T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şimdi sıra iç barışta...

Öyle ahım-şahım bir sonuç alınmış değildi. Zira, 58. Hükümet daha yeni güvenoyu almıştı. AK Parti iktidarı, "kollektif aklın bir ürünü" olarak iktidar olmuştu. Partinin genç, karizmatik ve otantik lideri, TBMM'ye girememişti. Amma, seçimden sonra, iç politikayı dizayn etmek için, Sayın Abdullah Gül'ün başkanlığına intizar ederken, kendisi de, seçimden önce ifade ettiği üzere, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişini "tacil etmek" için 15 AB ülkesi'nin lider ve muhalefet başkanlarını ziyarete başlamıştı.

Ve sonuçta, Türkiye'nin 40 yılda beceremediğini, 40 günde yapmış ve dualar sonucu, bundan sonra "Ankara eksenli politika"ya yöneleceklerini beyanla, bir buçuk yıl sonra, her şeyin rayına oturacağının mesajını vermiş oldu!..

Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanları, Türkiye'nin yaptığı reformlar ile iç hukuksal değişikliklerin "bilincine" Avrupa'nın erişemediğini ifade etmişlerse de, bunların hiçbir zaman tatbik alanı bulamadığını, bizden çok Avrupalılar görmüş oldu ki, bunun ürünü olarak tek başına iktidara gelen bir partinin genel başkanının TBMM'ye seçimle giremeyecek kadar bir "demokratik garabet" olamazdı!

Şimdi ne olacak?

Bundan sonra, hükümet yürüyecek ve Sayın Erdoğan, içten içe kaynayan bu ülkenin halkına, gereken refah ve mutluluğu tattırmak için, seçimlerdeki görüntüye özge Anadolu'yu karış karış dolaşıp, kalbten kılcal damarlara akan kan gibi hizmetler, ülkenin en ücra köşelerine varışına intizar ve itibar edecektir.

Bunun beklentisinde köyler kadar şehirler ve metropoller de vardır.

Yerli bağnazların değil, amma Batılı ülkelerin anladığı manada "demokratik yönetim örnekleri" veren bir iktidarın a'dan z'ye kadar bu ülkenin sosyal ve siyasal olduğu kadar, eğitim ve öğretim alanlarına gereken hassasiyetle yaklaşıp, ülkeye huzur ve kardeşlik ortamını yaşatacak bir gelişme göstermesi gerekir.

Hükümet, gereken çalışmaları yapıp, Şubat 2003'de Sayın Erdoğan'ı TBMM'ye taşıyabilir. Amma, bu arada Sayın Erdoğan'ın da omuzlarında çok büyük görevler düşmekte, temelde, AB için yaptığı çalışmaları, halka anlatan AK Parti'nin bu ülke için birkaç ay içinde oynamış olduğu olumlu rol ve yaptığı ilerlemeleri vatandaş katmanında huzura avdet ettirici bir ortama kavuşturmalıdır.

Bunun birçok müşahhas örnekleri vardır:

İBŞB Başkanı olduğu dönemlerde, gece-gündüz çalışıp, her sokak başında durup, karşısına çıkan bir çukur, bir çöp veya bir su patlaması için gereken birimleri "alarma geçiren" bir Tayyip Erdoğan'ın bundan sonra neler yapacağını merak ediyoruz.

Öyle ki, AB için son girişimi yapmak üzere, hazırlık yaptığı günlerde bir pazar günü, aniden AK Parti Fatih ilçesine bir baskın düzenler ve hikmettir, hiç kimseyi bulamaz!.. Müstahdeme kapıyı açtırır ve odaya girer.

Amma Sayın Başkan'ın bu ani baskınını ilçe yönetimi ve başkanlık divanı, geç haber alır.

Saatlerce çalışmalar yapılır ve AK Parti teşkilatlarının 24 saat açık olmalarını salık verir.

Çünkü, bundan sonra AK Parti teşkilatları da çok büyük bir imtihan vermiş olacak, beynin uyarılarını kılcal damarlara varıncaya kadar iletmekle kendilerini yükümlü sayacaklardır.

Geniş kitleleri jurnal eden ve baskı uygulayıp, etrafta işkenceci olarak süfle edilen insanlardan çok, yönetici konumunda olanların hâlâ, devlet ricali önünde, süklüm-büklüm dolaşıp, yerinde kalmanın hesapları ile, kulislerine girişirken, herhalde AK Parti'nin iktidarının bakan ve yöneticileri, parti ile seçmen arasında mesafe koymaya çalışanların her türlü hesap-kitap işlerini iyi değerlendirmelidirler.

Birçok baskı ve zulme öncülük ettiği etrafta dolaşan "şaibeli" adamların hâlâ hükümet çevreleri ile, prtokol ve açılış törenlerinde boy göstermeleri, anlaşılır bir durum değildir.

Çünkü, AK Parti'nin lideri Sayın Erdoğan'ı, geçmişte VİP salonlarından geçirmeyen ve hiçbir şekilde de protokol alanlarında görünmeyen kişilerin, şimdilerde, verdikleri görüntü ile "takiyye" yaptıklarının bir ölçüsü...

Şimdi, Sayın Erdoğan'ı salık veririz: Gök-Kafesle bir Sözen gitti, siyaset sahnesinden... Korkarız ki Vatan Caddesi veya benzeri yerlerdeki ruhsatsız, kaçak yapılanmalar, AK Parti'nin başını ağırtmış olabilir.

Hele müteahhit "Oflu Taşeron" ise, onun için göğe doğru çıkmak veya yerin dibine doğru dehliz açmak bir sorun değildir.

Bir başkan ki, Kasımpaşa'da, yakın aknrabasının balkon çıkışı yüzünden o zamanki Beyoğlu Belediye Başkanı, şimdiki mebus Bayraktar'a verdiği yıkım emrini, seçmenler unutmuş değildir!..

Artık her şey tarağın dişleri gibi, eşit ve müsavî olmalıdır!..

Herhalde Kopenhag Kriterleri'ni hayata geçirip AB içinde yer alacak ülkelerden böyle bir yapılanma bekleniyor.

Bunu da yapacak olan İstanbul'un sorunlarını, yabancı kanal ve basın organlarının ifade ettiği gibi, 2025 yılına kadar çözen bir Tayyib Erdoğan'dır!..

"İstanbul'a âşık" bir lider, herhalde bu acil ve zorunlu sorunlara bakarken, ilerici ve hamleci birçok dinamik genci, ülkeye hizmette, fırsat eşitliğinden yararlandırmış olacaktır!

Sözün doğrusunu söylemeyip, yalanı irtikap edenlere, öyle bir "Molla Kasım" musallat oldu ki, bu şuur ve bilinç, tüm halkın bilinç ve şuuru olarak ülke genelinde makes (yansıma) bulmaktadır!..


www.sadikalbayrak.com

15 Aralık 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED