|
|
"Ulusal çıkarlar" edebiyatı biterken!..
Uzak bir okyanus adasında, dünyadan kopuk bir toplum olsaydık, bizdeki kafa ve kavrak karışıklığı sadece bizi ilgilendirirdi.. İnsanların insanlarla ilişkileri de, devletin insanlarla ilişkileri de, neticede Margaret Mead gibi antropologların ilgi alanına girerdi.. "Ulusal egemenlik" ve "ulusal çıkarlar" gibi kavramları, 21'inci yüzyılda, 17'nci veya 18'inci yüzyıldaki içerikleri ile kullanabilirdik. Hatta, farklı siyasal görüşleri yüzünden, azgın kitlelerin önüne linç edilmek üzere atılmış Ali Kemal gibi isimleri hatırlatıp, bugün farklı şeyler söyleyenleri, "Sizler de linç edilebilirsiniz" diye zarif biçimde uyarabilirdik.. Ama artık biraz akıllanmamız, çağı ve günü anlamaya çalışmamız gerekiyor.. İçinde yaşamaktan çok mutlu olduğumuz mağaralardan başımızı çıkartıp, tarihe, bugüne, yurt ve dünya gerçeklerine bakmayı denemeliyiz.. Birincisi, bugünkü Türkiye ve dünkü Osmanlı İmparatorluğu, coğrafi konumları ile, ne yazık ki, içe-dönük yaşamaları mümkün olmayan olgulardır.. Bu coğrafyadaki her aksaklık, Ortadoğu'yu, Balkanlar'ı, Kafkaslar'ı ve neticede tüm dünya dengelerini etkiliyor.. Bütün tarihte böyle oldu bu.. Şimdi de durum bu şekilde.. Yani öyle kürsüye çıkıp, "e" harflerini kalınlaştırarak "millî menfaat"li konuşmalar yapmak, "Beni benimle bırak" benzeri şarkılar söylemekten farksızdır.. Mutlaka, "dış dünyaya bağımlı" olduğumuzu, dünyanın merkezindeki "tek ülke" olmadığımızı ve dış konjonktür ile inter-aktif ilişkiler içinde bulunduğumuzu kabullenmemiz gerekiyor.. Şu söylem, hem akıl-dışıdır, hem hukuk-dışıdır, hem de çağ-dışıdır artık.. -Biz burada egemeniz.. İstediğimizi yaparız.. İstersek asarız, istersek keseriz, istersek sustururuz!.. Bu söylem artık "tehlikeli"dir de.. Miloşeviç'i düşünün.. "Yugoslav Devleti"nin "egemenlik hakkı"nı kullanarak, Bosna'da ve Kosova'da yaptıklarından ötürü Lahey'de yargılanıyor.. Düşünün ki "Taliban", 3-4 ay öncesine kadar, bağımsız Afganistan'ın, meşru hükûmeti olarak, egemenlik hakkını kullanıyordu.. 2'nci Dünya Savaşı suçlularının yargılandığı Nürnberg duruşmalarından beri, uluslararası içtihadın temel bir anlayışı var yeryüzünde.. -Bir ülkenin ulusal gelenekleri veya kültürel yapısı, dünyanın diğer ülkelerinde yanlış, ahlak veya hukuk dışı olduğu takdirde, o ulusal gelenekler ve kültürel yapı, bağımsızlık ve egemenlik zırhı arkasında, çok uzun süre korunamaz.. Yani öyle, "Kimse bizim iç-işlerimize karışamaz" diye bir slogan atmanın, anlamı yok.. Ya da Amerika Birleşik Devletleri gibi bir süper-güç olacaksınız.. Siz herkesin iç işine karışacaksınız.. Kimse sizi denetleyemeyecek.. Ama bu iddia bile, "11 Eylül"de cevabını aldı.. İkiz Kuleler'e ve Pentagon'a yönelen terörist saldırılar, Amerika'nın da dünya-üstü ve ulaşılamaz bir güç olmadığını gösterdi.. Konvansiyonel veya stratejik olmayan "global asimetrik tehditler"e karşı, Amerika da, diğer dünya ülkelerinin işbirliğine ve yardımına muhtaç.. Yani mağaralarımızdan çıkalım.. Ve bu çağın insanları olmayı deneyelim..
ŞAKA
Güzel Ankara!..
Turizm Bakanı Mustafa Taşar, Fahri Turizm Danışmanları Toplantısı'nda, "büyük proje"sini açıklamış.. -Türkiye'yi 6 bölgeye ayırıp, ayrı ayrı tanıtarak markalaştıracağız, demiş.. Aman "Ankara"yı, geri kalan 6 bölge ile karıştırmasın.. Zaten Ankara, Türkiye'nin ekonomisini de, sosyolojisini de, hukukunu da, fazlasıyla birbirine karıştırdı..
MEDYA HASTA YATAĞINDA
Türk Qualoidleri çok başarılı!..
Dünya basınında "Kalite"yi (Quality) temsil eden gazetelerin anti-tezi "tabloid" gazetelerdir.. Türk basınında "Bunun karması olabilir mi" denemesi uzun süredir yapılıyor.. "Edebiyat", "ekonomi", "dış politika" gibi alanlar bile, magazin ve dedikodu ile birleştirilerek izleniyor.. Kendilerini kaliteli göstermeye çalışan "Daily Mirror", "The Sun" gibi tabloidler, "Quailty" ve "Tabloid"in birleşiminden, "Qualoid" kavramını türetmişler İngiltere'de.. Sanırız, kaliteli olmaya özenen İngiliz tabloidlerinin yöneticileri, İstanbul'a gelip, Türk basınındaki örneklerde eğitim görmelidir.. Ancak, eylemci, ırkçı, şovenist fraksiyon organlarında seslendirilebilecek görüşlerin, büyük tirajlı ve etkili gazetelerde köşelendiğini görebilirler.. Ve bu gazeteleri yönetenlerin, kendileri dışındaki sesleri, marjinal gördüğüne de tanık olabilirler.. Ucuz bir paparazzilik uğruna, demokrasinin, insan haklarının, özel hayata saygının çiğnendiğini ve "militarizan"in, "yabancı düşmanlığı"nın yükselen değerler gibi sunulduğunu öğrenebilirler.. Türk "Qualoid"leri, mesleğin öncüleridir..
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |