T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Havanda dövülen bir siyasetçi

Tansu Çiller, Çankaya'daki Avrupa Birliği zirvesine katılmadığı için yaylım ateşine tutuluyor. Oysa onun tavrının da kendi içinde mantığı var.

"Bana AB mi, yoksa Apo mu derseniz, AB cevabını veririm."

Bu sözlerin sahibi Çiller, nasıl oluyor da şimdi, idamın kaldırılmasına karşı çıkıyor?

AB mi, Apo mu?

Dün sabah Çiller'i, Yeniköy'deki yalısında ziyaret ettim. Sohbetimize işte bu soruyla başladım:

- Bu bir tutarsızlık değil mi?

Çiller görüşünü özetledi: "'AB mi, Apo mu?' derseniz, elbette AB'yi tercih ederim. Ayrıca, idamı kaldıran bir hükûmet tasarısını Meclis'e getirsinler, ben de desteğimi vereyim. Ama, MHP, hem hükûmet üyesi, hem de, sorumluluğun icabını yapmıyor. Topu Meclis'e atıyor. Seçim meydanlarında, Apo silâhını kullanmaya hazırlanıyor. Ben, işte bu durumu teşhir etmek istedim. Üç ortağın da imzasını taşıyan, hükûmetin hazırladığı bir kanun tasarısına mutlaka destek çıkarız. Fakat, MHP gölgede kalıp, azmettirici rolüne soyunuyor. İdam konusunda, ortakların elini serbest bırakıyor. Bu yüzden onları azmettiriyor diyorum. 'Cinayeti işleyen' (İdam cezasını kaldıran) görünüşte o değil. Saklanıyor."

*   *   *

Tansu Çiller, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti Başkanı olmadığına göre, elbette kendi partisinin menfaatini ön plana çıkarabilir.

Hükûmet tasarısına destek vereceğini söylemesi, Apo konusunu seçim meydanlarında istismar etmeyeceğinin de bir teminatı.

Ama, bunun ötesinde bir fedakârlığa niçin mecbur olsun? Bu hükûmetin içindeki uyumsuzluğu giderip, koalisyonu yaşatmak DYP Genel Başkanı'nın görevi mi? Kaldı ki Çiller, hükûmet boşluğu varken, Anap ve MHP birbirleriyle çelişirken ve Ecevit'in bu hasta halinde, müzakerelerin de gerektiği gibi yürütülemeyeceğini düşünüyor.

AK Parti ve Saadet Partisi farklı pozisyon aldı.

Fakat Çiller, terörle mücadeleyi etkili bir biçimde yapan, başbakan. Dolayısıyla Apo'nun idamı konusunda kendisini taraf hissediyor. Gene de, "Hükûmette olsaydım, elbette sorumluluğumun gereğini yerine getirirdim" diye konuşuyor.

Hatta, Meclis'te işler çıkmaza girerse, DYP "yardımcı kuvvet" olarak orada bulunacak.

Tansu Çiller, açıkça bana bunu söylemedi. Fakat, Avrupa Birliği'ni riske atmayacaklarını tekrarladı durdu.

Çiller ailesi

Çiller her şeyden önce bir anne. Bu yüzden sadece Berk ile Mert'in değil, bütün gençlerin istikbalini düşünüyor. Gençlere güzel bir gelecek hazırlamak için, Avrupa Birliği konusunda ısrarlı davranıyor.

Lâf, çocuklardan açılmışken, 5-6 yaşından beri tanıdığım Berk'ten söz etmek isterim. Berk, artık yakışıklı bir delikanlı. Ondan bahsedince, Tansu Çiller'in gözlerinin içi gülüyor. Berk, Amerika'da Babson College'de, (Boston'da müteşebbis yetiştiren en önemli üniversitelerden biri) okuyor. Bütün notları A. (En yüksek not) Babson'dan sonra ya Yale'e ya da Harvard'a gidecek.

"Eskiden Berk'le tavla oynardınız. Gene vakit buluyor musunuz?"

Vakit bulamaz diye düşünmeme rağmen, sordum bu soruyu. Yalı o kadar hareketliydi ki. Peşpeşe randevular...

Ama Berk, çok özel. Tansu Hanımın oğluna ayıracak vakti daima var.

"Tavla oynuyoruz. Birlikte, futbol maçı da seyrediyoruz. Elden geldiğince, bir aile ortamını korumaya gayret ediyorum."

*   *   *

Ve tabiî ki Özer Çiller. Bu mücadelenin arkasında, Tansu Hanıma en büyük destek o.

Özer Çiller, Robert College'de kral seçilince, Tansu'yu kraliçe seçmiyor. Zaten Tansu daha küçük sınıflarda.

Özer'i beğenip, arkadaş olan ve evliliğin kapısını aralayan Tansu Çiller. Karar verip, bu kararını icra ediyor. İyi bir seçim. Her ikisi de memnun.

*   *   *

"Havanda dövüle dövüle kıvama geldik" diyor Tansu Hanım, "Şimdi, bu tecrübemle katkı sağlamak istiyorum. Bir çok şeyi daha iyi yapabileceğimin inancı içindeyim."

DYP Genel Başkanı'nın en önemli problemlerinden biri iştahı. 6 kilo fazlası var. Kilolarını vermeye çalışıyor. Bu noktada Berk'in kontrolü önemli. Çünkü annesi onun sözünü dinliyor. Kaçamak yok. Sıkı bir perhiz uygulanıyor evde. Ama dışarda, aynı özeni gösteremiyorlar.

Zihinlerdeki sorular

Tansu Çiller'i gayretli ve umutlu buldum.

Şimdilik kamuoyu araştırmaları üç partinin barajı aşacağını gösteriyor: AK Parti, DYP ve CHP.

Ama, seçimlere kadar, bir çok sürpriz gelişme ortaya çıkabilir.

-Derviş acaba hangi partiyle ittifak yapacak?

-Tantan parti mi kuracak, yoksa mevcut bir oluşuma mı katılacak?

Derviş ve Tantan, tek başlarına bir sonuç elde edemeseler bile, girdikleri partilerin oylarını ciddi bir biçimde, yukarı doğru çekeceklerdir. Özellikle, oyları barajın altında dolaşanlar için, bu iki isim, büyük umut kapısı.

-Acaba Anap Hadep ile gizli bir ittifak yaptı mı? Aralık ayında Türkiye, AB ile müzakere sürecine dahil edilirse, Yılmaz güçlenir mi?

-Anap, bir yandan Kartel medyasıyla desteklenirken, bir yandan da Derviş'i partisine alsa, AB'den de elde ettiği prestijle barajı aşacak seviyeye gelir mi?

-Seçim 2003 yılına sarkarsa, Erbakan Saadet'in önemli bir kozu olacaktır. Çünkü o tarihte, Erbakan'ın yasağı sona eriyor. Erbakanlı Saadet, AK Partiyi nasıl etkiler?

-Tayyip Erdoğan, hukuki engelleri aşabilecek mi?

-Ecevit ne kadar dayanacak?

Ekonomi raya oturmadı

Türkiye –basın aksini iddia etse dahi– halâ ekonomik krizi atlatamadı.

Güngör Uras, olayı sütununda çok güzel özetlemiş: "2002 yılının ilk 5 ayında, harcamalar 39.7 katrilyon lira. Bunun, 18.5 katrilyon lirası, faize gidiyor. 21.2 katrilyon lirası da diğer masraflara. Oysa gelirler 27.5 katrilyon lirada kalıyor. Açık 12.2 katrilyon lira. Hazine bu açığı kapatmak için ilk 5 ayda 33.7 katrilyon lira borçlandı. Geçmiş borçların ana para ve faizi için 33.2 katrilyon lira ödeme yaptı. Elinde sadece 500 trilyon lira kaldı. Dışarıya ise, 16.9 katrilyon lira karşılığı döviz ile borçlandı. 3.7 katrilyon lira döviz borcu ödedi. Elinde, döviz karşılığı olarak 13.2 katrilyon lira para kaldı. İşte bu para sayesinde 5 aylık (12.7 katrilyon lirayı bulan) açık karşılandı."

*   *   *

Eğer İMF, bize dış borç sağlamasaydı, Hazine'nin nakit açığını kapatamayacaktık.

Peki, İMF bize daha ne kadar borç vermeye devam eder?

Zaten Derviş'in açıklamaları da bu istikamette "İşler iyi diyemem. Parçalanmış yönetim. Çekişen bürokratlar" (Milliyet - 10 Haziran 2002)

Galiba durumdan memnun olan sadece Ecevit: "Bu hükûmet 2004'e kadar sürecektir" diyor.

Acaba, söylediklerine kendisi de inanıyor mu?


11 Haziran 2002
Salı
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED