|
|
Dön baba dönelim
Dönüp dönüp aynı noktaya, aynı meseleye geliyoruz: Kolay lokma yok. İster içeride (süper ligde), ister Avrupa Kupaları'nda, ister Milli Takım'ın maçlarında bu böyle. Üstelik sadece bizim için değil bu karşılaşmalara katılan bütün ülkeler için geçerli olan bir husus. Bu hususun ders niteliğinde olan örneği Makedonya maçı. İlgililerin dönüp dönüp bu maçı defalarca seyretmesi, incelemesi gerekiyor. Futbolcularımız ve Şenol Hoca maçtan önce her ne kadar "Rakibi küçümsemiyoruz, her maç bizim için önemlidir, zihinsel anlamda karşılaşmaya hazırız" demiş olsalar da; bunun böyle olmadığını ilk devre ortaya konulan futbol gösteriyor. İlk dakikalarda yenecek bir "şok-gol" bütün takımları demoralize eder, bir süre için oyun düzeni-motivasyon bozulur; lakin "maça hazır olan zihin" hemen kendini toparlar, tedbirini alır. Makedonya maçının ilk devresinde ne yazık ki bu "toparlanma"yı göremedik. Üstüne üstlük rakip takım umulandan dişli çıkmıştı. (Bu umulan kelimesi laf olsun diye söylenmedi. Makedonya'yı tanıyoruz-biliyoruz diyordu herkes ama, bu takımın kendi sahasında neler yapacağı pek de hesap edilmemişti anlaşılan.) Hesap edilmiş olsa idi bu devre kalemizde üst üste dokuz net gol pozisyonu görmez idik. Eğer bu pozisyonlar gole dönüşüp bir hezimetle yüz yüze gelmediysek, bunun sebebi yukarıda Allah, aşağıda (sakat sakat oynamakta direnen) Rüştü'dür. Peki ne olabilirdi? Bu kötü gidişi durduracak, ânında alınacak bir tedbir, bir değişiklik var mıydı? Vardı. O da Şenol Hoca'nın ikinci devrede yaptığı iş. Maçı izleyen hemen herkesin tesbit ettiği Tugay ve Arif'in durumu. Tugay doğrusu bu maçta çok etkisizdi, yerini yadırgayan Emre de bir iş yapamadı. Ne zaman ki Emre ikinci devrede yerini buldu, maçın en iyi iki elemanından (ötekisi şüphesiz Rüştü idi) biri oldu. Yani dememiz şu ki: Şenol Hoca bu değişikliği ilk devrenin münasip bir ânında da gerçekleştirebilirdi. İkinci husus şudur: Dünya Kupası üçüncüsü Türk Milli Takımı şu veya bu kalitede oynayabilir; maçı sadece bu açıdan değerlendiremeyiz. Zorlukla karşılaştıysak bunun öteki sebebi Makedonya'nın genç-dinamik-güçlü oyunuyla da izah etmeliyiz. Tıpkı bizim gibi İngiltere de Slovakya karşısında zorlandı, ve hatta neredeyse maçı veriyordu. (Attıkları goller tuhaf bir şekilde bizim gollere benziyordu.) Bu dumanı üzerinde tecrübe bizi umarız Liechtenstein maçında aydınlatacak; daha güvenli bir futbol ortaya koyacağız. Unutmayalım: Ne "küçük takım" var artık ne de "kolay lokma".
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |