|
|
Aydın Doğan kendini asar mı?
Evvelki akşam, CNN Türk'te 32'nci Gün programını seyrediyordum. Mehmet Ali Birand, İçişleri Bakanı ile bir mülâkat yapıyordu. Birand, Saadettin Tantan'ın ne kadar açık sözlü, dürüst biri olduğunu, yolsuzlukların peşini bırakmadığını anlattı; Tantan'ı bir hayli övdü. Kıyamet kopuyor
Sonunda hiç beklenmedik bir hadise cereyan etti. Tantan, kendisine, "kamu bankalarındaki yolsuzluklardan ve siyasetin kamu bankalarına müdahalesinden" söz eden Mehmet Ali Birand'a "Özel bankalarda da yolsuzluk yok mu? Sizin de bankanız var. Dışbank. Onun hakkında da raporlar var." deyiverdi. Ve kıyamet bundan sonra koptu. Aydın Doğan telefonla müdahale ederek kendisinin ne kadar dürüst ve namuslu olduğunu anlatmaya çalıştı. Bu gibi konuşmaların Dışbank müşterisini paniğe uğratabileceğini izah etti. Sandı ki, Tantan geri adım atacak, sözünü geri alacak. Mehmet Ali Birand, Tantan'a döndü, Doğan'ı haklı çıkarmak üzere "Bir sürç-i lisan, değil mi efendim?" diye sordu. Oysa Tantan kararlıydı, "Hayır" diye itiraz etti. "Bir sürç-i lisan değil. Böyle raporlar var..." Haydi! Tekrar Aydın Doğan telefona sarıldı. Eski hükûmetin (isim vermeden Çiller'i kastediyor) nasıl gadrine uğradığını, üzerine müfettişlerin gönderildiğini, nasıl yakın takibe alındığını anlatmaya başladı. İddiasına göre murakıplar lehte rapor yazmışlardı; o günün hükûmet yetkilileri bu lehte raporu aleyhe çevirmek için çok uğraşmıştı. Tantan direniyor
Aydın Doğan'a inananları gözyaşlarına boğan ve heyecanlandıran bu açıklamalar karşısında, Saadettin Tantan'ın kılı kıpırdamadı. Mehmet Ali Birand "Bir sürç-i lisan deyin, kapatalım" diye ısrar ediyordu. Ama Tantan, uzlaşma çağrısını elinin tersiyle itti. Çünkü o, programın başında bizzat Mehmet Ali Birand'ın ifade ettiği gibi, yolsuzlukların üzerine yürümeye kararlıydı. Tapınak şövalyelerine, güç odaklarına boyun eğmeyi içine sindiremezdi. "Hayır sürç-i lisan değil... Zaten Aydın Doğan da raporlar olduğunu kabul ediyor" cevabını verdi. Birand "Ama onlar eski raporlar. Lehte raporlar. O eski raporlardan söz ettiğinizi açıklayın. Aksi takdirde, Dışbank müşterisine, çalışanlarına haksızlık yapmış olursunuz" şeklindeki ikna gayretlerini sürdürdü. Tantan, "Dışbank'ın bir şeyi yok. Zaten o, Fon'a devredilen bir banka da değil" dedi ve kamuoyuna banka ile Aydın Doğan'ın farklı olduğu mesajını verdi. Evet, banka bir incelemeye tâbi tutulmuyordu ama Tantan "İçeri giren herkes feryat ediyor" cümlesiyle acaba neyi ve kimi kastetti? Doğan mesajı aldı
Aydın Doğan mesajı almış olmalı ki, "Siz hapse düşenlerin iddialarına kulak asıp benim gibi namuslu insanları nasıl karalarsınız" mealinde bir soruyla salvoları karşılamaya çalıştı. Saadettin Tantan, program kapanırken, Aydın Doğan hakkındaki iddiaların Bankacılık Yüksek Denetleme Kurulu'nda ele alındığını belli eden bazı sözler sarfetti. "Zekeriya Temizel, bir şey yok desin, ben Aydın Doğan'ı gidip iki yanağından öperim." dedi. Aydın Doğan, kendi televizyonunda, vatandaşın inanıp güvendiği İçişleri Bakanı Tantan tarafından işte böyle suçlandı. Peki Saadettin Tantan neye dayanıyordu? Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner, borsada manipülasyon yapıldığını, İstanbul Mali Şube'de itiraf ederken, bazı gazetecilerin ve gazete sahiplerinin ismini vermişti. Belki de bu itiraflar yazılı ifadesinde yer almıyordu, ama kulaktan kulağa Ankara'ya ve siyasi zirveye ulaşmıştı. Tantan, "Temizel bir şey olmadığını duyursun, ben de Aydın Doğan'ı iki yanağından öperim" derken, sanki o bilgilerin ve benzer iddiaların ışığı altında konuşuyordu. Off-shore bankacılık
Dışbank'ın da, Malta'da kurulmuş bir off-shore bankası var. Acaba, Türkiye'deki Dışbank, Malta'daki Dışbank off-shore'a kaynak aktarıyor mu? Dışbank off-shore, gene Aydın Doğan'a ait olan ecnebi şirket statüsündeki Born Holding'i finanse ediyor mu? Aydın Doğan, borsada faaliyet göstermesi için neden Türkiye'de şirket kurmak yerine, yurt dışında Born Holding'i kurdu? Elbette bu şirketler, ilgili mercilerin bilgisi dahilinde oluşturuldu ama, diğer off-shore'lar da kaçak değildi. Dışbank, sahil bankacılığı ile nasıl bir imkân sağlıyor patronuna? Aynı soruyu Born Holding için de sorabiliriz. Herhalde Temizel de, Tantan da bu cevapların peşindedir. Namus meselesi
Aydın Doğan "Namuslu adamları suçlayamazsınız" diyor. Namuslu adam, kanunlara saygı gösteren adamdır. Acaba RTÜK'ün devlet ihalesi yasağını, hisseleri başkalarının üzerinde göstererek aşan ben miyim? Promosyon yasağına uymayan, bu yüzden trilyonlarca liraya mahkûm olan ben miyim? Kanuna göre bir kişi, iki TV kanalının sahibi olamaz. Acaba CNN Türk ile Kanal D, aynı kişiye ait değil mi? Meselâ her iki televizyon yetkililerini, genel müdürünü, genel yayın müdürünü tek bir patron atamadı mı? Gazeteyi kullanarak, gazetecilere iş takip ettiren ben miyim? Benim genel yayın müdürüm mü yakalandı, karton fabrikasıyla ilgili bir meseleyi Güneş Taner nezdinde soruştururken? Ben mi sırtımda taşıyorum Sirkeci piyasasının bagajını? Gördüğümüz kadarıyla, evvelki akşam CNN Türk'te, Saadettin Tantan, Aydın Doğan'ın namusuna kefil olmak istemedi. Mehmet Ali Birand'ın bütün ısrarına rağmen, "sürç-i lisan ettek af'ola" demedi; özür dilemedi. "Bakalım, Temizel'den temiz raporunu bekleyelim" anlamında sözler sarfetti. Aydın Doğan ise "İddialarınızı ispat ederseniz, kendimi Taksim'de asarım" dedi. Bir ara, "Aydın Doğan bugün Migros'un üzerinde bulunduğu Merter'deki yeşil sahayı inşaata açmayı başardı" diye yazmıştık. Beni de ispata çağırmış ve iddialarım doğru olduğu takdirde kendisini Taksim'de asacağını söylemişti. Vesikaları tek tek yayınladık: Milliyet Anonim Şirketi'nin, Merter'de bir arazisi vardı. (Osmaniye, Londra Asfaltı, 69/1 pafta, 818 ada, 743 sayılı parsel) Söz konusu parsel, 22 bin 877 metrekare olup, İmar İskan Bakanlığı'nın 3.7.1980 gün onanlı 1/5000 ölçekli Ekspres yol üzerinde, çevre düzeni planında yeşil alan olarak kalıyordu. 13.6.1985'te , Milliyet AŞ, bir dilekçe ile Belediye'ye başvurarak, bu arazide, Matbaa, Basın ve Kültür Merkezi yapılması için izin istedi. 15.10.1985'te bu izin çıktı. Milliyet AŞ, 21.5.1988 tarihli bir dilekçesiyle, bu defa, kullanım amacının Ticaret Merkezi olarak değiştirilmesini talep etti. Bu talebi de kabul gördü. Böylece Yeşil Saha önce, matbaa yapılabilecek sahaya, sonra da, ticaret merkezine dönüştü. Aydın Doğan da bu araziyi sattı ve arazinin üzerine Migros yapıldı. Belgeler ortada, ama Aydın Doğan verdiği sözü tutmadı; kendisini Taksim'de asmadı. Tantan boş yere iddialarını ispat etmeye çalışmasın. Çünkü Aydın Doğan söz veriyor ama kendini asmıyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |