T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bill Gates, Türk olsaydı batardı!..

Yüzlerce yıldır böyle öğrenmişiz siyaseti de, ekonomiyi de.. Neticede ne İngiliziz biz, ne de Hollandalıyız..

Adamlar gidip, Hindistan'ı, Endonezya'yı zaptederken, hemen birer şirket kurup, o toprakların gelirlerini kendi ekonomilerine aktarmışlar..

"Batı Hindistan Şirketi" falan, bunun için kurulmuş..

Osmanlı, "Orta Macaristan Şirketi" veya "Güney Bulgaristan Şirketi" kurmayı düşünmemiş bile..

Kenya'yı gezip, bu Afrika ülkesinin tarihini incelerken görmüştüm..

Önce İngiliz askerleri gelmiş.. Sonra papazlar kiliseler kurup, "İncil öğretiyoruz" diyerek, okuma-yazma ve İngilizce öğretmişler yerlilere.. Arkasından da İngiliz şirketleri gelip, İngilizce öğrenmiş yerlileri, çalıştırmaya başlamış..

Bu yöntemle, bir avuç İngiliz sömürge bürokratı, bir avuç asker ve bir sürü tüccar, üzerinde güneş batmayan İngiliz imparatorluğunun kolonilerini, yıllarca yönetip, sömürmüşler..

Londra'yı, bu sömürgeler beslemiş..

İngiliz sanayileşmesini, bu sömürgeler fonlamış..

Bizde ise, İstanbul'u Anadolu taşımış..

Osmanlı emperyalizmi, ele geçirdiği toprakları değil, kendi anayurdundaki toprakları sömürmüş..

Azınlıklar ve Levanten gruplar dışında, ne tüccar, ne bankacı, ne sanayici çıkabilmiş bizim insanlarımız arasından..

Devlet mülkiyetindeki toprakların (Mîrî arazi) geçici sahipleri, aralarında devlet rantının kavgasını ve Saray'a yakın olmanın mücadelesini vererek, yüzyılları geçirmişler..

Cumhuriyet'le bu felsefe değişti..

"Milli İktisat" politikaları, birkaç yüzyıllık gecikme ile, "Yerli Sermaye Sınıfı" oluşturmaya yönlendi.

Ama olmadı işte..

Vehbi Koç'un "Hayat Hikayem" kitabını yeniden okudum..

Hep yok olmuş veya batmış Türkiye'li işadamlarının isimleri var..

Geseryanlar, Hovaginyanlar, Nafiz Bey (İnşaat-ı Fenniye Şirketi), Haydar Bey (Haymil Şirketi)..

Vehbi Koç, Emin Sazak'ın nasıl zor duruma düşürüldüğünü de anlatır kitabında..

Cumhuriyet tarihimizin perde arkasını anlatan kitapları karıştırdım.. Günün büyük girişimcilerinin, işadamlarının isimlerini taradım..

Şekerci Hayri Bey (İpar), Şakir Zümre, Ahmet Sapmaz, Nuri Demirağ, Said İbrahim Esi..

Böyle isimler yüzlerce..

Anadolu'dan isimler çıktı karşıma..

Zeytinoğulları, Alevliler, Haslar, v.b..

Cumhuriyet'le yaşıt olup da, güçlenerek ayakta kalabilen bir Koç'lar, bir de İş Bankası var..

Sabancılar, sonra da Eczacıbaşılar..

Fuat Süren'in efsanevi Transtürk'ü, Bezmenlerin Mensucat Santral'ı falan nerede şimdi?

Bizim basın mesleğinin patron-aileleri vardı..

Karacanlar, Sîmaviler, Yunus Nadi'nin varisleri..

Onlar da yok..

En eski Türk şirketi denilince, "Hacı Şakir" ve "Hacı Bekir" markalarından başka ne geliyor aklınıza?..

Şu son dönemde, kimlerin mal varlıklarının kamuya geçtiğini bir hesaplayın bakalım..

Demek ki temel felsefe, Osmanlı ile aynı.. Ancak modernleşmiş ve "Devlet Kapitalizmi"ne dönüşmüş..

Sonuçta, herşey özde Ankara'nın

Burada "Mülkiyet Kaleleri" kurmak imkânsız..

Bill Gates Türk olsaydı, önce batar, sonra da bir devlet dairesinde katiplik yapardı..

Burada ölen ölür, kalan sağlar bizimdir..

ŞAKA

Haksız rekabet!..

Senegal maçında, ayağına gelen topları gole çeviremediği için, Hakan Şükür, adeta Türkiye'nin şampiyonluğunun engeli olarak sunuluyor..

Kalkınma, gelişme ve dünyaile rekabet maçında, ayağına gelen her topu ıskalayan siyasi kadrolar ise, el üstünde taşınıyor..

Şu Ecevit, Brezilya maçında Hakan Şükür'ün yerinde oynasa ya..

Veya hiç olmazsa, Sevilla Zirvesi'ne gidebilseydi ya..

İŞİN TADI ÇOKTAN KAÇTI

Yetti artık bu Ecevit'in hastalığı!..

Rahşan ve Bülent Ecevit'in sabır taşını bile çatlatan inadı, hepinizi sıkmadı mı?

Böyle bir devlet ve hükûmet yönetimi modeli olur mu?

Her gün doktorlar ziyarete gelecek..

Sonra da, sağlık sorunu da, durumu da ne olduğu tam bilinemeyen Başbakan'ın basın sözcüsü, kapının önünde bekleşen gazeteci arkadaşlarımızın yazılı sorularına, yazılı cevaplar taşıyacak..

Türkiye'de, Cumhurbaşkanı, TBMM, siyasi partiler falan var..

Bunlar toplanırlar..
Sonra içlerinden bir heyet çıkartırlar..
Giderler Oran'daki eve..
Sözcüleri konuşur..

-Sayın Ecevit ve Sayın Rahşan Hanımefendi.. Artık bu işin suyunu çıkarttınız.. Lütfen hem ülkeyi, hem kendinizi bu durumdan kurtarın.. Verin istifanızı ve hasta yatağınızdan kurtulsun ülkenin ekonomisi de, siyaseti de..

Türkiye'de bu söylediğimizi yapmak imkansız mı yani?

Ya da bir "güvensizlik oyu" verilemez mi?


25 Haziran 2002
Salı
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED