T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Fırtına öncesinin Sessizliği

TBMM'de büyük bir sessizlik hakim. TBMM'ye gelip gidenler var ama kimse yorum yapmıyor... Kimse neler olacağını konuşmuyor; veya konuşmak istemiyor.

Ülkede, işsizlik, pahalılık, asayişsizlik had safhaya erişmiş. Fakat sokaklar bomboş. Bunu protesto için ne yürüyenler var, ne bu konuyu tartışanlar. Ancak, herkes, sadece 3 Kasım seçimleri sonunda oluşacak tabloyu tartışıyor.

3 Kasım'da Türkiye yeni bir seçime gidiyor. Seçimler, demokrasilerde bir çare olarak ele alınır. Daima seçimlerin getireceği faydalardan bahsedilir. Şimdi ise biz, bu seçimlerin Türkiye'ye ne gibi faydalar getirdiğini değil, ne gibi felaketlere gebe olduğunu tartışıyoruz.

Sayın Ecevit, seçimler sonunda AKP iktidara gelirse, HADEP barajı aşarsa ne olur sualini soruyor. Bu durumun, ülkeye getireceği kaostan söz ediyor.

Sayın Mesut Yılmaz'a televizyonda soruyorlar:

-"Mevcut seçim sistemine göre, AKP yüzde yirmi oy alarak 300 milletvekili çıkarırsa ne olur?"

Sayın Yılmaz cevap veriyor:

-"O durumda memlekette seçimin ve iktidarın meşruiyeti tartışması başlar. Derhal seçimleri yenilemek gerekir."

Bu cevaptan sonra, suali soran Ali Kırca, başka bir sual daha soruyor:

"Bu durumda, yeni bir 28 Şubat olur mu?"

Dikkat edersek bu konuşmalarda ortaya çıkan üç deyim çok önemli:

"Kaos olur... Seçimlerin meşruiyeti tartışılır... Yeni 28 Şubatlar gündeme gelir."

Bu üç deyim bizlere neleri hatırlatıyor. Hafızalarımızı bir yoklayalım:

Yıl 1957... Demokrat Parti, %45 oy alarak iktidara gelmiş. Onun gayri meşru olduğunu ilan ediyorlar. Diyorlar ki, "DP, sadece %45 oy aldı.

"Bunun karşısında, onu istemeyen %55 seçmen var. Yani DP hükümeti, meşru bir iktidar değildir."

Yıl 1960... Ordu iktidara el koymuş... Sebebi, iktidar meşruiyetini kaybetmiştir. Türk milleti direnme hakkını kullanarak ordusu eliyle iktidara el koymuştur.

Yıl 1997... İktidarda bir koalisyon hükümeti var. Koalisyon partilerinin aldığı oy miktarı % 30-35. Bu iktidar gayri meşrudur...

Elli yıldır bitiremediğimiz, seçimle işbaşına gelen partilerin meşruiyeti tartışmasına yeniden mi başlayacağız?

28 Şubat süreci bitti mi, bitmedi mi? 28 Şubat bir nevi askeri darbe idi. 1960 yılından başlayan, askeri darbeler dönemini hâlâ bitirmedik mi?

1950 hür seçimleriyle başlayan, "CHP iktidara gelirse Türkiye komünist olur... Filan parti iktidara gelirse, laiklik elden gider", tartışmasına hâlâ son vermedik mi?

Henüz spor kültürünün gelişmediği zamanlarda, maça gidenler, bir sloganın arkasından giderlerdi: "Yenersek mesele yok... Yenilirsek, kavga çıkarıp, hasımlarımızı dövelim.."

Bu gün 3 Kasım seçimleri öncesinde, parti yetkililerinin söylediği de buna benzemiyor mu? "Seçimi biz kazanırsak mesele yok... Kaybedersek, seçilenleri gayri meşru ilan ederiz."

Bu psikoloji ile başlayan seçimler acaba ülkeye hayır getirecek mi? Kimse buna evet diyemiyor. Ortada bir manzara var ki, kimse bu seçimleri kazanacağından emin değil. Eğer kaybederse, bunun mazeretini şimdiden hazırlamaya çalışıyor.

Bakıyoruz, Yüksek Seçim Kurulu, para yok, personel yok, bilgisayar yok diye daha şimdiden geleceğe ait mazeretler sıralıyor. Oysa kanunla, ülkeyi her an seçime hazır hale getirecek teşkilat kurulmadı mı? Bu teşkilata ait, onbinlerce memur işbaşında değil mi? Bu teşkilatın görevleri arasında, her yıl seçmen kütüklerinin güncelleştirilmesi yok mu?

1999 seçimleri bittiği gün, bütün partiler, televizyonlar, medya, ilk yapılacak işin, yeni Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu olduğunu söylemedi mi? Bu, neden öncelikler arasına alınmadı? İktidarın ortağı Sayın Bahçeli, bu konuyu şimdi ortaya atanları tenkit ediyor ve diyor ki:

-"Neden bunu zamanında istemediniz?

Bütün bu faktörleri birarada düşündüğümüz zaman, diyoruz ki, hiç kimse seçimi kazanacağından veya seçimde umduğunu bulacağından emin değil. Her parti, hatta seçimleri kazanacağına kesin gözüyle bakılan partiler bile, seçim sonunda memleketin önünün açılacağından emin değil.

Ortada belli olan bir durum var. Memlekette, fırtınaların kopmasından önceki durgunluğa benzer bir sessizlik var. Sanki ülkenin üzerine bir ölü toprağı serpilmiş... Hiçbir parti demokrasiyi içine sindirememiş gibi bir davranış içerisinde.

Bir gerçeği açıklamakta fayda var. Türkiye'de yirmiden fazla seçim yapılmıştır. Bu seçimlerin hiçbirinde, seçimlerin uygulamasına karşı itiraz edilmemiştir. Ancak kaybeden partilerin hiçbirisi de, sonuca razı olmamış, kabahati seçim siteminde aramıştır.

Seçim sisteminden, Siyasi Partiler Kanunu'ndan şikayet ede ede, yeni seçimlere gidiyoruz. Allah sonumuzu hayır ede...


12 Ağustos 2002
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED