![]() |
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]() Geçtiğimiz hafta içinde, başkanlığını Amerikalı eski bir generalin yaptığı Amerikan-Türk İş Konseyi heyeti ülkemize ziyarette bulundu. Heyet üst düzey görüşmeler yaptı. Birçok taleplerde bulundular. Bunların içinde bir tanesi son derece dikkat çekici. Amerikalılar, daha çok Amerikan tarım ürünü ithal etmemizi istiyorlar. Amerikan tarım ürünlerinin ithalinde Türkiye'nin zorluk çıkardığından ve engellemelerde bulunduğundan şikayet ediyorlar. Amerika'dan daha çok peynir, buğday, pirinç, meyve, muz, soya unu ve mısır ithalat yapmamızda ve ithalatın önündeki engellerin kaldırılmasında ısrar ediyorlar. Amerika yukarıda sayılan ve hatta bunların dışında birçok tarım ürününde iç piyasa ihtiyacının çok üzerinde üretim yapar, dünyanın birçok ülkesine buğday ve mısır başta olmak üzere tarım ürünü ihraç eder. Amerikan tarım ürünleri diğer ülkelere nazaran düşük maliyetle üretilir. Buna Avrupa Birliği ülkeleri dahildir. Amerikan tarım ürünlerinin sahip olduğu fiyat avantajının birçok nedeni vardır. Bunların başında tarım işletmelerinin ölçeği gelir. Büyük topraklara sahip çiftlikler modern tarım araç ve girdilerinin optimal kullanımına imkan sağlar. Ekilen toprak miktarı büyüdükçe ortalama birim maliyet azalır, verimli üretimin vazgeçilmez unsuru olan araştırma ve geliştirme harcamaları artar. 100 dönüm arazi ile çiftçilik yapan bir işletmenin araştırma ve geliştirme harcaması yapması düşünülemez. Dünyanın hiçbir ülkesi, Amerika kadar büyük çiftliklere sahip değildir. Amerika bu avantajını stratejik üstünlük sağlamak amacıyla kullanır. Dünya Ticaret Örgütü'nün (WTO), uluslar arası ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik kurallarından aldığı güçle, tarım ürünlerinin ithalatına sınırlandırma getirilmesi çabalarına karşı mücadele eder. Tarım savaşları
Bu mücadelelerin en sert ve acımasız olanı Avrupa Birliği ülkeleriyle yaşanır. Avrupa Birliği tarım ürünlerinde Amerika karşısında fiyat avantajına sahip değildir ve Amerikan tarım ürünleriyle rekabet edemez. Bu nedenle zaman zaman kendi tarım üreticisini korumak amacıyla, tarım ürünleri ithalatına engeller koyar. Buna karşılık Amerika da Avrupa Birliği ülkelerinden ithal edilen mallara vergi koyarak misillemede bulunur. Tarım savaşı karşılıklı ataklarla devam eder. Her iki taraf bu savaştan zarar görür. Sonra anlaşırlar. Avrupa Birliği tarımı desteklemek için büyük paralar harcar. Yılda 40 milyar dolardan fazla kaynağı tarım kesimine aktarır. Bu ülkelerdeki çiftçiler de haklarını korumak konusunda son derece hassastırlar. Tarım kesiminin bütün dünyada desteklenmesinin temel nedeni, tarım ürünlerinin stratejik özelliğidir. Temel gıda ihtiyacını karşılayamayan ve dışa bağımlı olan bir ülkenin gerçek bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir. Bu noktada, temel tarım ürünleri üretiminin, savunma sanayi ürünleri üretiminden daha önemli olduğunun kabul edilmesi gerekiyor. Buğdayı düşünün. En temel tarım ürünü olarak buğday, ihtiyacı olan bir ülkeye karşı, üretim fazlası olan bir ülkenin kullanabileceği son derece güçlü bir silahtır. Tarıma darbe vuruluyor
Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Daha birkaç yıl öncesinde Türkiye, temel tarım ürünlerinde kendine yeter bir ülke konumundaydı. Hatta buğday ve canlı hayvan başta olmak üzere birçok tarım ürününde ihracat yapabiliyordu. Şimdi ise hem buğday ve hem de et ithal ediyoruz. Çünkü üretimimiz, ihtiyacımızı karşılamıyor. Her hangi bir nedenle buğday ithal edilemediği takdirde hem piyasanın dengesi bozulacak ve hem de milyonlarca insan açlıkla karşı karşıya kalacak. Türkiye'nin bu noktaya getirilmesinin en büyük nedeni, tarımı destekleme harcamalarının devamlı surette azaltılmasıdır. Kemal Derviş'in gelişinden sonra bu süreç çok hızlandı. Tarımı desteklemek amacıyla 2001 yılı bütçesine konulan ve zaten yetersiz olan 1 katrilyon 46 trilyon liralık ödeneğin bugüne kadar sadece % 35'i kullanıldı. 2002 yılı bütçesi de 2001 bütçesinden farklı olmayacak. Tarım için ayrılan ödeneğin büyük bir kısmı kullandırılmayacak. Faiz dışındaki bütün harcama kalemleri azalıyor. Aslında devlet küçülüyor. Sosyal güvenlik kuruluşlarına aktarılan kaynaklar hariç tutulursa, küçülmeyen ve tam aksine büyüyen sadece faiz harcamalarıdır. Bütçeden tarım kesimine aktarılan paraların azalması, ülkemiz tarımına büyük darbe vurmakta ve tarımdan geçinenlerin sayısını çoğaltarak, yeni işsizleri ortaya çıkarmaktadır. Liderler zirvesinde, İMF'nin talebi doğrultusunda karar çıkması, 2002 yılında tarımın daha da kötüleşeceği anlamına gelir. Faiz ödemelerini dışarıda tutarsak 7,1 katrilyon liralık tasarrufu hangi harcama kalemlerinden yapacaksınız? En başta tarıma aktarılacak paralardan tabii ki. Kemal Derviş Amerikan tarım ürünlerinin Türkiye'ye satılabilmesi için uygun alt yapıyı başarıyla oluşturmaktadır. Türkiye tarım ürünleri ithalat yapmak zorunda kalırsa, satın alacağı ülke Amerika'dır. Yoksa siz Kemal Derviş'in bilinçsizce hareket ettiğini mi düşünüyorsunuz. Tarım Bakanı'nın iyi niyetli çabalarına karşın hükümet, Kemal Derviş'in ülkemiz tarımını yok eden icraatlarını onaylamaktan başka bir şey yapamıyor. Bilmiyorum, hiç Amerikan peyniri yediniz mi? Ben yemedim. Bu gidişle yedirecekler galiba.
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |