|
|
Barış projesi
AKP'nin bir "barış projesi" üretmesi ve bunu bugünden kamuoyu ile etkin biçimde paylaşması gerektiğini düşünüyorum. Buna hem kendisinin ihtiyacı var, hem Türkiye'nin... Kendisinin ihtiyacı var, çünkü bir "cepheleşme" ile karşı karşıya... Cepheleşme aslında gerçekte olanın masumca! (ne kadar masumca ise) ifadesi. Neredeyse her odak oturmuş, muhtemel bir AKP iktidarına nasıl mani olabileceğinin hesabını yapıyor. İçinden çıkamıyor ve hesaplar tutmadığı sürece de içindeki gerilimi dışa yansıtıyor. Cepheleşmeye karşı cephe duygusuyla hareket etmek, sadece gerilimi besler ve cephe oluşturanlara yarar. Cepheleşmeyi gene "barış söylemi" ile karşılamak lazım. (Sizi öldürmeye gelen sizde dirilsin) AKP'ye siyasi ilişkilerde bugün de lazım olan barıştır, yarın da lazım olacak olan barıştır. Asla gerilim değildir. Bu, hedeflerden vaz geçmek anlamına da gelmez, gelmemelidir. Eğer sağlıklı bir "barış proje"niz olursa, barışçı söylem adına kendi ideallerinizden vazgeçmek gibi bir başkalaşım tehlikesi ile de karşılaşmazsınız. Aksi takdirde, güç odaklarının geliştirdiği "gerilim"e yol açmama sıkıştırması, toplumla iletişimin önüne geçip, sizi, yola çıktığınız ahidleşmelerin çok uzağına düşürüp, başkalaştırabilir. Ortaya gene de barış çıkmaz, cephecilerin stratejisi sonuç vermiş olur. "Barış projesi"ne Türkiye'nin ihtiyacı var. Türkiye, yanlış politikalar sonucu toplumsal fay hatları oluşan bir ülke haline geldi. En başta "iç tehdit değerlendirmeleri" ile toplumun çok geniş kesimlerini "muhtemel tehdit alanı" olarak gören nadir ülkelerden birisiyiz. Din ve kimlik gibi insanların en temel ilgi alanları, Türkiye'de sancı konusudur. On yıllara yayılan gerilimler, toplumun her kesiminden toprağa verilen canlar, derin fay hatları oluşturuyor. Devlet ve insan, Sünnilik Alevilik, Türklük Kürtlük, Laikçilik İslamcılık, Sağcılık Solculuk, Beyaz Türklük Çarıklılık, Batıcılık Batı karşıtlığı... Bunlar bünyesinde sancı taşıyan, fay kırığına tekabül eden kelimeler ve Türkiye'ye ait kelimeler... Bizzat AKP'nin gördüğü yoğun ilgi, "tepki oyları"nın yansıması gibi telakki ediliyor. Bunda gerçek payı yok değil. Demek ki Türkiye'de tepki duyulacak pek çok ezilmişlik var ve bunun bir siyasi yansımasının olmasından daha tabii bir şey olamaz. Zaten her siyasi hareket, bir misyonla kendisini ifade eder ve bu misyon, olmayan bir şeyin gerçekleştirilmesinin ifadesidir. Türkiye'de olmayan şey ise adalettir, özgürlüktür, insan haklarıdır, iştir, ekmektir, aştır, yarına güvendir, insanca yaşamaktır... Bunu arayan insanların bir siyasi harekete akmaları ve bu olumsuzluklardan sorumlu olan odaklara tepki duymaları gayet tabiidir. Bu tepki yoğunlaştıkça, tepkiye sahip çıkan siyasi hareket etrafındaki kenetlenme artar. Belki AKP için kısa süreli başarı hesabında tepkiyi beslemek, keskinleştirmek daha uygun görülebilir. Ancak Türkiye için ve AKP'nin uzun süreli başarısı için gerekli olan tepkileri keskinleştirmek değil, barış diye diye, ezilenlerin bir kere daha ezilmesine sebep olacak ömrü bir seçim döneminden ibaret kalacak bir "sarı siyasi hareket" oluşturmak da değil, (MHP'ye bakın ne dediğimi anlarsınız) gerçek, ayağı yere basan bir barış projesi oluşturmaktır. Bunu gerçekleştirmede AKP'nin avantajlı özellikleri bulunduğu söylenebilir. Mesela Türkiye'nin en önemli sancı odağı olan Kürt meselesinde ne HADEP'in ne de MHP'nin duruşu, konuyu Türkiye ve kendini Kürt diye tanımlayan insanlarımız için iyileştiricidir. İki partinin duruşu da gerilimi artırıcıdır. AKP hem bölge insanlarından ilgi gören, hem de Türkiye'nin insan ve toprak bütünlüğünü vazgeçilmez bulan görüşüyle ciddi bir buluşma noktası olabilir. Ama bu konumunu, bir proje haline getirmek kaydıyla... Din konusu da son derece hassas bir konudur. Bir yanda sistemin laiklik ilkesi, diğer yanda insanların İslam'la ilişkisinin ortaya derin bir özgürlük ve insan hakları sorunu çıkarması, sonra mezhepler alanındaki ilişkilerde ortaya çıkması muhtemel sorunlar... Dindar insanların özgürlük sorunlarını çözmek, sistemin ve islami özgürlüklere kendi hayat tarzları açısından kuşku ile bakan çevrelerin kaygı içine sürüklenmesine mani olmak ve alevilerin ezilmişlik, ihmal edilmişlik, dışlanmışlık duygularını gidermek... Bugüne kadarki siyasi kadroların ve bizzat sistemin duyarlı odaklarının çözemediği tüm bu alan, başlı başına bir barış projesi gerektirmiyor mu? Ya ekonomik bakımdan ezilmiş insanlarla, ülkenin hem servetini, hem iktidarını kontrol eden çevrelerin ilişkileri... Ya Batı ile ilişkilerdeki gerilim... Kimliğimizi ve onurumuzu kaybetmeden, hatta çağa taşıyacak insani değerlere sahip olduğu bilinci içerisinde bir ilişki düzeni oluşturmak... Mutlak redlerden ve mutlak kabullerden öte bir farklı barış misyonu... Evet tüm alanlarda barış misyonu... Böyle bir misyon, öncelikle misyonun farkında olmak gibi bir zihinsel sıçramayı, bir büyük düşünme hamlesini gerektiriyor. Sonra da , ciddi ciddi oturup projenin nazari ve tatbiki çerçevesini oluşturmayı... Tasavvufta bir yaklaşım var: "Günahkara değil, günaha düşman olmak." Bu yaklaşım, günahkarı günahtan arındırma gibi özünde "sevgi ve sorumluluk" olan bir tavrı ortaya çıkarıyor. Barış projesinin özü bu olabilir diye düşünüyorum. Toplumun tüm kesimlerine karşı sevgi ve sorumluluk... Bu duygu ile hataları, yanlışları, topluma karşı işlenen günahları azaltmak... Büyük sevgi ve şefkat atağı... Büyük yürek işi... Tayyip Erdoğan "Seçim sonuçları 550 - 0 olursa Meclis'i toplar ve erken seçim kararı alırız" diyor. Bu, refleksif bir barış tavrıdır. Yani mutlak iktidara talip olmama jesti... Bu refleksif tavrı çok daha sistematik bir projenin parçası haline getirmek gerekiyor. Bunun için geçen yazılarımda işaret ettiğim "mutfak çalışması" hayati değer taşıyor. Sanırım özellikle dini alandaki barış projesi için, AKP adayları arasında ismi geçen Mehmet Aydın Hoca'nın çok önemli bir katkısı olacaktır. Başka alanlar için de başka isimler üzerinde durulabilir ve daha şimdiden çalışma başlatılabilir. Aslında bu bugüne kadar herhangi bir adım atılmamışsa, geç kalmış bir çalışma bile sayılabilir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |