|
|
Tarihe sağlam notlar...
(Siz benim dizileri izlemeye devam edin!)
Meşhur meseldir, Oflu Hoca'nın vaazı... Rize'deki bir caminin kürsüsünden haykırıyor: Kur'an-ı Kerim'in işaret ettiği Ye'cüc ve Me'cüc ha bugünkü Çin'dir. Çoğalıp çoğalıp dünyayı istila edecek, "Lazistan"ı da imha edecektur!" Der demez, bütün Laz Ümerası, Temel'in başkanlığında toplanır ve Çin'e savaş açmaya karar verir. Telgraf çekerler, savaş tekliflerini Çin kabul eder (!).. Bu sefer düşünme, karar verme zamanı gelir. Temel, bütün iler gelen Laz Ümerasını toplar. Bir türlü toplantı bitmez. Gençler dışarda sabırsız, "savaş kararının ilânı"nı bekler. Nihayet sabırları biter ve bir grup, lâz genç ihtiyar heyetinin toplantı odasından içeri girip: -Ne korkaysınız, verun şu harp kararını da..." derler. Temel ve önde gelen Laz Ümera ve rüesasının cevabı ilginç: -Ha uşaklar, saştuk, adamları öldürdük, amma onları gömecek yerimiz, toprağımız az, ne yapacağız bunca cesedi, onu düşünüyoruz!" Bizim, son Çin maçı öncesinde de böyle bir heyecan ve telaş vardı. Onu da 3-0 ile geçiştirip, şu toprak meselesini de halletmiş olduk. Amma İMF ve Dünya Bankası'nın verdiği kredileri yiyenler, bu sefer Anadolu insanının toprağını, ipotek etmişlerse, bu sefer Temel ve diğer Ümera ve Rüesa ne yapacak, onu merak ediyoruz!.. Çünkü, bizde her şey baştan savma oluyor... Tıpkı, Sayın Demirel'in, Sayın Ecevit'in dedesi ile ilgili söyledikleri... Tıpkı, Yakup Peygamber'in 12 evladı ile ilgili "kuyu" meselesi gibi... Adam yine "kaht-ı rical döneminde, tek parti sultası adına" cami kürsüsüne çıkar. Der ki, "İbret alınız, Yahya Peygamber'in oğulları, kız kardeşlerini denize attılar!.." Dinleyiciler içinde bir "bilge kişi" var!.. Etrafındakilere ve özellikle de "itimat edip, jurnalcilik yapmayanlara" dönüp: -Yahu bu sözlerin hangisi doğru ki!.. Bir kerre Yahya değil Yakup, kız değil erkek, deniz değil kuyu!.. Kuyuya atılan da Bünyamin!.. Şimdi, sorun Sayın Demirel'den menkul şecerede... Merhum Osman Bölükbaşı'nın "hata" yapacağı ve tezkerecilikte kulvarın dışına çıkacağına inanmıyoruz. Çünkü Ecevit'in dedesi için, Tuncelili Sabri Bey, diyor!.. Bir kerre Tuncelili değil, Kastamonulu... Sabri değil Mustafa Şükrü, Bey değil Efendi!.. Çünkü "ilmiye sınıfı"nın "bey"likle ilgisi yoktu! Hepsine "Efendi" diye hitap ederlerdi!.. Bu iş niye böyle oldu? Onu, salon beyleri ile, yalı dilberlerine sormak gereklidir. Çünkü, biz şu "Senegal" maçından çok, İngiltere-Brezilya gibi devleri yenerek, "Westernizasyon"un üstesinden gelmek istiyoruz. Amma "Kolonizasyon"dan sonra bir de "Kanalizasyon" oyunları etrafı kokutmasa!.. ———————————————— Bediizevklerinizi tatmin için önemli not: Çarşamba günü Feshane'de, İSMEK'in 41 branştan oluşan bir sergisi açıldı. Ben de katıldım, içim açıldı!.. Hat, tezhib, ebru, minyatür, nakiş, resim, boyama, dikiş vs. binbir çeşit sanat ve kültür ürünümüz sergilendi!.. Başkan Gürtuna; "Ortak bir yolculuğun yol arkadaşlarıyız. Bu yolculuk cennete kadar sürecek" dediği serginin açılışında, sergi bir hafta kadar sürecek!.. Gidiniz, sergiyi geziniz, bir de gönlünüzce yiyip içerek, Haliç'in havasını, Eyüpsultan'ın manevî ufkunu gönlünüze doldurup, hem Feshane'nin öncüsü Hasan Gürsoy, hem de Eyüpsultan'ın belediye başkanı Ahmet Genç'i mesrur etmiş olursunuz!.. Bizden söylemesi!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |