|
|
Cumhuriyet ilk aşkımdı, ama son değil...
Bugün 29 ekim, Cumhuriyet tam 78 yaşında. Yıllar önce meydanlara koştuk, büyülü fenerlerden yayılan ışığa tutunup, hasretini çektiğimiz, seslere, görüntülere kavuştuk. Cumhuriyek kah rüzgar olup saçlarımızı öptü, kah yeşerip çiçek açtı hayallerimizde... Cumhuriyetle uzun bir rüyaya başladık, ama hayallerimizi pırıltılı bir demokrasiyle bitiremedik. Çocukluğumun en coşkulu yıllarında, rengarenk kitapların arasında sıcak bir aşk gibi sunulmuştu cumhuriyet. Yüzünü seçemediğim, belli belirsiz bir karaltı gibi uzaktan ilk aşkımdı... Hiç tanımadan, yüzünün rengini bile görmeden onu sevmiştim. Bütün 23 nisanlardan küçük bir kuş gibi kanatlanıp uçtum cumhuriyet için. Ergenlik düşlerimin en çılgın döneminde, en yakın, en güzel geleceğin adıydı aynı zamanda cumhuriyet. Bu yüzden, her Cumhuriyet bayramında bir ışık gibi şiirlerle yanıp söndü başımızın üstünde. Bu yüzden, hep mahçup bir gelecek gibi yıldız yıldız akıp durdu gençliğimize. Sonra bir gün, etrafında üniformalı koruyucularıyla çıkageldi cumhuriyet. Rengi, kokusu, yasakları olan bir şeydi. Yıkıldım. Bu, rengarenk umutlarımın cumhuriyeti olamazdı. Düşlerimi süsleyen cumhuriyetin adının önünde "yasak" yazmıyordu çünkü. Cumhuriyet'in demokrasi ve özgürlük hedeflerini anlamakta güçlük çeken "çatık kaşlı" koruyucular umutlarımızın önüne barikatlar kurdular yıllarca. Yasaklar ve cumhuriyet öylesine birbiri içine geçmişti ki, birbirinden vazgeçemeyen, ama birlikteliklerinin her anını birbirlerine acı çektirerek yaşayan bir ikili olup çıkmışlardı. Demokrasi, bu ikili kuşatmada, onca kirliliğin ve umutsuzluğun arasına bırakılıvermiş bir pırlanta gibi duruyordu. Cumhuriyet, bazen yüreklerde taşınan acılı bir sevinç, bazen özgürlüklerin önündeki bir "korku" gibi sunuldu bu ülkede yıllarca. Yanlıştı, çünkü Cumhuriyet, özgürlüklerle, demokrasiyle taçlanmalıydı. Belli ki, birileri başka bir cumhuriyet özlemi içindeydi. Mesela Saddam cumhuriyeti... Ya da terzinden Taliban diktatörlüğü... Oysa, bizim hayallerimizdeki cumhuriyetin pencerelerinde "korku" değil, sevgi, umutsuzluk değil aşk vardı... "Çatık kaşlılar" kabilesi yüzünden masallarımızdan, hayallerimizden kovulduk, hayallerimiz hayal oldu. Yıllarca binbir emekle kurduğum özgürlükçü cumhuriyet hayali, yasaklarla yerlebir olmuştu. Pencerelere koştum, hayallerimi kurtarabilmek için yeni bir aşk, yeni bir umut aradım. Ama "çatık kaşlı" koruyucular somurtup oturdu kahkahalarımızın önünde... Çünkü, Cumhuriyet'in ikiz kardeşi demokrasi, önündeki barikatlardan geçerek güneşli günlere ulaşamamıştı henüz... Uzun yıllar sonra demokrasiyi, tanklarla süslenen marşların sustuğu bir Türkiye silüetinde gördüm. "Savaş tamtamları"nın gezegenimizi istila ettiği bir dünyada, özgürlüğün fotoğrafı çok uzaklardaydı. Sadece uzaktan selamlaştık... Şimdi Cumhuriyet'in 78. yıldönümünde, "ilk aşkım", Cumhuriyet'in demokrasiyle taçlanacağı umuduyla yeryüzünün en güzel hayallerini kurmaya, şiirlere, umutlara akraba olmaya devam ediyorum. Cumhuriyetle demokrasi birlikte raksedecekler elbette bir gün... Ufuk çizgisinde yer yer karanlıkla birleşen upuzun bir yoldayız şimdi... Arada hırçın bir bulutun arkasına gizlenip bize el ediyor demokrasi, biraz mahçup, biraz üzgün...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |