|
|
Asimetrik facia
Başbakanlığın önünde kendini ağaca asan simitçiyi düşünüyorum. Acaba evine kaç para götürebilseydi böylesine bir bunalımın içine düşmezdi? Deniz Feneri Derneği'nin yardım taşıdığı aileleri düşünüyorum. Ahırdan bozma evlerde, rutubet içinde çürüyen çocuk bedenlerini... Deniz Feneri bu çilehanelere, küçük yardımlarla umut taşıyor. Sayıları günden güne kabaran ve kıyamet bombasına dönüşen işsizler... Sizce 2 milyar dolar kaç aileyi mutlu ederdi? Bu para, Pamukbank'a el konulmasına yol açan açık miktarını gösteriyor. BDDK, Pamukbank'a el koydu, gerekçe ise şu: -Yönetim ve denetimi elinde bulunduranlar, banka kaynaklarını doğrudan ve dolaylı olarak kendi lehlerine kullandılar ve bu suretle bankayı zarara uğrattılar. (Bankalar kanunu'nun 14'üncü maddesinin 4'üncü fıkrası) Patron Mehmet Emin Karamehmet. Dünyanın en zengin insanları sıralamasında 8 milyar dolarlık servetle 45'inci sıraya konmuş... Turkcell onun, Digiturk onun, Show tv onun, Güneş gazetesi, Superonline, KVK, Four Seasons otelleri, Çukurova Çelik ve Çukurova sanayi onun... Almanya, İsviçre ve Rusya'da da 3 bankası varmış Karamehmet'in... Ve 2 yıldır Karamehmet'e Pamukbank'taki açığı kapatması için uyarılarda bulunuluyor. Açık kapatılmıyor. Bankaya el konuyor. İşin bir de siyasi boyutu varmış meğer. MHP, Pamukbank operasyonunu geciktiren bir rol üstlenmiş ve ancak son anda, Derviş'in Bahçeli'yi ikna etmesiyle düğmeye basılabilmiş... Ne işler Ya Rabbim, ne işler bunlar! 2 milyar dolarlık açık ve MHP'den arkalama... Neden bu rolü üstleniyor MHP dersiniz? Hangi "milli" çıkarın peşindedir oradaki vatandaşlarımız? Size göre Karamehmet, bu operasyonla, Başbakanlık önünde kendini asan simitçinin yaşadığı duygusal anaforun milyonda birini yaşayacak mı? Ya da Deniz Feneri'nin yardımlarına muhtaç olan insanların çilelerinin binde birini? Böyle bir acıyı hiç kimsenin yaşamasını temenni etmem, ama bu banka işleriyle simitçinin durumunu birlikte değerlendirdiğimizde ülkede, yükleri farklı taşımaktan doğan bir asimetrik facia yaşandığını söylememiz gerekiyor. Bugüne kadar 20 bankaya el konmuş ve banka patronlarının büyük kısmının sosyal statüsünde de, ekonomik şartlarında da olağanüstü bir değişme olmamış. Ama bu arada, bankaların hazineye getirdiği yükü taşıyacağım diye milletin beli kırılmış. Düşünseniz ki bu operasyonlarla iyiye gidecek işler, gene de kan kusar, kızılcık şerbeti içtim dersiniz. Ama işin o boyutunda bir başka facia yaşanıyor. Vakit'in OYAK bültenine dayanarak haberleştirdiği olay, gerçekten yaşadığımız facianın ürküntü veren bir boyutunu sergiliyor. (19 haziran 2002) Nasıl, işte okuyun: Fona devredilen Sümerbank ve onunla birleştirilen 5 banka (Egebank, Yaşarbank, Yurtbank, Bank Kapital, Ulusalbank)nın devlete (yani halka) maliyeti 4 milyar doları buluyor. Oysa bu paket, OYAK'a sadece 50 milyar liraya satılmış ve OYAK bir yıl içinde Sümerbank'tan, 40 yılda elde ettiği toplam gelir(140 trilyon)e denk bir gelir, yani 150 trilyon lira kazanmış. OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, belki de bıyık altından gülerek bu paketi "Bir araba fiyatına" satın aldıklarını söylüyor. Eh, doğru da söylüyor, 50 milyara nasıl bir araba alınır ki bugün? 50 milyardan 150 trilyon kazanmak, ancak Türkiye gibi "vuran vuranın, kuş kapanın" felsefesinin egemen olduğu bir ekonomik vasatta gerçekleşebilir. Sonuçta 4 milyar doları ödemek de vatandaşa düşmüş... Kimbilir belki Başbakanlık önünde kendini asan simitçi de, bir simit KDV'si ile katkıda bulunmuştur bankaların zararını karşılamaya... Yarın Karamehmet'in açık bıraktığı 2 milyar doları da, kuzu kuzu ödeyeceğiz. Biz dayanıklı milletiz. Bu noktada acaba, sırada başka banka var mı diye sormadan edemiyorsunuz. Sırtını dev şirketlere dayamış bir Karamehmet'in bankası çöktüyse... gibi bir denklem tahminleri nerelere kadar götürmez ki... Türkiye'nin IMF denetiminde kendisini cenderede hissettiği bir ortalmda bile bir hükümet ortağı sun'i solunuma katkıda bulunabilmişse... diye düşünüyorsanız, başka kötü ihtimalleri nasıl aklınızdan çıkarırsınız? Pamukbank'la ilgili operasyon 2 yıldır gündemde ise, başka hangi banka bu sürecin içindedir diye sormak neden abes olsun? Sizin uykularınız kaçmıyor mu, "Acaba şu anda kim hangi bankanın içini kendi şirketlerine doğru boşaltıyor?" sorusuna kafanız takıldığında? Ortağınıza güven duymasanız, her gece "Acaba şu anda ortak ne yapıyor?" diye düşünseniz, sabah geldiğinizde gözünüz hep, kasada tırtıklama var mı, depoda eksilme olmuş mu gibi tedirginlikler yaşasa, rahat uyur muydunuz? Ama zannediyoruz ki, banka patronlarının hortumladığı - içettiği para, sadece onları ilgilendiriyor, bizim cebimizle ilgisi yok olayın... O yüzden de rahat uyuyoruz. Oysa fert başına milli gelir habire düşüyor... Habire fakirleşiyor ülke... Ülke fakirleşirken, para birilerinde toplanıyor. Birleşik kaplar misalidir milli ekonomi, hatta şimdi küresel ekonomi... Vergi kaçıran, bir başkasına taşıttırır kendisini... Hangi amaçla olursa olsun (buna çok ulvi amaçları da dahil edebilirsiniz) devleti veya kamu kurumlarını tırtıklayan, aslında herkesin cebine el uzatmış demektir. Ve el uzatılıyor Türkiye'de herkesin cebine... Başbakanlık önünde kendini asan simitçi de cebine el uzatılanlar arasında... Bir yerde kapitalizmin ana mantığında da var bu. Ahlaî duyarlılığı ve onun bağlandığı, manevi sorumluluğu gözardı ettiğinizde kuracağınız düzen, başka değil, sadece sömürü düzenidir. Bu yapı içinde daha pek çok asimetrik faciaya tanıklık edeceğimizden şüpheniz olmasın. Bir yerde insanlar intihar için köprüye çıkacak, bir yanda da dev zenginlerin dev banka açıkları fakir fukaranın ekmeğindeki kdv'lerden ödenecek...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |