T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Fasulye de sırığa sarılarak büyür!

Geçen sene Mayıs ayında bir tv programına katılan eski bakanlardan ANAP milletvekili Ekrem Pakdemirli, Kemal Derviş'in halk tarafından seçilmediğini öne süren tartışmacıya "Hangimiz halk tarafından seçildi ki, genel başkan liste başına koymasaydı halk bizi seçebilir miydi?" anlamında her vekilin telaffuza kolay kolay cesaret edemeyeceği sözler söyleyerek seçim sistemimizdeki çarpıklığa parmak basmıştı.

DSP'den seçilen Sema Pişkünsüt ise, "...Meclis'teki milletvekilleri bana göre halkın gerçek temsilcileri değil. Çünkü halkın arasından gelmiyorlar. Meclis'e girmenin yolu liderlerin iki dudağının arasından geçiyor. En kısa zamanda Seçim ve Siyasi Partiler Yasası değiştirilmeli" demişti.

Siyaseti birazcık yakından takip eden herkes çok iyi bilir ki, memleketteki her türlü yolsuzluğun, kaçağın, talanın, hırsızlığın, hukuksuzluğun arkasında yönetimin şeffaf olamayışı vardır.

Yönetimin şeffaf olamayışının arkasında da yasama ve yürütmeyi şekillendiren Seçim ve Siyasi Partiler Yasası vardır.

Çünkü mevcut Seçim ve Siyasi Partiler Yasası, yasama ve hükümeti denetleme görevini yapacak olan Meclis'in iradesini parti liderlerinin eline vermekte ve milletvekilini halka değil lidere seçtirmekte, dolayısıyla vekili halkın değil liderin iradesine boyun eğdirmektedir.

Vaziyet böyle olunca da çıkan yasa halkı gözetmekten çok, liderlerin arzularını gözetmekte, haliyle ne halkı memnun edecek yasalar çıkarılmakta ne de icra denetlenebilmektedir.

Bu lider sultası, liderlerin iknası halinde, halkı perişan eden her türlü yasayı Meclis'ten kolaylıkla geçirdiği gibi kimi yolsuzlukların üzerine gidilmesini de engellemektedir.

*   *   *

Tabii ben burada hemen gerçekçi ve köklü çözümün yasamayı ve yürütmeyi biri birinden bağımsız hale getiren başkanlık siteminde olduğunu önce söylemeliyim. Sistem değişikliği kolay olmayacağı için de pratik çözüm önermeliyim yoksa havanda su dövmüş olurum.

Gerçekçi ve kalıcı çözüm başkanlık sisteminde.. Pratik çözüm ise halkın elini taşın altına koyacak seçim sistemindedir. Halkı, "Ben seçtim, hak ettim" dedirtecek seçim sistemindedir. Halkın "Ben ne yapayım onlar koydu ben de seçmek zorunda kaldım" bahanesini ileri süremeyeceği sistemdedir.

İsterseniz adını da koyayım milletin vekilini doğrudan seçeceği seçim sistemi, "önseçimsiz tercihli "sistemdir.

Bu sistemin özeti, parti genel merkezi her seçim bölgesinde çıkarılan milletvekili sayısının iki katı adayı, sıralama yapmaksızın alfabetik sıraya koyarak belirler; seçmen oy verirken önce partisine sonra da tercih ettiği adaya evet mührünü basar; en çok tercih alan aday birinci, takip eden ikinci ve diğerleri de aldıkları oya göre sıralanır. Böylece memleket hem önseçim kargaşasından hem de önseçimin ekonomik yükünden kurtulmuş olur. Genel merkezler de seçim öncesi ziyaretçi akınından ve baskılardan kurtulur, kendine güvenen seçime girer, halk da beğendiğini seçer.

Bu arada genel merkezlerin vazgeçemeyeceği isimler için de milletvekili sayısının yüzde üçü kadar kontenjan hakkı tanınır. Kontenjan adayları en az on milletvekili çıkaran bölgelerdeki listeye birinci sıra olmamak kaydıyla yerleştirilir.

*   *   *

Adamın genel merkeze eyvallah demekten başka hiçbir özelliği yoktur. Fikir yoktur, proje yoktur, program yoktur, çevre yoktur, hiçbir dalda uzmanlığı yoktur, sevilmez. Ama bir bakarsınız ki listenin başında olduğu için de seçilmiş milletvekili olmuştur.

İkinci Meşrutiyet döneminde bakanlığa getirilen bir zat çok geçmeden yeğeninin vali atanmasını sağlar. Karşılaştıklarında Neyzen Tevfik:

-'Maşaallah, der, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor.' Bakan:

-'Genç yaşta vali oldu. Neden fasulyeye benzetiyorsun?' der. Neyzen Tevfik bu, taşı gediğine koyar:

-'İşte onun için benzetiyorum ya. Fasulye de sırığa sarılarak büyür!'

Taşın altına halkın elini koyan bir sistem gelmediği sürece Neyzen Tevfik'in seçimler hakkındaki şu tespiti hep geçerli olacaktır.

"İntihabın sonu gelmez, yaşamaktan maksat,
Vartasız köprüyü bir zarta ile geçmektir.
Reyini verdiği şahsın soyunu bilmezse,
Kendisi kendisinin düşmanını seçmektir."


11 Ağustos 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED