|
|
Cumhuriyet ve siyaset
Cumhuriyet, 'res' ve 'publica' kelimelerinden oluşuyor. Bun göre 'cumhuriyet' (republic) 'kamuya ait şey' demek. Siyasal tarih içinde 'yönetim'in herhangi bir 'zümre'ye ya da 'oligarşi'ye ait olmaması için verilen siyasal mücadelelerin özeti adeta bu kavram. Cumhuriyet, 'yönetme hakkı'nın 'kamuya ait olması' demektir. 'Kamu'nun en geniş anlamda yorumlanması ve tüm yurttaşları içine alacak biçimde 'sürekli güncellenmesi' ise demokrasi mücadelesi ile oluyor. Son yıllarda öne çıkan ve özellikle Cumhuriyet bayramlarında dillenen bir gerçek/yakınma var: 'Cumhuriyete air semboller ve günler neden yeni nesillerde heyacan yaratmıyor?' Yerinde bir soru bu. Henüz yüz yaşına bile gelmemiş bir siyasal yapının bu kadar 'heyecansızlıkla' yoluna devam etmesi çok düşünülmesi gereken bir olgu. Mazlum haklar için bir yol gösterici olmuş Kurtuluş Savaşı'nın ardından içine düşülen 'heyecansızlığın' sebeplerini Cumhuriyet'in 'kamu' ile kurduğu ilişkide aramak gerekir… Kuşkusuz bunun düğüm noktasını, 'modernleşme', 'devlet' ve 'siyaset' ilişkileri oluşturur… Türk modernleşmesi, modernleşmeyi 'devlet katı'na yani 'salon'a ait bir süreç gibi ele aldı. Moderleşmenin, toplum katına yani 'sokak'a ait özelliklerini derinlemesine kavrayamadı. Çok partili hayata geçilmesi ile 'devlet' ve 'toplum'; 'salon' ve 'sokak' arasında zayıf da olsa irtibat noktaları oluşmuş oldu. Bu irtibat noktalarının ne zaman güçlenip ne zaman zayıfladığı ise 'devlet'le 'siyaset'in gerilimli ilişkisine göre belirlendi hep. 'Devlet', 'siyaset'i kuşatma altında tutma gibi bir hassasiyet ürettiği müddetçe, toplumun 'yönetim' katı ile ilişkileri hep zoraki bir ilişki olarak dondu. Toplumun 'siyaset' yoluyla yönetime katıldığını hissettiği zamanlar, hep 'siyaset' adına hareketliliğin yüksek ve siyasetin alanının mümkün mertebe geniş olduğu olduğu zamanlardır. Fakat, genel olarak Türk siyasi tarihi, devletin reflekslerinin siyaseti düzenlemesinin ve kontrol altında tutmaya yönelmesinin tarihidir. Bu nedenle, geniş kitlelerle devlet arasında gerek modernleşme, gerekse 'yönetim' süreçleri bakımından her zaman hatırı sayılır bir mesafe bulunagelmiştir. İnternet çağında bu mesafenin daha da arttığını söylemek mümkündür. Hatta, eskiden 'mesafe' olarak ortaya çıkan ilişkinin artık genç nüfustan devlete doğru bir 'ilgisizlik' şekline büründüğü açıktır. Çünkü heyecanı yaratacak olan şey toplumun 'siyaset' yoluyla yönetime katılmasıdır. Özellikle son yıllarda 'siyasetin aşağılanmasına' dönük yoğun bir sürecin yaşandığı bu ülkede ise, toz duman dağıldıktan sonra elde kalan tek şey, siyasetin aşağılanması yoluyla, tolumsal mutabakatın zayıflatılması ve demokrasinin zedelenmesinden ibarettir. Böyle bir yapı içinde toplumun siyasal yapıya karşı soğukluk hissetmesinden daha tabii birşey olamaz. Cumhuriyetin genç nüfusla heyecanlı bir iletişim kurabilmesinin yolu, yönetimin kamuya ait olma, yani toplumun katılımını artırma yönünün güçlenmesi ile mümkün ancak. Bunun yolu da 'siyasetin etkinleşmesi'nden geçiyor. Siyaset yoksa, demokrasi yok ve tabii toplumun aktif olarak kendi geleceğine sahip çıkma iradesi de yok…
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |