Sadece özel bankaların hortumlanması mı suç?

Türkiye, bazen birkaç milyon dolarlık bir yolsuzluğu ya da birkaç milyon dolar sonuç doğuracak bir işlemi bile ciddiyet ve kaygıyla tartışıyor. O zaman ortaya, gurur duyulacak bir "tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruma" tablosu çıkıyor. İnsan böyle durumlarda, ülkede bütün olup bitenlerin titizlikle takip edildiği zannına kapılıyor. Ve, tabloya fırça atan siyasetçiler, sivil toplumcular ve gazeteciler de bu takibin rantını yiyor. Oysa, gerçekte önemli sonuçlar doğuracak gelişmeleri hiçbirimizin ruhu bile duymuyor. Tıpkı, 2001 Bütçe Kanunu'na konulan ve Ziraat ve Halk Bankası'nın görev zararlarının tasfiyesi için özel tertip devlet tahvili ihraç edilmesini düzenleyen maddeyi duymadığımız gibi. İşte, bu farkında bile olmadığımız küçücük düzenleme, hepimizin cebine kadar uzanan uzun ve kocaman bir hortumun yasal dayanağı olmaya yetmiştir. Bedeli de 20 milyar dolar (yazıyla; yirmi milyar Amerikan Doları)'dır.

Bu da "resmî" hortum

Hazine, iki gün önce Ziraat ve Halk bankalarına 2'şer katrilyon liralık özel tertip, ayrıca Ziraat Bankası'na 500 milyon dolar, Halk Bankası'na 250 milyon dolarlık dövize endeksli tahvili "karşılıksız olarak" verdi. Dolar cinsinden ifade edecek olursak toplam 6.7 milyar dolarlık devlet tahvili verilerek bu iki bankanın "görev zararları"nın "bir kısmı" kapatıldı. Evet, bir kısmı çünkü, iki bankanın sadece bir yıllık toplam görev zararı 20 milyar dolardır. Yine Hazine'den, batan 11 özel banka için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na şu ana kadar aktarılan kaynağın miktarının da 8.7 milyar dolar olduğunu hatırlayalım. Yani, 2 devlet bankası ve 11 özel banka için devlet kesesinden aktarılan para "şimdilik" 15.4 milyar dolara ulaşmış bulunuyor... Bilin bakalım, "devlet kesesi" dediğimiz parlak, kırmızı ibrişim "çıkın" aslında kimin kesesidir!

İki hortum da cebimize

Manzara şudur... Devletin kendi yönettiği bankalar da; denetleyemediği, daha doğrusu bilerek isteyerek denetlemediği özel bankalar da pervasızca hortumlanıyor. 11 özel bankanın ekonomiye yani hepimizin cebine verdiği birkaç yıllık toplam "hortum zararı" 10,5 milyar dolar. İki bankanın bir yıllık "görev zararı" 20 milyar dolardır. Giden paranın; yani özel bankaların hortumladığıyla, kamu bankalarının zarar ettirdiği arasında bir fark yoktur. Biz sadece, özel bankalarda çalınan paranın hikayesini bir polisiye film gibi izlerken, öte yanda devletin iki bankasından uçurulan kaynakları sorgulamıyoruz bile. Banka hortumlamak, bankayı kötü yönetmek sadece özel bankalara has bir suç mudur? Devlet, elindeki bankaların kaynaklarını çarçur edip, bunun adına da "görev zararı" diyerek sorumluluktan kurtulabilir mi? "Özel amaçlı banka" olmak, hiçbir ekonomik realiteye uymaksınız çiftçiye, köylüye ve esnafa düşük faizli; Çağlarlar'a, Demireller'e, Bilginler'e, Balkanerler'e, Garipoğulları'na Evciller'e ve mafya babalarına da "geri dönmeyeceği baştan belli olan kredi" vermeyi haklı kılar mı?

Devlet iflas edemez!

Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp, "Bankaların, geri kalan görev zararlarının tamamının kapatılması düşünülüyor' buyuruyor. Muhakkak kapatılacak çünkü, kapatılmazsa iflas ederler ama kanuna göre de bir devlet bankası asla iflas edemez. Çünkü, devlet iflas edemez. Devlet iflas edemediği için birçok KİT'in zararını ödemeye devam ediyoruz. Özel havayolları, THY'-nin yüzde biri oranında zarar için iflas ederken, bizim vergilerimizle ayakta duran THY ne iflas ediyor ne de özelleştiriliyor. Devlet iflas edemeyeceği için; ürettiği miktarda kömür yurt dışından ithal edilse ve işçi maaşları hiç çalışmadan ödenmeye devam etse bile, ülke için daha kârlı olacak Türkiye Taşkömürü Fabrikaları kapatılamıyor.

Devletin, "kutsal işletmeleri" iflas edemeyeceği için vatandaş iflas ediyor.