T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Akıllara mukayyet olalım

Amerika şu ana kadar belki beşbin bomba attı Afganistan'a, dövmediği kent bırakmadı. Bazı bombaların değerinin bir milyon dolar olduğunu kullananlar iftiharla söylüyor. Bütün bu masraf, bu kadar zahmet niye? El-Kaide örgütünü çökertip, Üsame bin Laden'i yakalamak, Tâlibân'ı dize getirmek için değil mi? Öyleyse, gece vakti karasineği görebilen cihazlarını, ABD, 'terörist' ilan ettiği kişileri yakalamak için neden kullanmıyor?

Bu sorunun cevabı, yakın zamana kadar, "Adamlar mağaralara, inlere saklanıyorlar da ondan" idi. Bu cevaba, alayı göze almaksızın inanmak artık mümkün değil. Pakistanlı bir gazeteci, savaşın sürdüğü Afganistan'a girdi, Üsame bin Laden'le mülâkat yaptı ve teybinin tespit ettiklerini dünya kamuoyuyla paylaştı... Düşünün: Amerika'nın bir türlü bulamadığı 'teröristbaşı' istediği gazeteciyi yanına çağırıp onunla birebir mülâkat yapıyor...

Hamid Mir adını ilk kez, 11 Eylül sonrasında Pakistan'a giden BBC dış yayınlar müdürü John Simpson'un programı sayesinde duydum. Ausaf adlı bir gazetenin yayın yönetmeni olan Mir, bin Laden ile istediği zaman görüşebildiğini, zaten hayat öyküsünü yazmakta olduğunu anlatıyordu o programda. Mir, geçtiğimiz hafta sonu, dünya basınının manşetlerine tırmandı.

Kendi anlatımına göre, Hamid Mir, 7 Kasım akşamı Kabil'den alınmış, gözleri bağlanarak bir ciple beş saatlik yolculuk yaptırılarak Üsame bin Laden'in yanına götürülmüş. "Gittiğimiz yer çok soğuktu, dışarıdan uçaksavar atışlarının sesi duyuluyordu" diye anlatıyor Mir. Biraz bekledikten sonra, ABD'nin onun yüzünden global savaş başlattığı Bin Laden, yanında bir düzine koruma ve Mısırlı yardımcısı Dr. Ayman Al-Zuwahiri olduğu halde, Mir'in bulunduğu yere gelmiş...

Bu durumu siz de benim gibi garip bulmuyor musunuz? Amerika bomba yağdırmayı biliyor da, peşinde olduğu kişinin dünya medyasıyla görüşmelerini önceden haber alamıyor, hareketlerini izleyemiyor mu? Hamid Mir'in görüşmesinin yayımlanmasından sonra etrafı çok sayıda yeni 'komplo teorisi'nin kaplamasına şaşmamak gerekiyor...

Konuşmayı herkes kendi zevkine ve biraz da keyfine göre okurlarına sundu.

11 Eylül'den beri, Bin Laden'in ağzını her açışını, "Eylemleri yaptığını itiraf etti" diye sunan çok satan gazete sözgelimi; haberi, "Bin yılın teröristi Usame bin Ladin, ilk kez, New York ve Washington'u cehenneme çeviren 11 Eylül saldırılarının sorumluluğunu üstlendi" diye verdi. Gazete, İngiliz Sunday Telegraph muhabirinin "Gördüm" dediği henüz açıklanmamış bir kasete dayandırıyor eylemlerin üstlenilmesini... İngiliz gazeteci, "Evet biz teröristiz, onların mâsumlarını öldürüyoruz" dediğini ileri sürüyor Bin Laden'in; bizimkiler de oradan alarak, kimbilir kaçıncı kez, "Bin Laden itiraf etti" diye okurlara duyuruyorlar...

Eylemlerin azmettiricisi o olabilir mi gerçekten? Bazıları inandığına göre, benim de "Olabilir" demem gerekiyor. Peki de, 28 Eylül günü, Karaçi'de çıkan 'Ümmet' gazetesinde yayımlanan mülâkatta neden kendi sorumluluğunu inkâr ediyordu? O mülâkatta konuyla ilgili şunları söylemişti Bin Laden: "Saldırılardan haberim yoktu; mâsum kadın, çocuk ve insanları öldürmenin iyi bir eylem olduğuna da inanmıyorum."

Sunday Telegraph, "Elimizde eylemleri üstlendiğine dair kaset var" diyor, ama kendisiyle en son görüşen kişi olan Hamid Mir'e, sivil hedeflere saldırmada mahzur görmediğini açıkladığı halde, Bin Laden, "11 Eylül eylemleri bizim eserimiz" demiyor... "Bundan sonra dese ne olur?" diyeceksiniz, ama eylemleri yaptığı iddiasıyla global savaş başlatılan kişi, bugüne kadar, bir kere bile, "Eylemleri biz yaptık" demiş değil...

Konuyu bu kadar dallandırmamın bir sebebi de, yalan ve yanlışların gözümüzün içine bakılarak ve mâsum bir edayla yapılması... Bunun son örneği yine Hamid Mir mülâkatı. Mülâkat, Mir'in kendi gazetesi Ausaf'ta Urduca yayımlandı, Dawn adlı başka bir gazetede de İngilizce... Dünyaya yayılan, tahmin edilebileceği gibi, İngilizce versiyon... Aslında, mülâkatın İngilizcesi ile Urducası, küçük bir ayrıntı dışında, birbirinin aynısı. Ancak o küçük ayrıntı tam da dünya basınının manşete taşıdığı nükleer ve biyolojik silâhlar konusunda...

Dawn'dan çoğaltılan metne göre, Bin Laden, "Eğer Amerika bize karşı kimyasal ve nükleer silâh kullanırsa biz de kimyasal ve nükleer silâhlarla mukabele ederiz; caydırmak için bizim de silâhlarımız var" diyor... Mir'in "Silâhları nereden aldınız?" sorusuna cevap ise, "Bundan sonraki soruya geçelim" oluyor... Oysa, BBC'nin dinleme servisi, mülâkatın Urducasına bakmış ve Bin Laden'in, "ABD bize karşı kimyasal silâh kullanıyor, nükleer silâh kullanmaya da kararlı; ama bizim savaşımız devam edecek" dediğini tespit etmiş... BBC dinleme servisi, "Bu ayrıntı dışında iki versiyon birbirinin aynısı" görüşünde...

Afganistan üzerine bombalar düşüyor, milyarlarca insanın üzerine de propaganda bombası... Hollywood devrede, dünya medyası elinden geleni yapıyor... Karşı tarafın propaganda atağı bile, döndürülüp yine onu vurmak için kullanılıyor... Üstlenilmeyen eylem üslendiriliyor, olmayan kimyasal ve nükleer silâhlar var hale getiriliyor...

Üsame bin Laden'i ele geçirip de ne yapsın Amerika? Yakında, mağaradan canlı basın toplantısı bekleyin siz!


14 Kasım 2001
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED