|
|
Çağdaş hukukçu Sami Selçuk da
AK Parti'ye girmeli!.
Türk karasularından bir hafta uzak kalıp, Türk siyasetinin karalarına geri döndüğünüz zaman, ülkenizin halâ "Cilalı İmaj Devri"ni yaşadığını görüyorsunuz.. "Cilalı İmaj Devri"nin yontu aleti, tabiî ki medya.. Toplumun gerçek ihtiyaçlarını ve halkın beklentilerini fazla hesaba almayan bir medyatik ortamda, bazıları olduklarından daha güçlü, bazıları da, olduklarından daha az güçlü gösteriliyor.. Örneğin, kendinizi bu medyatik ortama kaptırırsanız, sanal bir gerçeğin dünyasında, 3 Kasım seçimlerinin yapılmış olduğunu ve "Kemal Derviş-CHP Koalisyonu"nun iktidara geldiğini sanabilirsiniz.. Anlamaya çalışıyorsunuz.. Acaba ne oldu da, 1999'da barajın altında kalan CHP, 2002'de yüzde 30'lara oynayan bir iddia taşıyor?. Türkiye, "sol"u mu özledi? Bülent Ecevit "sol"un ta kendisi değil miydi ki? Ve Kemal Derviş'le Amerika'dan ithal edilen "İMF-Solu" mu, Türkiye'ye ilaç olarak sunuluyor? CHP'nin aday adayı listelerine bakıyorsunuz.. Genlerinde "3'üncü Dünyalılık" bilgisini taşıyan bütün isimler, karşınıza çıkıyor.. Bu satırların yazarı, televizyonlardaki açık oturumlarda, "yabancı sermaye"nin, "liberal ekonomi"nin, "karşılıklı bağımlılık"ın çağdaş olgular olduğunu vurgulayarak, bu "Kökten-CHP'liler"le az mı tartıştı?. Şimdi, Batı'ya ve emperyalizme karşı "2'nci Kurtuluş Savaşı"nı başlatma kararındaki bu isimler, Kemal Derviş eşliğinde saldırıya hazırlanacaklar herhalde.. Bir gerçek var.. Kemal Derviş eşliğindeki CHP, "Cilalı İmaj Devri"nin ürünü olarak, olduğundan başka birşeymiş gibi sunuluyor.. Oysa, hiçbir cilalama faaliyetine gerek duymayan AK Parti, şişirilmemiş rakamlara rağmen, en güçlü oluşum konumunda.. Türk siyasetinin 3 Kasım sonrası istikrarı, AK Parti'nin yapısına, kadrolarına ve yaklaşımlarına bağlı olarak sağlanacak.. Bu açıdan, AK Parti'nin aday listeleri, CHP'nin aday listelerinden daha önemli.. AK Parti, merkez-sağın bütün eğilimlerini taşıyan, liberal esintilerle bezenmiş, hukukun üstünlüğünü, bireyin devlet ve cemaatler karşısındaki haklarını savunan bir tabloyu seçmen önüne getirebilirse, Türkiye 4 Kasım günü derin bir nefes alabilir.. Bu açıdan mesela eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, mümkün olsa AK Parti'den milletvekili seçilse.. Türk demokrasisini sonuna kadar savunan Sami Selçuk hukuk deneyimini AK Parti içine de taşısa.. Yani bütün mesele, Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'yi kuran kadronun, "Dar Çevre" ve "Bizim Arkadaşlar" tutkusundan sıyrılabilmelerine bağlı.. Bu bakımdan, Sami Selçuk gibi ağırlıklı ve saygın bir ismin, AK Parti içinde yer alması, bu satırların yazarı gibi liberal görüş sahiplerine güvence verecektir.. Bağımsız ve özgür kişiliğine Mesut Yılmaz'ın tahammül edemediği Erkan Mumcu'nun AK Parti içinde yer alması, bu partinin bağımsız ve özgür kişiliklere olan özenini kanıtlayacaktır.. AK Parti içinde, bu tür seçkin isimler zaten var.. Ama "Cilalı İmaj Devri", bu partiye yönelik komplolarla dolu.. Farklı ve yeni isimlerin sayısı arttıkça, bu komplolar da balon köpüğü gibi söner.. Ve kitlelerin oyu, daha geniş bir yelpazeye açılır.. ŞAKA
Yanlış Anlaşılmak Fobisi..
Yunanistan'ın Mikonos adası, cinsel tercihler açısından çok özgürmüş.. Bu yüzden, her yaz, dünyanın her yerinden eşcinseller, Mikonos'a akın edermiş.. Oysa Mikonos'ta, eşcinsel olmayan turistler çok daha fazla.. Ama "yanlış anlaşılırız" korkusuyla, eşcinsel olmayan erkekler, asla ikili dolaşmıyor..
BURASI ÇOK DAHA GÜZEL
Yunan Adaları'nda bir hafta..
Bodrum'dan bir tekneye binip, bir arkadaş grubuyla, Yunan adalarını gezdik.. Önce, 8 şiddetindeki fırtınaya karşı, 10-11 saatte, Mikonos'a vardık.. Patmos'u, Astipalyo'yı, Kos'u ziyaret ettik.. Özet şu olabilir.. Siz siz olun, yılın bu mevsiminde, Ege'de uzun deniz yolculukları yapmayın.. Kuzey'den esen ve adına "Meltem" denilen fırtına şiddetindeki rüzgar, içinizi dışınıza çıkartıyor.. İkinci gözlem şu olabilir.. Bizim Ege ve Akdeniz kıyılarımız, o efsanevi Yunan adalarından binlerce defa daha güzel.. Bu adalar, birer volkanik kaya yığını.. Ancak, Yunan adalarında ve özellikle Mikonos'da, müthiş bir özen ve etkileyici bir kentleşme var.. Her adayı gezdikten sonra, "Ah bir biz de Avrupa Birliği'ne girmiş olabilseydik" diyorsunuz.. Çeşitli gerekçe ve bahanelerle, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne girme yolunda engelleyen, bizim yerli siyasi ve bürokratik kadrolarımızı, pek iyi olmayan şekilde yâd ediyorsunuz.. Ama sonuç aynı..
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |