T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hiç değişmeyenler

“Değişim” Türkiye siyasetinin en çok tartışılan konularından. Bir anlamda “özeleştiri”ye tekabül ediyor. Sovyetler'in dağılmasından sonra Türkiye komünistleri, Gorbaçov gibi özeleştiri yaptılar. Ecevit, en azından propaganda çerçevesinde CHP'nin klasik jakoben laiklik anlayışında kısmi revizyonlara gitme gereği duydu. Baykal'ın son çizgisi, henüz tam test edilmese de bir özeleştiri sürecine dayanıyor. Ve AKP, MNP-MSP-RP-FP çizgisinin devletle ve yerel - uluslararası sistemle münasebetlerindeki sancıları aşma amacıyla yapılmış bir özeleştirinin ürünü.

Bunlar, boyutları her zaman tartışılabilir ama gerçekte reel-politikle uyum arayışları...

Bu arada “hiç değişmeyenler” diye bir kategori oluşturmak gerektiğine ve bunun bugün artık, Türkiye'nin sancı odağını oluşturduğuna işaret etmek istiyorum.

İsterseniz bunu Türkiye'deki hakim sistemin “çelik çekirdeği” diye niteleyelim.

Olan bitene bakılırsa orası Nuh diyor Peygamber demiyor.

Aslında gerek Ecevit'in, gerekse Baykal'ın henüz uygulamada test edilmemiş değişimleri, bu çelik çekirdekte de olması gereken değişimin işaretleri olmalı. Çünkü bu iki siyasetçi, içinden geldikleri siyasi yapı itibariyle, sistemin çelik çekirdeğinin ürünü idiler ve onlar, reel-politik alana, yani halkın huzuruna çıktıklarında değişmek zorunda kaldılar. Değişmedikleri takdirde siyaseten tükeneceklerini gördüler. Şimdi Ecevit ve Baykal'ın halkla uyum arayışı devam ediyor.

Ancak bu arayışın henüz problemsiz hale geldiğini söylemek mümkün değil. Baykal'ın “sivil tepki” ile paralellik kurarak 28 Şubat'la kısmi örtüşmesi gerçekte sistemin çelik çekirdeğinin halkla çelişmesinin bir parçası idi. Ecevit'in AKP'nin siyasi yükselişini “rejim ve devlet için tehlike” olarak nitelemesi de sivil bir siyasetçi tepkisi değil, çelik çekirdeğe sözcülüktür. Şu denebilir ki, bu siyasi partiler kimi zaman halkın örgütü olmakta, kimi zaman da çelik çekirdeğin siyasi sözcüsü haline gelmekte...

Buradan şunu söylemek istiyorum:

Olmuyor.

Böyle bir çelik çekirdek varsa Türkiye siyasetini, yani ülke yönetimini kontrol etmek isteyen, olmuyor...

İş gelip batağa saplanıyor.

Ülke de batağa saplanıyor, çelik çekirdeğin operasyon aracı olarak kullandığı siyasi yapılar da...

Bakın şu ülkenin haline...

Çelik çekirdek sorumlu ise bu olan bitenden, bu ülkede bilmem kaç yıldır bilinen ana ölçüler egemense, içerde dışarda ne hale geldi ülke bakın... Ekonomisine bakın, dış ilişkilerine bakın, sosyal yapıdaki çatlamalara bakın...

Kim Türkiye'nin bağımsız politikalar üretebildiğine inanır IMF, Dünya Bankası, Amerika, Avrupa kıskacında?

Halkın iradesine güvenilmeyen ülke yönetimi, IMF'nin iradesine teslim edilmiş durumda...

Bu mu Türkiye'nin hakettiği global statü?

Şu siyasi manevralara bakın...

Derviş'in çizdiği zikzaklara...

Rivayet o ki, Derviş, Türkiye'yi şu anda halk iradesinin yönlendiği bir siyasi yapılanışın iktidarından korumak için operasyon yürütüyor...

Önüne bilmem ne kadar kamuoyu araştırması konmuş. Derviş'e “şurada durursan şöyle olur, burada durursan böyle olur, denmiş. İşçilerle şöyle ilişki kur, işverenlerle böyle... CHP'yi şöyle yap, YTP'yi böyle, DSP'yi de şöyle...”

Derviş dört dönüyor çelik çekirdeğin Türkiye'yi halk iradesinin yöneldiği bir siyasi oluşumdan kurtarma amacı uğruna...

Derviş'le birlikte sağın solun, işçi ve işverenlerin liberallerle bilmem nelerin de başı dönüyor... DİSK Başkanı varmış, tabandaki bir tek işçiye sormadan IMF politikalarına yamanmış, şu ana kadar işini kaybetmiş 1 milyon 200 bin kişinin işsizliğini onaylamaya soyunmuş, Türk-İş varmış, tabandaki bir tek işçiye, işten atılan bir tek kişiye sormadan Derviş'in ev sahibi olmuş!!!

Korku halk iradesi korkusu...

Ve bu korku, işçi temsilcilerine intikal ettirilmiş... Ne iş, halk iradesine karşı meydana sürülen işçi temsilcileri?

Bunlar mıydı 28 Şubat günlerinde meydana çıkan mahşerin beş atlısının üyeleri?

Böyle buyurdu Zerdüşt! Çelik çekirdek böyle istiyor!

Her şeyi onlar iyi biliyor ya... Halkı kendi gönlüne bırakırsan ya davulcuya kaçar ya zurnacıya ya...

İşte manzara ortada...

Bir operasyon uğruna, siyasi ortam deprem görmüş ülke gibi...

Her şey getirilip Baykal'a toka edilmiş.

Acaba Baykal'la mutlu mudur çelik çekirdeğimiz? Derviş'le mutlu mudur? IMF ile, batık bankalarla, çöplükten ekmek toplayan insanlarla, kepenk kapatan esnafla, küskün toplum kesimleriyle... Mutlu mudur?

Bu mudur hakim sistemin verip vereceği bu ülkeye?

Hiç mi hiç değişme gereği duymuyorlar...

Oysa önce onların değişmesi gerekiyor.

Türkiye'de en devamlı çizgi onlarsa, onların ortaya çıkardığı Türkiye işte bugünkü hali pür melal içindeki Türkiye'dir...

Koca ülke ne hale geldi...

En başta halkla barışık olmayan bir sistem söz konusu...

Bu sistemi tabu gibi koruyanlar neden bir özeleştiri yapmazlar bir günden bir güne? Halkla neden barışık değiliz diye sormazlar? Bizim çizgimizi temsil edenler halktan neden oy alamaz diye sormazlar? Neden bir türlü demokrasi olamıyor bu ülkede diye sormazlar? Halk ülke için her çağırıldığında gerekli fedekarlığı gösterirken, neden ondan hep kuşku duyarız diye sormazlar? Neden bir gün de “Ya biz yanlış düşünüyorsak!” ihtimalini akla getirmezler? Ya kral çıplaksa ihtimali neden hiç akıllarına gelmez? Neden, başkaları da bu vatanı sevebilir, ihtimalini dikkate almazlar? Neden bu ülkede sosyal barışın gerçek şartları nelerdir gibi bir soru üzerinde düşünmezler? Neden kurduğmuz düzen hep çıkar çevrelerini, hortumcuları büyütür, fakir fukaradan alınan vergiler, neden hep çıkar çevrelerine sömürü malzemesi olur ve neden o çıkar çevreleri hep bizim yanımızda görülür sorgulaması yapmazlar? Neden bir kere de olsa “yoksa bu ülkeyi seviyoruz derken boğuyor muyuz” diye sormazlar kendi kendilerine?

Değişme zamanı...

Evet şimdi onlar için de değişme zamanı...

Eğer Türkiye'yi gerçekten seviyorlarsa?

Halkla kalben buluşma zamanı... Halkla kalben barışma zamanı... Halka güvenme zamanı...

Tıkandı artık....


19 Ağustos 2002
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED