Ekonomik hayatımız, Şubat sonlarından beri ciddi bir müdahaleyi idrak ediyor. Bu müdahale, hem müdahale ile yükümlü mekanizmanın -yani hükümetin- yüzü çok eskidiği, hem de müdahalede Türkiye dışındaki faktörler Türkiye içindeki faktörlerden daha etkin olduğu için Ekonomi Bakanı Kemal Derviş marifetiyle icra ediliyor.

Bizler, bu ülkenin insanları olarak, yeni ve çok büyük bir borç yükü altına girdiğimizden dolayı üzülmekle, yabancı ülkelerden borç aldığımızdan dolayı sevinmek arasında bir mevkideyiz.

Vatandaşların, iyi vatandaş olup olmadığı, gelen dış borç karşısındaki tutumlarından anlaşılıyor.

İyi vatandaşların, dış borcumuzun artmasına sevinmesi tavsiye ediliyor.

Krize yapılan (iç veya dış) müdahale sırasında, egemenlikle ilgili çok ciddi sorunların gündeme geldiği anlaşılıyor. Kemal Derviş'in Alman basınında verdiği 'parayı verin ama taviz istemeyin' mesajı ve Alman yetkililerin 'kimse kimseye bedava para vermez' mealindeki tepkisi, karşı karşıya bulunduğumuz ciddi 'sorun'la ilgili ilk ipuçlarını oluşturuyor.

Bize borç verenlerin, bizden ne isteyeceklerini zamanla öğreneceğiz.

Bir başka müdahale süreci

Türkiye'nin geçirmekte olduğu bir başka müdahale süreci de, yolsuzluklarla ilgili.

Bu sürecin, bir önceki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görevden ayrıldığı dönemde hız kazanmasını tesadüf sayamayız.

Çünkü bu süreçte, Egebank'ın eski sahibi Yahya Murat Demirel ile, eski bakan ve eski banka patronu, 'Demirel'in aile fotoğrafı'nın önde gelen simalarından, Cavit Çağlar'ın önemli bir yeri var.

Yaklaşık iki yıl önce, Abdullah Öcalan'ın Kenya'dan getirilmesi için uçağını devlete tahsis eden Cavit Çağlar, bugün, devletin uçağıyla Amerika'dan getirilip cezaevine konuluyor.

28 Şubat iktidarlarıyla omuz omuza yürüyen başka 'patronlar' da Çağlar'ınkine, Murat Demirel'inkine benzer bir akıbeti paylaşıyor.

Bir yıldan daha az bir süre içinde, cezaevleri (özellikle Kartal Cezaevi) Türk bankacılığının, finans dünyasının, reklam ve medya sektörünün tanınmış simalarını ağırlayan mekanlar haline geliyor.

Zorunlu revizyon

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, yatırımlar, projeler, dolayısıyla ihaleler bakımından en zengin bakanlıklarından biri.

Beyaz Enerji Operasyonu, Türkiye'deki yolsuzluk haritasının bir parçası olarak, banka operasyonlarıyla birlikte anılabilir.

Ama, banka operasyonlarından ayrılan tarafları da var.

Banka operasyonlarında, daha çok banka patronları, banka yöneticileri sanık sandalyesine oturuyor.

Ancak, Beyaz Enerji Operasyonu'nda yolsuzluktan Enerji Bakanlığı bürokrasisi sorumlu tutuluyor. Ve sorumluluk, görevdeki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'na kadar uzatılıyor.

Bakan Cumhur Ersümer'in istifası, Türkiye'nin başına gelen felaketle ilgili sorumluluğunu kabul etmemekte direnen hükümetin vermek zorunda kaldığı ilk 'zayiat.'

Bu istifa, istifa taleplerini, 28 Şubat'ın ürettiği 'vazifeli siyaset' mantığını gerekçe göstererek reddeden, revizyon baskılarına bir tür 'suçluluk kompleksi'yle direnen hükümette toplumsal baskıyla gerçekleşen 'zorunlu revizyon'u belgeliyor.

Bütün bunlar, Türkiye'nin çok önemli bir süreçten geçtiğini, sadece ekonomi ve finans alanında değil, iç ve dış politikada da yeniden 'yapılandırıldığını' gösteriyor.

Yeni Şafak, bu süreçte, bu ülke insanının hak ve hukukundan, bu ülkeye ait değerlerden başka hiçbir şey gözetmeksizin, bu ülke insanının aldatılmaması, zarara, haksızlığa uğratılmaması için, etkin ve aktif gazetecilik yapıyor.

Yeni Şafak, çıkar ilişkilerinin her şeyi belirlediği bir ortamda, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilme özgürlüğünü, hem kendisinin, hem okurlarının 'ayrıcalığı' olarak görüyor.

Yeni Şafak

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu