T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Esrarengiz yazılar!

Hürriyet'in genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün yazılarını ciddiye almalı mı? Benim bu soruya cevabım olumlu; adı geçen gazeteci madem ki ülkenin en büyük gazetesinin başındadır ve ülke basınının siyasetle (daha doğrusu "devlet"le) kurduğu "esrarengiz" ilişki herkesin malûmudur, o halde söz konusu yazıların "spor olsun" diye kaleme alındığını söyleyemeyiz... Dolayısıyla, besbelli ki, Özkök'ün esrarengiz yazılarını ard arda döktürürken bir bildiği var; besbelli ki bir yine "dolap" döndürülmekte!

Özkök'ün bir "erken seçim" olacağı besbelli olan önümüzdeki seçimin ideal "robot portre"si olarak Süleyman Demirel'i ısrarla nasıl takdim etmeye çalıştığını sanırım duymayan kalmadı. Özkök, Demirel'den birkaç ay önce alınmış bazı açıklamaları (yazar gecikmenin nedeni olarak "11 Eylül"ü filan gösteriyorsa da, açıklamaların niçin bugün "ısıtıldığı", tek başına bir muamma!) altını çizerek önümüze getirmeye başladı. Hürriyet'in genel yayın yönetmeni "iyimser" bir insan olduğu için, "kuvvetli bir irade" olarak nitelediği Demirel'in şansını, şimdiden yüzde 60'lara (yazıyla: yüzde altmışlara!) çıkardı bile! Olabilir, "iyimser" bir insandır ve sözkonusu anketi sadece "yakınlarına" uygulamıştır... Ama ne yazık ki, bu ülkede, siyasetin başına geçecek "kuvvetli bir irade"yi sadece "yakınların" iradeleri belirlemiyor; söz konusu anketi "Halk Ekmek" satış büfeleri önünde de yapmak gerekecek! İşin hoş tarafı, bu konuda "iyimser" olan sadece Özkök, değil; Demirel'in de aynı ruh halini paylaştığını gözlemliyoruz. Birkaç gün öncesine kadar haddinden fazla "depresif" bir görüntü arzeden Demirel'in de aniden yüzünde güller açan pek bir dinamik şahsiyete dönüştüğüne şahit olmuyor muyuz? O her zamanki bilmiş haliyle müjdeyi veriyor: "Ben bu ekonomik krizi iki ayda bitiririm." Burada ilginç olan bir husus, karşılarına geçen her siyasetçiyi "Hadi söyleyin bakalım; lâfı uzatmayın da ekonomik programınızı açıklayın!" diye azarlayan yazar çizer takımının Demirel'e bu muameleyi çok görmesi! İşin tuhafı, Demirel'in de fazla bir şey söylediği yok... O (her zaman olduğu gibi) istiyor ki, kendisine böyle can sıkıcı sorular sorulmasın; kendisine sadece güvenilsin yeter, gerisi Allah kerim...

Özkök'ün okurlarına hayal ettirmeye çalıştığı "oy pusulası" da çok esrarengiz... Yüksek Seçim Kurulu'nun kura ile yerlerini belirlediği "oy pusulası"nda ("Farz edin ki, liderlerin resimleri de oy pusulasına konmuş" diyor) Çiller, Ecevit, Bahçeli, Yılmaz, Baykal ve Kutan'ın ardından "sürpriz bir isim" olarak Demirel, geliyor. Sizi bilmem ama, Özkök'ün "farz ettiği" bu oy pusulasını hayal edince ben şöyle mırıldandım: "Hadi diyelim ki diğerlerinin resimlerini anladık, çünkü her biri bir partinin genel başkanı; peki ya Demirel, o neyin başkanı?"

Söylemek belki gereksiz ama, Özkök'ün iki gün üst üste kaleme aldığı Demirel güzellemesini (yüzde 60'lık skoruyla) okuyunca şuna da karar verdim: "Millete küsülmez" filan diyorlarsa da, (Özkök'ün sözleriyle) "Kötülerin en iyisi" olan bu "kuvvetli irade", bu ideal "robot portresi" bir kez daha milletin teveccühüne mazhar olursa, ama bunu dinlemem ve ben bu millete küserim!

Demirel faslı bu kadar. Şimdi gelelim, Özkök'ün yine geçen hafta yayınladığı (ve Milliyet'ten Hasan Pulur'un gecikmeden üzerine atladığı) bir başka "esrarengiz" yazıya:

Özkök, tam da gününü seçerek (çünkü o gün Susurluk sanıklarının DGM'den çıkan mahkûmiyet kararları Yargıtay'ca bozuldu) şu soruya cevap arıyordu: "Balkanlar'ı neden kaybettik, Güneydoğu'da neden kaybetmedik?" Gördüğünüz gibi, birbiriyle yakından uzaktan ilgisi olmayan iki savaşın "esrarengiz" bir karşılaştırması! Lâfı uzatmayalım; Özkök'ün bu soruya verdiği yanıtın en "can alıcı" bölümü şu satırlardı: "Siyasi ve mesleki kariyerlerini yakmayı, hatta cezai riskleri göze alarak bu savaşa katılan insanları, işte o nedenle hep saygıyla ve minnetle andım." Doğrusu çok anlamlı satırlar. İsterseniz bu satırları kısaca tercüme edelim: "Siyasi ve mesleki kariyerlerini yakmayı, hatta cezai riskleri göze alarak", yani yasal çerçevenin dışına çıkarak mücadele eden "bu insanları, işte bu nedenle hep saygıyla ve minnetle andım."

Ülkenin en büyük gazetesinin genel yayın yönetmeninin "cezai riskleri göze alarak" iş yapan insanları bu sözlerle hatırlaması (Demirel'in dolaşıma soktuğu bir ifadeyle) ne "talihsizlik"...

Bakalım Demirel'in kadrosunda kimler olacak?


29 Ekim 2001
Pazartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED