|
|
Aile şirketleri kurumlaşmalı
Türkiye'deki şirketlerin yüzde 92'si şu veya bu biçimde aile şirketidir. İstanbul Sanayi Odası'nın kuruluşunun 50. yılı münasebetiyle düzenlenen Sanayi Kongresi'nde bu gerçek sık sık dile getirildi. Kongrenin teması "Sürdürülebilir Rekabet Gücü"ydü ve gördük ki aile şirketleri rekabet gücünün ortaya çıkarılması ve sürdürülmesi için vazgeçilmez unsurlardır. Bugün bunlardan biri üzerinde duracağım: Hedef-Alliance. Tam bin kişiden oluşan bir ailenin (dilerseniz buna aşiret deyiniz!) şirketi. Hedef Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, şirketlerinin yıllık cirosunun 836 milyon dolar olduğunu söyleyince şaşırdım. Acaba 836 bin dolar mı demek istedi? Ama o çapta bir şirketin böyle bir kongrede konuşması da tuhaf olurdu. Yoksa 83.6 milyon dolar mıydı? Türkiye'nin 50 yıl devlet gölgesinde büyüyen dev sanayi şirketlerinden birçoğunun cirosu yarım milyar doları bulmazken, bir 'Güneydoğulu' aile şirketi nasıl bu rakama ulaşabilirdi? Şaşmamak elde değildi. Şirketin 20 yıllık bir geçmişi var. 1992 yılına kadar aile dışından bir ortakla beraber yürümüş Ethem Bey, sonra ayrılmışlar. Şirket asıl büyümesini bundan sonra sağlamış ve kısa bir süre önce Avrupa'nın kendi sektöründeki devlerinden Alliance ile 'fifty/fifty' ortak olmuşlar. Sektör: ilaç dağıtım. Hedef-Alliance 2001 yılında tam 836 milyon dolarlık satışla pazarın yüzde 41'ine hükmediyor. Yurt genelinde 30 deposu var, 17.000 eczane ve 8.500 markete hizmet sunuyor. Türkiye'nin neresinde olursa olsun, talepte bulunan bir eczaneye en geç dört saat içinde ulaşıyor ve malını teslim ediyor. Araç sayısı 1.262, çalışan sayısı 4.268. Bu satış performansıyla Türkiye'de birinci, Avrupa'da 7., dünyada ise 19. sırada. Yani aslına bakarsanız bir dünya şirketi. Hedef'i bu başarıya ulaştıran temel becerileri şöyle sıralıyor Ethem Sancak: İnsana verilen değer, takım oyunu, müşteri odaklı hizmet, organize olabilme yeteneği, güvenilirlik. Ailelerinin rivayete gore 800 yıllık bir geçmişi var. (Bunun tarihî bir gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Bilmemiz bence gerekli de değil. Önemli olan, ailenin kendi geçmişini böyle algılılıyor olmasıdır. Eylem düzleminde, algı gerçeklikten daha gerçektir!) Aile fiilen iki merkeze bağlı: Birincisi, hedeflere bağlı bir şirket yönetimi. İkincisi, bu hedeflere kilitlenmiş bir aile yönetimi. Feodal anlayışın aksine, birinci ikinciye değil; ikinci birinciye tâbi. Yani belirleyici olan, aile değil, şirket.
Mitsui anayasası
Ethem Sancak, şirketin gelişmesinde ailenin rolünü şöyle özetliyor: Her kademede görev yapabilecek sınırsız insan kaynağına sahibiz. Fakat rol ve pozisyonların "liyakat" temelinde dağıtılmasına büyük özen gösteriyoruz. Şirketin ticarî hedeflere bağlı yönetilmesi, aile bireylerini kendilerini geliştirmeye zorluyor. Liyakat kesbetmeyene görev verilmiyor ve aile üyeleri kendi sorunlarına sahip çıkmayı öğreniyorlar. Katılımcı, adil ve eşitlikçi bir geleneğe sahibiz; aile liderine herkes büyük saygı gösterir. Ayrıca, yazılı olmayan bir kurallar manzumemiz var. Bütün bunlar bana Japonlar'ın ünlü Mitsui şirketinin 1694 tarihli 'anayasa'sını hatırlattı. Bugün sadece Mitsui sogo şoşa (genel ticaret şirketi) 200 milyar dolara yakın ciroya sahip.
Kurucu babanın (Mitsui Haçirobei) 308 yıl önce vaz ettiği ilkelerden bazıları şunlardı: 1. Aile üyeleri yakın dostluk içinde olmalıdır. Aile içi ihtilafların sonunda bütün aileyi yıkıma uğratacağı unutulmamalıdır. 2. Tutumluluk aileyi zenginleştirir, lüks ise yıkar. Birinciyi uygulayın, ikinciden sakının. 3. Evlenirken, borçlanır veya başkalarının borcuna kefil olurken, daima aile konseyinin tavsiyesine kulak verin. 4. Yıllık kazancın bir kısmını, paylarına göre aile üyelerine dağıtın. 5. İnsan son nefesine kadar çalışabilir. Sebepsiz yere emekliliğin rahatını aramayın. 6. Bütün şubelerin malî raporlarını denetim için genel merkeze gönderin; maliyenizi iyi örgütleyin ve dağınıklığa meydan vermeyin. 7. Verimli olmayan elemanlarınızı, gelecek vaadeden gençlerle değiştirin. 8. Başarının şartı, odaklanmadır. Kendi işiniz dışındaki işlerle uğraşmayın. 9. Çocuklarınızı çıraklığın sıradan görevleriyle hayata başlatın ve tedricen yükseltin. 10. Tanrılarınıza tapın, imparatorunuzu yüceltin, ülkenizi sevin ve yurttaşlık görevlerinizi yerine getirin.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |