Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Dört, üçten büyük güya. Ama ikilinin alternatifi daha fazla
Avizenin biri, üç ampülden ibaret, diğeri dört ampüllü. Anahtar denen açma kapama düğmeleri ikili. Üç ampüllü avizenin alternatifi daha çok. Şöyle: Açma kapama düğmelerinden birine bir ampül, ikincisine de iki ampül bağlanıyor. Üç türlü yakma şekli var. 1) Tek ampül yakılır, 2) İki ampül yakılır, 3) Üç ampül yakılır. Dört ampüllü olan avizede daha fazla aydınlatma alternatifi olabilir gibi düşünülse de onun sadece iki alternatifi var: Aynı anda ya iki ampül yakılabilir, ya dört ampül birden. Somurtanlar ve sırıtanlar
Heykeller gülmez. Heykel gibi duran "ciddi adam" görüntüsü sergileyenlerin de gülmesi, zoraki olduğu için, pek bir anlam ifade etmez. Bir "gülüş"ün ne anlam ifade edeceğini bilirseniz, karşınıza çıkan kişilerin, kaç kıratlık adam olduklarını da üç aşağı beş yukarı çözebilirsiniz. * * * Tanımadığınız bir adam var diyelim. Herhangi bir ilişkiniz yok. Sadece gazetelerde yayınlanan fotoğraflarından, televizyon görüntülerinden biliyorsunuz simasını. Hiç karşılaşmamışsınız, tokalaşmamış, sohbet etmemişsiniz. Oysa onun hakkında bir kanaat sahibi olmanız gerekiyor. Belki o kişi bir partinin genel başkanı ve sizin o partiye oy verme ihtimaliniz var. Yahut o bir bankanın sahibi ve nasıl biri olduğu sizi doğrudan ilgilendiriyor. İşte burada hangi tür adamların size güven telkin ettiğini bilmeniz önemli. Ciddi duruşlu kişilerden hoşlanıyorsanız, Devlet Bahçeli sizin için ideal bir genel başkan demektir. Bülent Bey de çoğunlukla ciddi duran biridir ama, arada bir bıyıklarının altından dişleri gözükür. (Gözüktüğü kadarıyla, kullandığı diş macununun 'İpana' olduğu tahmin edilmektedir.) Ciddi görüntüyü Mesut Bey de gayet başarıyla sergilemektedir. Hele kaşlarını çatarak konuşmaya başladığında, onun ciddiyetinden şüphe edecek kişinin alnını karışlamak elzemdir. Buna rağmen, gülmeyi kendisine en iyi yakıştıran iki liderden biridir Mesut Bey. Diğeri de hiç şüphe yok ki Tansu Hanım. Ona gülmek de yakışıyor, heykel gibi durmak da. (Sadece ağlamanın yakışmayacağını söylemek zorundayız.) Recai Amca ile Muhsin Abi'nin genellikle ciddiyetlerini korudukları malum; gülme/gülümseme üzerine biraz daha zaman ayırmaları gerekiyor. Besim Tibuk ise, ciddi konuları konuşurken bile son derece neşelidir, bilirsiniz. Kusura bakmayın, lafı uzattık yine. Aslında kısaca şunu söylemek istiyordum: Gülme ve gülümseme işini abartanlara da dikkat etmek lazım. Devamlı sırıtan bir adam, bana asla güven telkin etmez. (Kime eder ki?) Hele pis pis sırıtan birinden, kesinlikle uzak durmak lazım. Cavit Bey'in hangi fotoğrafına baksanız, dişlerini hep meydanda görürsünüz; "otuziki kısım tekmili birden." Belki bir iki tane somurtan fotoğrafı da vardır bir yerlerde. Ama müsaadenizle o kadarlık da olsun. Banka batırmak kolay mı? Ya tutuklanmak, gıyabi de olsa?!. Düşünün Antalya Mirage Park Otel'de mutlu bir Yaşar Nuri Hoca! Yeni bayramlar
(Şeker Bayramı'ndan ilhamla.)
Tuz Bayramı, Karabiber Bayramı, Şalgamsuyu Bayramı, Un ve Yağ Bayramı, Yer Elması Bayramı, Patates Bayramı... Bir de bunların reklamını çektik mi tamam... (Karga) Biz devleti yönetmeye talibiz.
Beri gel Karagöz
Fatih Kısaparmak', türkülerin de "beste" ile yapılabileceğini gösterenlerden biri. Onun ödül alan ünlü türküsünü söylüyordu bir arkadaş geçenlerde. Sesi de fena değildi. "Beri gel Karagöz..." Ona bir söz söyledim, türkü bölündü:
mseker@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|