocuklarına zulmeder mi" diye sesini yükseltmiyor. Peki nerede bu ülkenin siyasetçileri? Meydanlarda özgürlük ve demokrasi kahramanlığı yapan "Tayyareden demokratlar"ın dillerini eşek arısı mı soktu?

Bütün baskılara rağmen, başlarını açmayan kız öğrenciler gözyaşlarına boğularak evlerine gönderiliyor. Böylesine yürek paralayıcı bir utancın hesabını kim verecek Allahaşkına?

Bu ülkeyi yönetenlerin hiç mi vicdanları sızlamaz?
Unutmayalım ki, bu gözyaşları, bir gün hepizi yakar.

Doğrusu, bağıra bağıra Türkiye'yi bir "polis devleti" görüntüsüne mahkum eden bu tablo karşısında, insanın içinden "ara rejim" fotoğrafına hoşgeldiniz demekten başka bir şey gelmiyor...

Kabul edelim ki, 28 Şubat'tan bu yana pusulasını yitiren, değişim rotasından çıkan Türkiye, zorla bir "ara rejim durağı"nın önüne götürülmeye çalışılıyor. Bu noktadan sonra çarkın geri dönmesi zor gibi gözüküyor, ama hiç de imkansız değil. Yeter ki, bütün cephelerde kuşatıldığımız "kriz hali" karşısında ortak bir "dil"de buluşarak, güçlü bir irade ortaya koyabilelim...


3 Mart 2002
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED