T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Brezilya'yı yener miyiz" diye soranlara...

Dünya Kupası'nın hemen başında milli takımımız henüz ilk maçını oynamadan; grup ve grup sonrası maçların fikstürünü karşımıza alıp, bir analiz yapmıştık. Bu analizimizi de Brezilya ile grupta oynadığımız maçın arefesinde şu ifadelerle yazıya dökmüştük:

"Malum, Brezilya ile gruptaki ilk maçımızda karşılaşacağız. Farz edelim, hevesimizi alamadık. Problem değil onları yine yakalayabiliriz. İkinci karşılaşma için fikstür gereği yani finali beklememiz gerekecek."

Ardından da iki takımın yarı finale nasıl geleceğine dair muhtemel rakiplerin isimlerini vermiştik. Bizim Rusya ya da Japonya'yı, onların da Fransa ya da İngiltere'yi yenmeleri gerektiğini söylemiştik. Öyle de oldu. Tutmayan tek tahmin, çeyrek finalde Senegal yerine Arjantin'le karşılaşacağmızdı ama herhalde bu da bizim değil takımını gruptan çıkaramayan Bielsa ve talebelerinin kusuru sayılmalıdır.

Her ne kadar, özellikle Kosta Rika maçından sonra istihza ile karışık bol bol, "nerede oynanacak şu senin Türkiye-Brezilya yarı finali?" sorusuna muhatap olduysak da; tedbirimizi baştan alıp "biraz dua lazım" dediğimiz için sabırla bekledik. Nitekim, muradımıza da erdik ve Japonya galibiyetinden sonra sözler, "yahu... yoksa... dur bakalım" istikametine girmeye başladı.

Şimdi ise, Nasrettin Hoca'nın fıkrasındaki "düşeceğimi bildin bari öleceğimi de söyle" anekdotundan mülhem yeni soru şu: "Brezilya ile yarı final oynayacağımızı bildin, yenebilecek miyiz onu söyle?!.."

Cevap veriyorum: Maç, altın golden hemen sonra başladı ve şu anda galip durumdayız!..

Farkındayım, bu cevap daha kupanın tozu ortada yokken bilgisiz, analizsiz ve rakiplerin çapı bilinmeksizin, boşluğa yumurtlanan "biz bu kupada final oynarız" mavrasını bile solladı ama hayır öyle değil, bir hatta birkaç bildiğimiz var...

Şu anda galip durumdayız zira, takımımızın başında dünyanın en iyi analizcilerinden birisi bulunuyor ve onun en çok sevdiği şey de bir kere rengini belli eden takımların, ahengini bozmaktır.

Turnuvanın iki flaş ve bileği bükülmez takımı Japonya ve Senegal'i leblebi-çekirdek misali bertaraf etmemizin temelinde Şenol Güneş'in bu analiz becerisi yatıyor. Yarınki rakibimiz Brezilya da, hiç şüphesiz dünyanın en güçlü, en dirençli ve en yüksek bireysel beceri kapasitesine sahip takımı olmakla birlikte kartlarını açmış, rengini belli etmiş bir takımdır...

İkincisi... Tıpkı, Senegal'in fevkalade "karizmatik" ve gayet de "iyi giyinen" hocası Metsu'nun maçtan önce kafasını kullanacağına, Güneş'le polemik yapmaya çalışarak korkusunu ayyuka çıkarması gibi; Scolari'nin de "Türkler'le karşılaşacak olmamız hoşuma gitmedi" itirafı, maçın sonucunu tahmin edebilmek için yabana atılamayacak bir malzemedir.

Yine tıpkı, turnuvanın en iyi aktörü Rivaldo'nun, maça dair umutlarının bir kısmını, "Kosta Rika'yı yendiğimiz için Türkler bize minnettar olmalı" zannına bağlaması gibi. Futbolda, böyle "zan"ların efektif değeri yok. Tıpkı, bizim ilk maç sonrası, "Brezilya, Koreli hakeme minnnettar olmalı" diye feveran etmemizin puan değeri olmaması gibi. Edmilson ve Roberto Carlos'un "Bu maç final maçından daha zor olacak" lafları da işin cabası.

Hepsi bu değil... Cumartesi başlayan ve yarın saat 16.30 civarında bitecek maçın son 90 (ya da 120) dakikasında sahaya "gerçek" oyuncular çıkacak.

İşte bu, Türkiye'ye karşı yapabileceklerinin en iyisini 3 Haziran'da yapmış olan Brezilyalılar'la, daha yapacak çok şeyi olan Türkler'in karşılaşması olacak. Asıl kritik eşik ve sır da aradaki bu farkta gizli zaten...

Neticeyi merak dostlar! Durum ortada... Galip başladığımız ve halen galip sürdürdüğümüz maçı, galip bitirmememiz için sizce bir neden var mı?


25 Haziran 2002
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED