|
|
"Sus sus sus! Kimseler duymasın!"
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni yazıyor: "Kötü bir dönemden geçiyoruz. Birçok insanımız, arkadaşımız işini kaybediyor. Gözümüzün önünden bir işsiz arkadaşlar ordusu geçiyor. Ama bunu da aşacağız (...) Bugün önümüzden geçen arkadaşlarımız yeniden çalışma hayatına dönecek. Yeni iş alanları açılacak. Benim iddiam bu. Meydan okumam bu. Diyorum ki yeneceğiz." (!) Pekiyi ne zaman, önümüzden geçen bu "işsiz arkadaşlar ordusu" ne zaman "yeni iş alanları"nda istihdam edilecekler? Kemal Derviş "Başkomutan" olduktan sonra mı? Pekiyi "yeni iş alanları" hangileri olacak? "Yeneceğimiz" şey her ne ise onu yendikten sonra Umur Talu'yu "Plaza"ların dış cephe temizliğinden, Şahin Alpay'ı "Plaza"ların iç temizliğinden sorumlu genel yönetmen filan mı atayacağız? "Önümüzden geçen işsiz arkadaşlarımız", "kötü bir dönemden" geçerken, önümüzden geçmeyen arkadaşlarımız niçin iyi bir dönemden geçiyorlar? "Yeni iş alanları" onlara kapalı mı? Yani şimdi Milliyet okurları dünyada ve Türkiye'de olup bitenin "perde arkası"nı öğrenmek için Tuncay Özkan'ın ha babam karaladıklarıyla mı yetinmek zorunda kalacaklar? Hem şu da var: "Gözümüzün önünden bir işsiz arkadaşlar ordusu" geçmesine geçiyor ama "marjinal" (!) basın dışında onlardan söz eden hiç kimse yok! Milliyet, Hürriyet, Star okurları -eğer "marjinal" basını izlemek gibi kötü bir alışkanlıkları yoksa- henüz hiçbir şey bilmiyorlar ki... "Umur Talu belki izine çıktı, Kurthan Fişek belki yemeği fazla kaçırdı, Levent Kavas belki felsefeye daldı" diye düşünüyor olamazlar mı? Yani o derece cüretkâr ve o derece de "utangaç"lar! Aman söz etmeyelim, aman dillendirmeyelim! Zaman her şeyin ilacıdır... "Sus sus sus! Kimseler duymasın!" Kirli, kirli olduğu için gizli, gizli ve kirli olduğu için "utangaç"... Genç okurların gazetesiRadikal de çok sıkıntılı bu günlerde. Ağabeyler dünyasında olup bitene dair onda da iki çift lâf yok. Hatta bırakın "iki çift lâf" olmamasını, çok önemli "büyüme alâmetleri" de var: Gazetenin Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, Hüsamettin Özkan'ın ABD Ankara Büyükelçisi ile yediği "çalışma yemeği"ni bakın nasıl yorumluyor: "Acaba ABD Büyükelçisi, Özkan'la görüşerek ekonomiyi tek başına koordine edecek güçlü isim olarak onu mu işaret ediyordu?" Sahiden, "acaba"? Bu öyle bir "büyüme alâmeti" ki, gazetenin başarılı muhabiri Deniz Zeyrek'e bile "Başbakan Ecevit liderliğindeki hükümetle devam etmenin şart olduğu görüşünü benimseyen ABD, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın da hükümetin varlığını sürdürmesi için 'olmazsa olmaz' nitelikte olduğu fikrini benimsedi." "Olmazsa olmaz" bir Hüsamettin Özkan! Burada cevaplanması zorunlu bir soru var: Birisi bizimle "kafa buluyor" ama bu kim? ABD mi, yoksa Radikal mi? Hani "olmazksa olmaz" Kemal Derviş'ti? Dostlarından birisi vakit geçirmeden nasıl bir iklimde yaşadığımızı Kemal Derviş'e açıklamalıdır! Radikal'in başını çektiği 2 Mart tarihli gazetelerin söylediği şarkı bu kez farklı: Yaz yaz yaz! Duymayan kalmasın! Ve bu arada şunu da hatırlayın; gazetelere tam sayfa "açık teşekkür" ilanları veren "Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği Genel Yönetim Kurulu adına Suat Yalkın/Genel Başkan", iki ay öncesine kadar Özkan'a bağlı olan Halkbank'ın "gerçek sahibi"ne devredileceği yolundaki "müjde" üzerine, "ve her zaman her yerde büyük desteklerini bizden esirgemeyen Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan"a da kamuoyu önünde teşekkür etmeyi "tarihin" kendilerine "verdiği yükümlülükle bir borç olarak" bildiğini duyuruyor. Doğan Holding bünyesindeki gazeteler Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan'ın 32. Gün programında milyonlarca izleyicinin gözleri önünde İçişleri Bakanı ile yaptığı hararetli tartışmaya da yer vermemiş. Atlanacak haber mi bu? Aydın Doğan'ın "bir şey çıkması" durumunda "kendini asacağını" ilan etmesi, Sadettin Tantan'ın "Bankayla ilgili bir şey yoksa biz çıkar Aydın Doğan'ı öperiz" demesi de haber değilse ne haber olacak? İşten çıkarılan gazetecilere ilişkin tek bir satır haber olmamasından da vazgeçtim; Doğan-Tantan polemiğinden tek bir satırla söz edilmemesi bile tek başına çok açıklayıcı değil mi? "Sus sus sus! Kimseler duymasın!" Ne olup bittiğinden sanki toplum habersizmiş gibi...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |