Özel televizyonların o bildik "rating ya da kalite" tercihi, insanı komünist yapıp yapmayacağı hala anlaşılamayan Televoleler ve diğer magazin programlarına inanılmaz bir hareket alanı sağlarken, kimi program türlerine de süre doldurmak için başvurulan salt dolgu malzemesi işlevi yüklüyor. Bu çok uzun zamandır böyle... Dolgu malzemesi kategorisine giren belgesel programlar da, gecenin geç saatlerine atılmak ya da gözden çıkarılacaklar arasında ön saflara yerleştirilmek gibi yöntemlerle bu adaletsiz keşmekeş içinde payına düşeni alıyor tabi...

Buna karşılık yayınlandığı süre içerisinde bir izleyici kitlesi oluşturmayı başarabilen belgeseller de yok değil. Coşkun Aral'ın Haberci'si, Tayfun Talipoğlu'nun Bir Yol Hikayesi ve diğerleri...

Mehmet Yaşin'in sunduğu ve Atlas ekibinin hazırladığı Keşifler Atlası da bunlardan biri... Uzun süreden beri, peryodik aralıklarla olmasa da Kanal D ekranlarına gelen belgeselin bu haftaki bölümü, geçtiğimiz yıl Ağrı Dağı'na tırmanırken hayatını kaybeden İskender Iğdır'ın anısını yaşatmak üzere hazırlanmıştı.

Belgeselde Ağrı'ya tırmanan ekip görüntüleri eşliğinde, her biri bir şiir mısrası kadar anlamlı cümleler sarfeden iç ses, zap yapacak izleyiciyi durdurmaya yetiyordu. Ağrı Dağı'nın dilinden; "Buraya gelenler bana hayran kalırlar da, burada 6 ay kar altında evden çıkmadan 10 çocuğunu besleyen anne babaya hayran olmak kimsenin aklına gelmez." ifadesi ise, Atlas ekibinin çeşitli imkânsızlıklarla mücadele eden yöre insanını unutmadığını gösteriyordu. Yani, sanıldığı gibi belgeselin ardındaki esas güç 'estetik' değil, 'sosyal'di.

ÖZLEM ALBAYRAK

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu