T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Meclis'te temsil edilmeyen %45'in sorumluluğu!

Kopenhag Zirvesi'nden çıkacak sonuç zirve başlamadan önce belliydi. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan'ın zirveye katılması gerekiyordu. Çünkü seçimlerden sonra baş döndürücü bir çalışma yapmışlardı. Yarıda bırakmaları uygun düşmezdi. Ayrıca bu tür ilişkilerde saatlerin bile önemli olduğu ve son saatte dahi kararların değişmesi imkan dahilinde olduğu için Başbakan ve Genel Başkan'ın orada bulunması normaldi ve gerekliydi. Ancak verilecek karar üç aşağı beş yukarı belli olduğu için bir de tavır konması gerekiyordu. O tavrı toplantıya gitmeyerek Sayın Cumhurbaşkanı koymuş oldu.

Aslında 2004'ün 'Aralık'ı 2005 anlamına geliyordu. Mağazaların 100 milyonluk bir ürünün üzerine 99 milyon yazmaları gibi bir şey. Psikolojik bir yaklaşım.

Evet neticesi belli olan kararlara hükümetin asılmış olması AB'nin elindeki bahanelerin geçersiz olduğunu isbat için gerekliydi. Yapıldı.

AB'nin bu tavrı dünyanın sonu değil. AB'nin gerek ekonomik gerekse sosyal siyasal talepleri AB istediği için değil milletimiz bu düzenlemelere fazlasıyla layık olduğu için yerine getirilmesi gereken taleplerdir. Bunu hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz.

Bu tarihten sonra ülkedeki sistemin daha demokratik bir yapıya kavuşması için Meclis'in gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir. Bana göre bundan sonra yapılması gereken ilk düzenleme Siyasi Partiler ve Seçim Yasası'nda olmalıdır.

Meclis'in geçen hafta gerçekleştirdiği Anayasa ve yasalardaki değişiklikte gösterdiği performansı devam ettirerek Seçim Yasası'na da acilen el atması gerekmektedir. Çünkü Seçim Yasası'ndan müşteki olanlar hep seçimler yaklaşınca sızlanmaya başlarlar ve partilerine göre düzenlemeler için çırpınır dururlar. Bence Seçim Yasası'ndaki eksiklikleri bu Meclis bu dönemde yapmalıdır.

Bugünkü Meclis millet iradesinin yüzde 55'ini temsil etmektedir. Milli iradenin yüzde 45'i Meclis dışında kalmıştır. Bu demokrasimiz için büyük bir ayıptır. Ama bu ayıbın sorumluluğu bu Meclis'te değildir. Sorumluluk Meclis dışında kalan siyasi partilerdedir.

Eğer bu Meclis o yanlışları düzeltmezse aynı sorumluluğu paylaşmış olacaktır. Onun için de tıpkı geçen hafta Meclis'teki iki partinin mutabakatıyla yapılan değişikliklerde olduğu gibi temsilde adaleti temin edecek bir düzenlemeye gidilmelidir.

Benim bu konudaki düşüncem senelerdir değişik gazetelerde, dergilerde yazdığım ve tv programlarında açıkça anlattığım gibi Anayasa'da belirtilen temsilde adalet ilkesinin temini için yüzde 10'luk ülke barajının tamamen kaldırılması istikametindedir.

Bazıları bunun yüzde 5 olması gibi rakamlar telaffuz emektedirler ki bence temsilde adalet ilkesine aykırıdır. Çünkü yüzde 5 demek 2 milyon seçmen demektir bir milyon 900 küsur bin seçmenin oyunu almış bir partinin Meclis'te temsil edilmemesi hangi adalet ilkesine uygundur? Ben barajın tamamen kaldırılmasının temsilde adaletin gereği olduğuna inanıyorum.

Yönetimde istikrara gelince. Bu istikrarı yasaklarla ve barajlarla sağlamanın imkansız olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben yönetimde istikrarın güçlü siyasi liderlik ile temin edileceğine inanıyorum. Yönetimde istikrarın en güzel yolunun başkanlık sistemi olduğu düşüncemi korumakla birlikte siyasi partiler yasasındaki özgürlükleri kısıtlayıcı ve haksız rekabeti doğuran uygulamalara son verdiğimizde baraj olmasa da istikrarlı yönetimlerin ortaya çıkacağına inanıyorum. (Mesela AK Parti liderine getirilen yasaklar olmasaydı ve seçime 11 gün kala AK Parti'ye kapatma davası açılarak seçimlere 2 gün kala mahkeme açıklama yapacak baskıları yaşanmasaydı yüzde 10 ülke barajı olmasa bile AK Parti yüzde 40'ın üzerinde oy alarak bugünkü istikrarı sağlayabilirdi. AK Parti aleyhine seçimlere 11 gün kala açılan davanın neresinden bakılırsa bakılsın en az yüzde 5'lik bir oy kaybına sebep olduğunu söyleyebiliriz.)

Dolayısıyla Siyasi Partiler Yasası'ndaki barajları yasakları kaldırıp demokratik ülkelerdeki özgürlüklerin önü açıldığında yönetimde istikrar kendiliğinden gelecektir. Güçlü liderliğin önü açıldığında yönetimde istikrarın sağlanacağını düşündüğüm için barajın tamamen kaldırılmasından yanayım.

Öte yandan temsilde adaletin tam olarak sağlanması ve halkın da taşın altına elini koyabilmesi için önseçimin kaldırılmasını ve milletvekili sıralamasını da halkın yapabileceği tercihli bir seçim sisteminin getirilmesini savunuyorum.

Evet bugün Meclis'te halkın yüzde 45'nin temsil edilmemesinin kusuru ve ayıbı bu Meclis'e ait değildir. Bu kusur ve ayıbın cezasını bu yasayı yapanlar Meclis dışında kalarak ödemişlerdir. Ama bu yasa böylece bırakılırsa bu kusur ve ayıba bu Meclis de iştirak etmiş olacaktır.


15 Aralık 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED