Bu ülkede olup biteni az da olsa izleyen hemen herkesin sahip olduğu tecrübeden hareket edersek, bunun böyle olacağı başından belliydi... Medyanın 27 Aralık Cuma günü toplanan MGK'dan çıkan karar sonucu Irak sorununa ilişkin tavrında bir günde nasıl yüzseksen derece çark ettiğinden söz ediyorum! Üşenmezseniz 28 Aralık tarihli gazetelere bir kez daha gözatın... Bir gün öncesinin "muharip" manşetlerinden, başlıklarından, yorumlarından eser var mı? "Biz de varız" diyerek harita başına oturmalar, "O kadar büyütmeyin canım, hepsi hepsi 10 günlük bir harekat!" gibi okuyana "Bekâra karı boşamak kolaydır" deyişini hatırlatan kurnazlıklar, "Büyük Ortadoğu Projesi'nin oluşumunun dışında kalamayız!" türünde büyük laflarla "kurmaylık" taslamalar bir gün içinde buhar oldu! Peki neden? Türkiye'nin savaşa "daha aktif" girmesini savunan bütün bu ve benzeri öğütler neden bir gün içinde buhar oldu? Bilmeyecek ne var; tabii ki MGK'dan, daha doğrusu MGK'nın asker kanadından "BM'siz girmeyiz!" şeklinde bir karar çıkmasından. Bu kadar basit.... Günlerce "Asker kararı siyasi iradeye bıraktı, ama siyasi irade de doğrusu pek yavaş canım!" yorumlarıyla hükümeti "ateşe atmaya" iyiden iyiye niyetli kalemler, 28 Aralık itibariyle hepten tornistan etmiş görünüyorlar...

MGK'dan çıkan karar tabii ki olması gerektiği gibi bir karar.... MGK, ABD'nin ısrarlı taleplerine "Meşruiyet şart" cevabını vermeyip de ne yapacaktı? Sizi bilmem ama ben MGK'nın 27 Aralık tarihli toplantısı arkasından şöyle dedim: İşte nihayet adına uygun bir gündemle toplanan bir MGK! Yanılıyor muyum; eğer bu ülkede MGK adıyla bir kurum olacaksa, bu kurulun rolü, işlevi, görevi, yetkisinin tam da bu 27 Aralık toplantısının gündemiyle tarif edilmesi gerekmez mi? Yani özetle: Eğer ülkenin içeriden ve dışarıdan yapılan baskı ve telkinlerle bir savaşa girme ihtimali belirmişse, hükümet cumhurbaşkanının başkanlığında, tabii ki aralarına genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını da alarak bu hayati konuda bir karara varmak için bir "kurul" oluşturacaktır. Çünkü 27 Aralık toplantısında gündem ne "irtica" ya da "türban" gibi tamamen hükümetin görev alanına giren "ideolojik" bir meseledir, ne de "ülke ekonomisi" gibi yine tamamen hükümetin görev alanına giren ve sonuç itibariyle "siyasi" nitelikte bir mesele. 27 Aralık toplantısının gündemi ülkenin karşı karşıya olduğu ve tam da "Milli Güvenlik" kavramıyla ifade edilebilecek bir meseledir.

Medyanın ana gövdesinin son MGK toplantısından sonra hiç gecikmeden "meşruiyetçi" kesilmesi, doğrusu ortaya çok "komik" manzaralar da çıkarıyor. Mesela Milliyet'in Ankara temsilcisi 28 Aralık tarihli yazısında "son durum"u bakın nasıl yorumluyor: "Eğer, AKP'nin Meclis grubu, MGK ve hükümetle aynı çizgiye gelmezse, Başbakan Gül'ün istediği yetkiyi Meclis'ten alması, MGK'nın tavsiyelerini ve hükümetin taleplerini Meclis'ten geçirmesi sıkıntıya girer. AKP lideri Erdoğan'ın dün yansıttığı hava, AKP hükümeti ile AKP grubu arasında uyum sağlanıp sağlanamayacağı sorusunu gündeme getirdi. AKP'nin politikasını netleştirmesi aciliyet kazanmış durumda."(!)

Yani bu kadar olur; eli kalem tutan birisinin "Acaba bugün nasıl bir problem yaratsam?" diye düşünüp taşınıp yazı döşenmesi ancak bu kadar olur! Düşünebiliyor musunuz; MGK "Meşruiyet şart" demiş; hükümet zaten aynı çizgide; AKP Genel Başkanı 'Hiçbir AKP'li savaşa razı değil" açıklamasıyla MGK'dan çıkan kararı zaten önceden ilan etmiş... Ama hayır, ortaya illâki bir "geçimsizlik" problemi atılacak! Temsilci'nin çizdiği şu "problem"e bakın: Ya AKP grubu ile AKP hükümeti aynı çizgide buluşmazsa? Ya AKP grubu MGK ile aynı çizgiye gelmezse? Ya Erdoğan, arkasına AKP grubunu alarak Gül ve MGK ile uyum içinde davranmazsa? Biliyorsunuz ki, yok böyle bir şey! Sıralananların hiçbiri ortada yok!

Neyse, sonuç her bakımdan iyi oldu... Ne kadar sürer bilmem ama "muharip" sınıfa giren gazetecilerimizin kalemlerini "yağlamaları" için verilen bu mecburi mola her bakımdan iyi oldu...

KÜRŞAT BUMİN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu