T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Bir ülkücünün güncesi

12 Eylül öncesinde ülkücü hareket içinde yer alan Oğuzhan Cengiz'in cezaevi güncesi Yanık Kale adıyla kitaplaştı. Kitap o sıcak günleri, tanıkların kaleminden öğrenmek isteyenler için hayli anlamlı

12 Eylül öncesinde meydana gelen siyasal şiddet olaylarında binlerce genç can verdi. O günleri yaşayanlar şimdi hatırlamamaya çalışıyorlar. Pek çok insan ise geçmişle yüzleşmek ve hesaplaşmak yolunu tuttular. 12 Eylül öncesinde sol şiddet gruplarında yer alan kişilere ait pek çok anı, günce yayınlandı. 12 Eylül öncesini çoğumuz bu anılardan takip ettik. Ne varki bir de karşı taraf vardı; ülkücüler. İdeolojik kamplaşmanın sağında yer alanlar, solcular gibi yaşadıklarını anlatmaktan pek hoşlanmadılar, oysa bu kanattan da binlerce insan kör terör ortamında hayatını kaybetti ya da istikballini heba etti. Bir dönemi sadece sol kaynaktan okuyarak anlamak mümkün değil. Bu nedenle Ali Oğuzhan Cengiz'in cezaevi güncesi çok önemli. Şiddet olaylarına karışmış, cezaevinde uzun yıllar geçirmiş, mühendis olacakken militan olmuş genç bir insanın kendiyle hesaplaşmasını içeriyor Yanık Kale..

Herkes, vatanını seviyor

Oğuzhan Cengiz sevgili kardeşi Erhan'ı 18 yaşında iken kurban vermiş teröre. 1970'lerin sonlarına doğru "Bombacı Cengiz" diye anılan Oğuzhan'ın bir diğer kardeşi Cengizhan da şiddet olaylarında vurularak yaralanmış. Oğuzhan, böyle bir aileye mensup. Cezaevinde yazdığı günceyi kitaplaştırıp kitaplaştırmamakta önce çok tereddüt etmiş ama bir dönemle hesaplaşmak, belki de yeni kuşaklara öğretici olsun diye kitaplaştırmaya karar vermiş sonunda. Kitap namlunun ucunda yaşayan bir delikanlının hapisteki iç geçirişlerini, vicdanıyla, kendiyle yüzleşmesi. Kitabı önemli kılan bir diğer unsur da karşıt kampta yer alanların da bu ülke için güzel şeyler düşlediklerini itiraf etmesiydi. Bu nedenle kitabın başlığı çok çarpıcı: "Tek tek asla telafuz edilmeyen, ülkesini karşılıksız seven herkese.. Yanık Kale".

Hakkında "vur emri" çıkmıştı

Cengiz kitabında, cezaevinde yaşadığı yıllarda kendiyle hesaplaştığını, değiştiğini söylüyor. İdeolojilerin tabu olmadığını vurguluyor. 1978'de 12 arkadaşı ile Bayrampaşa Cezaevi'nden firar eden Oğuzhan, babasını kıramayarak teslim oluyor, haklarında gazetelerde haberler çıkıyor, resimleri basılıyor. Gazete küpürlerine bakıyorum. Kimbilir kaçı hayatta bugün. Belki de pek çoğu, o dönemde yaşadıklarını kalbine gömerek normal vatandaş olmuşlardır. Tıpkı 1970'lerin başında satırlarından kan damlayan, cuntacılarla işbirliği yaparak solcu gençleri sokağa döken Devrim yazarları gibi. Ali Oğuzhan Cengiz işte 1970'li yılların en kanlı bir dömeninin yaşayan tanığı olarak Yanık Kale'de hissettiklerini anlatıyor, kalbini anlatıyor. Timaş Yay. / Tel: 0 212 513 84 15

'Ben de bir aile kuracağım'

Yanık Kale'de, Oğuzhan Cengiz'in kaleminden cezaevinde yaşayan bir delikanlının en insani arayışlarını, özlemlerini ve en önemlisi düşlerini izleyebiliyorsunuz. Ya aşk nasıl bir duygudur hapiste? İnsan hapiste neler düşünür? Soruların cevabını Oğuzhan Cengiz'den dinleyelim:

"Ben bekar bir insanım ve cezaevine bekar olarak girdim. Evlilik benim için tam bir muamma. Bazen evli arkadaşlarla evlilik üzerine sohbet etmek iyi oluyor. Bir gün mutlaka özgürlğüme kavuşacağım ve benim de bir evliliğim, çok sevdiğim bir eşim, çocuklarım olacak. Eşim ve çocuklarım dünyanın en kıymetli varlıkları olacaklar şüphesiz. Bu konuda kendime defalarca söz verdim, asla yanlış yapmayacağım"

Ali Oğuzhan Cengiz için Hapishane kendini keşfetmenin bir mekanı. "Akıllı bir insanın cezaevinde yapacağı en önemli iş kendini keşfetmek olmalı. Ben kendimi keşfetmenn hazzını yaşıyorum demek daha doğru olur sanırım. Yani bir anlamda insanların birbirlerine karşı görevleri olduğunu yaşayarak öğrenmek güzel bir duygu ve güzel bir yaklaşım" diyor Cengiz.

Bombacı Cengiz'in cezaevinde, nam-ı diğer Yanıkkale'de annesiyle, babasıyla mektuplaşmalarını ve arkadaşlarının idamlarını izlerken duydukları acıları da anlayabiliyorsunuz. aradan 20 yıl geçtikten sonra bir kez daha geriye bakıp, bütün bu olup-bitenler gerçek miydi yoksa .bir yanılsa mamıydı diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Yanıkkale her şeye rağmen, ateş çemberinden geçen bir kuşağın, yitik bir neslin, hatalarıyla sevaplarıyla, doğrularıyla yanlışlarıyla bir delikanlının hikayesi.

 
Dil bayramı kutlu olsun!
Dil Kurultayı'nın 69. yıldönümü ve Dil Bayramı kutlamaları nedeniyle düzenlenen etkinliklerde, dildeki kirlenmenin nedenleri konuşuldu. Müsebbib olarak ise "medya" gösterildi.
Dilde mirasyediyiz!
Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada yaygın olarak konuşulan ilk 10 dil arasında yer alan Türkçe, geniş bir dil örgüsüne sahip. Birçok ağız ve şivenin yer aldığı Türkçe, ayrıca konuşulduğu bölgeye göre de çeşitli isimler alıyor. Türkiye'nin konuştuğu Türkçe'nin 'Anadolu Türkçesi' olarak nitelendirildiği BM kayıtlarında Türkçe'nin, Rusya Federasyonu'nun Pasifik kıyılarından başlayıp, Orta Asya, Kafkasya, Anadolu ve Trakya'yı aşıp Orta ve Batı Avrupa'daki Türklerle, ayrıca az sayıda da olsa Kuzey Amerika'ya göç etmiş Türkler tarafından anadil olarak konuşulmakta olduğu, böylelikle Afrika kıtası ve Güney Asya dışında tüm kuzey yarımküreye yayıldığı bilgileri yer alıyor. Dünyada halen konuşulan Türkçe çeşitleri şunlar : Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Özbek Türkçesi, Kazak TürKçesi, Kırgız Türkçesi, Türkmence, Tatarca, Başkurt Türkçesi, Karakalpak Türkçesi, Çuvaş Türkçesi, Sors Türkçesi, Altay Türkçesi, Uygur Türkçesi, Gagavuz Türkçesi, Stavropol Türkçesi, Kumuk Türkçesi, Karaçay Türkçesi, Balkar Türkçesi, Karaim Türkçesi, Hakas Türkçesi, Nogay Türkçesi, Tuva Türkçesi, Yakut Türkçesi, Kaskay Türkçesi ve Ahıska Türkçesi.
27 Eylül 2001
Perşembe
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED