T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Değişim sürecinde "Millî Görüş"cüler...

İnsan, doğar, büyür, gelişir ve kemale erer ki, ardından "fena" âlemine göçer gider. Bunda, mukadder olan akibet herkes için geçerlidir...

Demirel'in de, Ecevit'in de, Derviş'in de, aynı akıbete düçar olacakları muhakkaktır.

Öyle ise, bunca kavga ve niza neyin eseri?

Geçen Pazar yazmıştık: "Muhterem Hocamız" ikinci bölge olan Fatih'ten bağımsız aday olsun, diye...

Neler oldu neler... Meğerse birçok kimse, aday olup, mebus olacak ve birçok mebus çıkaracak yerde oylar heba olup, sayıları azalacakmış!

Eh öyle ise, birtakım değerleri niye heba edelim bir Hoca için, ardından bir başka Anadolu şehrinden aday olmalıymış!..

İnsanı, hayrete düşüren budur: Bu adamları böyle konuşturan veya böyle bir oportünizme sevk eden, yine "Millî Görüş"ten aldıkları hız ve ekmek parçası değil mi? Neredeydiler veya nereden çıkıp, kabuklarını beğenmez hale geldiler?

Geçen gün, "Vakit"e uğradım!.. Yirmi-yirmibeş yıl öncesini hatırladık... Hasan Karakaya, Yılmaz Yalçıner, Hasan Maden, Kemal Güler ve Mustafa Karahasanoğlu bir masa etrafında haber hazırlama anında...

O Karahasanoğlu ki, 12 Eylül askerî darbesinde Milli Gazete'nin genel yayın müdürü idi. Hocamız'ı sürgüne yollamışlardı!.. O eskimez denen "Millî Görüşçü" adamlar, gazeteye uğramaz, ilan vermez bir ortamda, gazete çıkarıp, DGM'lerde hesap veriyorduk...

Nice arkadaş vardı: Yolunuz iyi, ama barajı aşamazsınız, oylarımız heba olmasın, diye başka kulvarlarda cirit atıyorlardı:

Ve en büyük darbe de ırkçı ve şöven ile, sağcı-milliyetçi geçinen gruplardan geliyordu: Irkçı ve şoven ülküdaşlar, "Şeriatçı, dinci köpekler" diye bildiri yayınlıyor; sağcı ve milliyetçi kesim de, bizim "Millî Görüşçü" kadınlara da, "kara fatma-hamam böceği" derler, yaşlı ve sakallı kişileri de "torba ..... mollalar" diye alaya alırlardı!..

Böyle bir uğraş ve çaba içinde yılları devirdik!..

"Yüzde 20'lik oy"larla, nasıl yüzde 80'lere hükm edilir diye propaganda edilirken, birden "kitle partisi" olma hevesine kapıldık ve o bize küfredenler, o "namaz kılmayan kardeşlerimiz" için bütün temel değerleri yumuşattıktan sonra, salon beyleri ile yalı dilberlerini "baş tacı" ederek yola koyulduk!..

Hele, RP'nin yüzde yirmileri yakaladığı dönemlerde, solun ve sağın taktiği değişti ve "CIA" metodları" ile, Millî Görüş'ü olduğu kadar, yeni söylem, "Adil Düzen" üzerinde "yeni dümen"ler çevirmeye başladılar...

Artık, Hoca'ya karşı o eski saldırı ve acımasız hücumlar duyulmaz oldu. Sanki bir "gizli el"ile, rota değişmişti.

Bütün o, "Hoca parti kurdu, hepsi kapatıldı, artık kapatılmaz bir parti için temel taşı biziz" diyerek etrafı kuşatanların, bilmedikleri bir şey vardı: MSP kapatılmamıştı... RP maya tuttuğu için, tekrar geriye dönülmemişti. Amma giderek, o eski söylemler ile uygulamalar gözden uzak tutulmaya başlanmıştı: Birden bir Fazilet Partisi kuruldu, ama bu partinin öyle din iman, ahlâk ve nizam söylemleri olmayacaktı... Geçmişten gelip, mayayı bozanlar takiyye yapıyor, eskiler de gizli gizli ibadet ve gözyaşları ile avunuyordu!..

Bu da yararlı olamadı. İş rayından çıkmıştı.

Hoca'ya hulûs çakanlar, birdenbire renk değiştirdiler. Herşey kendilerinden menkul bir vehm ile, sahneye fırladılar! O eski değer ve yargıların bir önemi kalmamıştı. Kitle partisi; giderek, birtakım renk ve şekillerin anaforunda, bir başka girdaba saplanıp kalmıştı!

Artık Hoca'nın esamisi okunmazmış, miadını doldurmuşmuş!.. O sağcı ve ırkçı şovmenlere eteğini kaptıranlar, 28 Şubat sürecinde, değişik partilerde, 150'nin üstünde olmalarına rağmen, İmam-Hatip Okulları, Kur'an Kursu ve yurtlarının kapatılmasına ve kızlarımızın başlarının açılmasına "fetva" verip koltuklarını, bilgisayarlı masalarını kurdular!

İşte şimdi fedâkârlık ve feraset zamanı...

"Bir Hoca" binbir çömezden daha önemli!.. Eğer bir sakata gelmez ve tesbit edilen zamanda, bir erken seçim olursa, bilmem kaçıncı yasama döneminde Demirel kadar Ecevit'i de çatlatacak bir oy potansiyeli ile, Hocamız Erbakan, TBMM'ye girerse, buna bir katre olsun katkısı olan olursa, herhalde en mutlu insan olmuş olur!

Zira, geçmişte bir şey olduğunu vehmedenler, nasıl bir elim akibetin kendilerini beklediğinin hiç mi farkında değillerdir?

Yoksa, FP'de yükselip, iyi bir trendi yakalayan 18 Nisan seçimleri ayanı ve zevatı, nasıl bir sapma gösterip, artık Hoca'nın miadı doldu, demişlerse, şimdi bulundukları veye girecekleri partide aynı rolü tekrar sahneleyip, değişik bir başka versiyonlarla, CIA usulü, Ortadoğu tecrübeli, "siyaset oyunları"nı genç ve dinamik siyasilere oynamayacaklar mı?

Bu toplum, bütün birimleri ile birbirinin aynasıdır! Şu parti veya öteki parti, dernek diye bir ayırım yok!.. Hepsi birbirinin kopyası ve halitası!.. Oyunu da bu kurallara göre oynamaya başlayınca, o eski "Millî Görüş" ve "Adil Düzen" söylemleri kafamızda birer tatlı hayal gibi, yutkunup teselli bulmamıza vesile oluyor, gibi geliyor bize!..

Baksanız, boynuz kulağı geçmiş bile!.. Bu ihanetler de yeni değil ki? Adnan Menderes'i bile, "Menderes" soyadını taşıyanlar, jurnal etmişti!..


www.sadikalbayrak.com

11 Ağustos 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED